Irak’a geri dönen patlama dalgaları, seçimlerden yedi ay sonra hâlâ hükümet kuramayan siyasetçileri ve onları destekleyen bölgesel ve uluslararası güçleri şiddetli bir sıkıntıya sokacak. Son patlamalar, Bağdat’taki Kurtarıcı Meryem Ana Kilisesi’nde çoğunluğu çocuk ve yaşlı onlarca kişinin ölümüne ve yaralanmasına yol açan kanlı saldırılardan bir gün sonra gerçekleşti.

İki uçurum
Kilise baskını ve dua edenlerin üzerine ateş açılması kınanmalı. Zira ibadethaneler siyasi veya etnik çekişmelerden uzak kalmalı. Bu katliamlardaki en büyük sorumluluğu, vatandaşlara koruma sağlayamayan hükümet taşıyor. Fakat hükümet bu başarısızlığı itiraf edip iktidarı bırakmak yerine koltuğuna yerleşmeyi, dar mezhepçi taleplerini ülke çıkarlarının önüne koymayı sürdürüyor.

Halihazırdaki bölünmüşlüğün gölgesinde, Irak’taki kasvetli durum ABD’nin çekilmesinin ardından kötüleşebilir. Irak hızla iki farklı uçurumun kenarına kayıyor: Mezhepçi iç savaş ve askeri diktatörlük. Bu kaymanın duracağına dair hiçbir umut da yok. Önceki rejimin değiştirilmesini destekleyen ve ABD’nin daha iyi bir gelecek yönündeki bütün yalanlarına kanan masum Iraklılar, şartların kötüleşmesinin bedelini ölüm ve yıkımla ödüyor.

Yeni Irak’taki siyasetçiler, kendi çıkarlarını vatandaşın çıkarlarından öncelikli görüyor. Zira vatandaşın sıkıntılarını yaşamıyorlar. Bu siyasiler Yeşil Bölge’de görkemli binalarında yaşıyor. Oralarda elektrik kesilmiyor, doktor ve içme suyu mevcut.

Kilise patlamaları, atalarının topraklarına tutunan Hıristiyanları korkutarak Batı’ya gitmeye sevk etmeyi hedefliyor. Bu kiliseler, Bağdat’ta iktidara bağdaş kuranların desteğiyle ABD tarafından devrilen rejimin gölgesinde özel olarak korunuyordu.

Geriye gidiyor
Yeni Irak ileriye değil, geriye gidiyor. Yolsuzluk, baskı, işkence, bomba yüklü araçlar ve ibadet yerlerinin yıkılması artık ‘normal’ bir durum. Irak halkı bu sonucu beklemiyordu. Bazı kesimler mezhepçi partilerle duygusal bağ kurmuş ve önceki rejimin yıkılmasını desteklemişti. Ancak bugün kendilerini daha katı, yolsuzluğa bulaşmış ve güvenlik sağlamaktan aciz bir diktatörlük karşısında buldular. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, başyazı,
3 Kasım 2010)

Kaynak: Radikal