Savaş çakalları uğursuz şekilde Fars Körfezini kuşattığı için İran'da rejim değişikliği yapmak artık uzak bir ihtimal gibi görünüyor ama en büyük takıntıları petrol, savaş ve onlarla kesişen diğer çıkarlar olan ("tüm seçenekler masada" diyen) ABD Başkan yardımcısı Dick Cheney'nin tutkularına göre durum hiç te öyle değil. Önemli enerji danışmanlarından olan ve isminin saklı kalmasını isteyen bir Batılı Ekim başlarında Tahran'a gitti ve bizzat cumhurbaşkanı Ahmedinecad ile görüştü. Asia Times Online sitesine yaptığı değerlendirmede Dini Lider Ayetullah Ali Khamaney'in ?en fazla birkaç aylık ömrü kaldığını' ve prostat kanserine yakalandığını söyledi. Bu oldukça önemli ve hassas konu hakkında karşı bir fikir serdeden ve danışman gibi güvenlik gerekçesiyle adını saklı tuttuğumuz Batılı eğitim almış Tahran'daki bir politik analizci "Khamaney'in kanser olduğu ve ölümünün yakın olduğu yönünde bir kanıt bulunmadığını" dile getiriyor. İran devlet basınında bu konu hala bir tabu. Batılı danışmanın önemli kaynakları aynı zamanda kendisine "Dini Liderin yerin başka birinin geçmeyeceğiniş bunun yerine Hatemi, Rafsancani ve Kharubi'den müteşekkil bir hükümdarlığın tesis edileceğini" belirtiyor. Eski cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi bir reformcu. Mehdi Kharubi-Parlamento (Meclis) Sözcüsü-ılımlı biri. Makyavelist bir pragmatist olan eski cumhurbaşkanlarından Haşimi Rafsancani de aslında hâlihazırdaki kanunlara göre en başarılı ve dikkate değer kişi. (Rafsancani, şu an en önemli üyesi olduğu Uzmalar Meclisi tarafından seçildi). Böylesi üçlü bir hükümdarlık gerçekleşirse anayasal bir kabus yaşanabilir. İranlı politik analizciye göre bunun gerçekleşmesi için anayasal düzenleme yapılması gerekir. Liderin yerini konseyin alması yeni bir konu değil ama böyle bir durum kanunların ve dini kuralların önünü tıkayacaktır". Bununla birlikte bu konu üzerinde tartışılabilir. Khamaney esasında anayasal bir darbe sonucunda Ayetullah Ruhullah Kumeyni'nin 1989'da ölümüyle gücü eline bulundurmaya başladı. Aslında yapılan yeni 'darbe' her ne kadar yasal yönden bakıldığında kurallara uygun olarak sahip olduğu konumda bulunsa da, İranlı seçkinlerde var olan korkuları,-1979 yılında yapılan İslam İnkılâbı?nın babası Ayetullah Humeyni gibi yönetim üzerinde tartışmasız bir otorite kurmasına izin verileceği sanılan kurnaz Rafsancani ile ilgili korkuları ortadan kaldırmıştı. Rafsancani, dini kurumların ezici çoğunluğu tarafından tam anlamıyla erdemlilik numunesine sahip olmayan biri olarak kabul edilmektedir. Üçlü çözümün anahtar özelliği Ahmedinecad'ın izole edilmesidir. Hatemi, 'medeniyetler arası diyalog' diye bir şey icat etti ve Rafsancani de Birleşik Devletler ile ilişkilerin normalleştirilmesinden yana. Batılı danışmanın değerlendirmesine göre "ancak ABD saldırısıyla oluşacak bir popülizm Ahmedinecad'ın derhal yönetimden uzaklaştırılmasını geciktirebilir". Batılı danışman İran'daki basın sektöründe ileri sürülen ve daha önce Asia Times Online'da da haberleştirilen (bkz. Ahmadinejad be damned, 19 Ocak) Ahmedinecad'a yönetici elitler nezdinde gösterilen teveccühün azaldığı yönündeki ısrarlı tezleri doğrulamaktadır. Yapılan en son şey ABD'nin İran bankaları ve şirketleri ile ilgili operasyonlar hakkındaki müeyyidelerdi. (Washington Avrupa Birliğine ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine