Dünya Bülteni'de yayınlanan 16 Temmuz tarihli "İnsan ve Şeytan" adlı yazıma Hanif Sabi bir eleştiri yazmış. Kendisine teşekkür ederim. Hem hassasiyetini belirtmiş, hem "genel internet cemaati"nin içine düştüğü sorumsuz, yeryer edepsiz ve mütecaviz üslubun dışında bir dille fikirlerini ifade etmiş. Ben prensip olarak ahlaki standartlara uygun olmayan hiçbir eleştiriye cevap vermem. Ama tabii ki Sabi'nin eleştirisi cevabı hak ediyor. Eleştirisi şöyle:

       "hz. ademin zellesine "ilk günah" demeniz haricinde, üst taraftaki yorumularınıza katılıyorum. adem peygamber kıssasını diğer peygamber kıssalarından ayıramayız. günahtan masum peygamberlerin şeytan karşısında galibiyetlerinin hikayesidir peygamber kıssaları. adem peygamberin cennet yapraklarıyla örtünmesi de "takva elbisesidir". diğer peygamberlerin "ben nefsimi temize çıkarmam", "nefsime zulmettim" benzeri sözlerindeki gibi tevbe kelimeleri ilqa edilmiş adem peygambere. o şeytan karşısında galibiyetin timsalidir. lütfen onu ilk günah vb. ithamlarla yanyana getirmeyin. o bizim salih kullar oluşumuzun garantisidir. çünkü o bizim arketipimizdir, fıtratımız,ta kendimizdir. onun yenilgisi insanlığın yenilgisi olurdu. o zaman isevi keffaret mantığı haklılık kazanır. çünkü günahsız insan yaratmak (prototip olarak) adaletin gereğidir. tüm varlığın secdegahı adem ile muhammedin arasını lütfen ayırmayalım."

      Önce konuyla ilgili ayetleri gözden geçirelim:

           "Ve (Allah) dedik ki: "Ey Âdem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, neresinden dilerseniz, bol bol yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.  Fakat Şeytan, oradan ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (durum)dan çıkardı. Biz de: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır" dedik. Derken Âdem Rabbinden (birtakım) kelimeler aldı. Bunun üzerine (Allah da) tövbesini kabul etti. Şüphesiz O, tövbeleri kabul edendir, esirgeyendir" (2/Bakara, 35-37).

      Adem ve eşi Havva'ya konan yasak, şu veya bu meyvesi olan ağaca yaklaşma yasağıdır. Ağaç sanki gösterilmiş karşıda duran çekici, tahrik edici bir nesne olarak anlatılmaktadır. Bunun anlamı, her ikisinin durumunun geçiciliğini ifade eder. Belli ki cennetten çıkmak istemiyorlar, geçici olduklarını biliyorlar ve bu yüzden meyveyi (elma, üzüm, buğday başağı/sümbül, incir veya başka bir şey) yemeleri durumunda cennetten, yani ebedilik ve sınırsız mülk yurdundan çıkarılmayacaklarını düşünüyorlar. Belki de onları korkutan halife olarak seçildikleri yeryüzüne gitmek istememeleri, sorumluluk ve görevden kaçınmalarıdır. Cennet ebedi huzur, mutluluktur; dünya ise cefa, sıkıntı, mihnet, emek harcama yeri (şekavet) ve geçicidir (fani).

       İlk günahı erkek ve kadın birlikte işledi. Hitap ikisine idi: "İkiniz yaklaşmayın". Tek başına Adem veya tek başına Havva, yasak meyveyi yemiş olsaydı, suç gerçekleşmiş olmaz, dolayısıyla ceza tahakkuk etmezdi. Dolayısıyla kadının tek başına bu suçtan sorumlu tutulması doğru değildir. Meseleyi kendi aralarında müzakere etmiş olmaları muhtemeldir, fakat belki de Havva, Adem'e uymuştur ki, modern zamanlardaki feminist söylem dışta tutulacak olursa, beşeriyetin genel örfünde kadına göre erkeğin sorumluluğu önde tutulmuştur.

      Bir başka husus Adem, bu suçu "soyut insan" sıfatıyla, yani bizim babamız olan insan olarak işlemiştir. Daha peygamber değildir, çünkü peygamberler ismet sıfatları dolayısıyla böyle suçlar işlemezler. Yine soyut insan, yani türümüzün timsali olarak "Allah'tan kelimeler alıp" tevbe etme başarısını göstermiştir. Eğer peygamber sıfatıyla tevbe ettiği farzedilecek olursa, bu hem bir peygamberin günah işlediği hem zaten peygamberlerin her an istiğfar ettikleri için peygamberlere has bir tutum olduğu düşünülecekti. Yani aslında üç Adem vardır: 1) Soyut insan veya türümüzün sembolü insan; 2) Babamız ve ilk insan Adem; 3) İlk peygamber olan Hz. Adem. Günahı işleyen ve tevbe eden ilk Adem'dir.

      Adem'in hatasının farkına varmasıyla, "hemen" pişmanlığını dile getirip tevbe etmesi önemlidir. Bu, insan ile şeytan arasındaki önemli farkın altını çizer. Adem'in Rabbi'nden aldığı (telakki edip telkin aldığı), alıp kurtuluşu için sarıldığı kelimeler, pişmanlık, bağışlanma dileği, mazeret ve üzüntü beyanı, dua, utanma ve yakarma gibi şeylerdir. Hemen sonra gerçekten kendine zulmettiğini anladı (28/Kasas, 16.) Rabbinden merhamet diledi (7/A'raf, 23.) Bu konuya bir sonraki yazıda devam edeceğiz.