bu gerginliği İran'ın nükleer programından dolayı ülkeyi cezalandırması amacıyla kullanması amacıyla baskı yapmaktadır). Tahran böyle bir yaptırım beklemiyordu, çünkü büyük bir bedel ödemektedir. "Esasında konu şu; seçkinler, şu an uygulamaya geçmiş bulunan petrolden elde edilen gelirin hesaplarına aktarılması veya bunun sınırlandırılması konusunda ciddi derecede kaygılanıyorlar" diye ekliyor danışman. "Mutlaka hesaplarını avroya çevirerek, bilhassa Malezya ve Endonezya'daki bankalarda yeni hesaplar açarak alternatif düzenlemeler yapmışlardır ama müeyyidelerin işe yarar yönü bu paraların Batılı finans sisteminin dışında dondurulmuş olması, seçkinler de bu şekilde yaylanmış oldular! Yine danışmanın Hatemi'nin cumhurbaşkanlığı döneminden beri İran'ın nükleer dosyası hakkında bilgi sahibi olan içeriden birine dayandırdığı bilgiye göre "İran'ın nükleer kapasitesi -beni de çok üzdüğü şekliyle-tüm niyet ve amaçlarıyla var olmayan sınırsız derinliğe sahip yönetim eksikliğine bağlıdır". Buşehr nükleer tesislerini inşa eden Ruslar da bu 'derin' yetersizliğin farkındalar. İsrail'in İran'ın bomba yapmasına ramak kaldığı yönündeki iddialarını düşününce bunun fazla geldiği anlaşılıyor. İranlı politik analizcinin ısrarla üzerinde durduğu bir nokta da Ahmedinecad ve Devrim Muhafızı müttefiklerinin ABD'nin önleyici saldırı sonucunda tüm memleketin onun cumhurbaşkanlığıyla birleşeceği yönünde bahis oynamaları yönündeki tahminler. 'Ne cumhurbaşkanı ne de Devrim Muhafızları bir Amerikan saldırısına taraftar değiller. "Ahmedinecad'ın istediği şey kendisinin Amerikalılara karşı duran ve onları geri döndüren adam olarak hatırlanmak istemek". Tüm bunlardan çıkarılan sonuca göre İran uranyum zenginleştirme çalışmalarını durdurma yönündeki baskılara boyun eğmeyecek, bilhassa her yönden ABD askerleriyle, askeri üslerle ve savaş uçağı taşıyan gemilerle dört bir yandan kuşatma altına alınmışken ve ABD özel kuvvetleri güneyden (Sistan-Belucistan) ve batıdan (Huzistan) ülkeye sızmışken. BM silah müfettişi eski başkanı Sayın Hans Blix son zamanlarda New York'ta yapılan bir uluslararası güvenlik konferansında konuyla ilgili kanunları şöyle dile getirmişti; "Onlara masaya oturup direkt olarak konuşmak yerine onlara 'Böyle yapın, sonra sizinle masaya otrur ve karşılığında ne alacağınızı konuşuruz' dendiğini belirtiyordu. Bu, neo-sömürgeci tutumu atlatmak ve daha normal bir tutum sergilemektir. Ama BM'deki diplomatik neo-sömürgeci kurşun çekildiği için ölümcül bir dörtlü tarafından birbirine paralel örtülü bir gündem oluşmaktadır. Bu dörtlü Cheney, Ulusal Güvenlik Danışmanı Elliott Abrams, Kabil ve Bağdat eski büyükelçisi Zalmay Khalilzad ve Suudi Arabistan ulusal güvenlik danışmanı ve 22 yıldır ABD büyükelçisi olan Prens Bandar bin Sultan'dan oluşuyor. Amaçları: İran'ın istikrarsızlaştırılması ve parçalanması. Yeni bir değişken -Dini Liderin sağlığı-henüz ileri sürülmeye başlandı. Bir sonraki gerçek karar vericiler ciddi tartışmalar konusunda çok daha fazla yumuşak başlı olabilirler. Ama soru şu; İran'da-bombalarla veya doğal nedenlerle kışkırtılmayan-bir rejim değişikliği olursa bu yeni durum ABD'nin savaşa olan susuzluğunu (kandırmaya) yatıştırmaya yetebilecek mi? Bu makale Mehmet Aslanoğulları tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir. Makalenin orijinali için An ill wind in Tehran