Bu yazı kaleme alınırken ‘YAŞ krizi’ çözülmüş değildi. Dördüncü gün sona ererken atama kararnamesi hâlâ Çankaya Köşkü’ne ulaşmış değildi. Yani Genelkurmay’ın Hasan Paşa’yı kuvvet komutanı yapma ısrarı devam ediyordu.

Meselenin ‘kriz’ boyutlarına taşınmasının asıl sebebi  karargâhta son günlerini yaşayan İlker Paşa’nın ‘altına hakim olma’ çabasının henüz neticeye varamamış olması gibi görünüyor. Yoksa krizin çıkması için bir sebep yok. Kanunlar ve kurallar açık.

Kara Kuvvetleri Komutanı’nı Genelkurmay Başkanı ‘tek başına’ veya ‘etrafındaki paşalarla’ birlikte belirleyip atayamaz. Genelkurmay Başkanı ‘teklif’ eder, Milli Savunma Bakanı ‘uygun görür’ Başbakan da, itirazı yoksa imzalar. Süreci tamamlayacak olan ‘Cumhurbaşkanının kararı’dır. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, ismi ne olursa olsun devletin başıdır ve Yüksek Askeri Şûra kararlarında ‘onay makamı’dır.

Başbakan ile ‘istişâre’ edebilirsiniz, kaygılarınızı, yargıdaki aksamalara ilişkin haklı eleştirilerinizi ileri sürebilirsiniz, bunların hepsi normaldir ama Cumhurbaşkanına dayatmada bulunamazsınız. Eğer Cumhurbaşkanı Orgeneral Hasan Iğsız’ın Kara Kuvvetleri Komutanı olarak atanmasını uygun görmüyorsa, Hasan Paşa o koltuğa oturamaz.

Mesele bu kadar basittir.

Anlıyoruz ki, Genelkurmay karargâhı mahkemelerin aralarında general ve amirallerin de bulunduğu subaylar hakkında verdiği ‘yakalama’, ‘ifadeye çağırma’ gibi kararlardan rahatsızdır. Bunların ‘ zamanlaması’ hakkında ciddi ‘şüphe’leri’ var.

Genelkurmay’ın ‘zamanlama’ konusundaki ‘şüphe’lerinin tümden haksız olduğu söylenemez. Ancak mahkemelerin verdiği kararların ‘tedbir’ niteliğinde olması, bunların ‘hukuken’ terfiye engel teşkil etmemesi Cumhurbaşkanını bağlamaz.

Cumhurbaşkanının zihninde herhangi bir soru işareti olması bile atamayı onaylamaması için yeterlidir.

Cumhurbaşkanı Gül’ün Hasan Paşa’nın kuvvet komutanlığını onaylamanın doğru olmayacağı düşüncesi ‘aleniyet’ kazanmış durumda. Bu aşamadan sonra bu karardan dönüş kamuoyu vicdanını yaralar, Cumhurbaşkanlığı makamını da yıpratır.
Hal böyleyken, karargâhtan ‘kriz çıkartırız’, ‘istifa ederiz’ haberlerinin sızması ‘sistemi zorlamak’ demektir.

İSİMLER DEĞİL SİSTEM ÖNEMLİ

Mesele şu ya da bu paşanın şu ya da bu göreve getirilmesi değil, Başbakan ve  Cumhurbaşkanının sistem içindeki yeri ile ilgili. Siyasi irade ne kadar ‘dirençli ve kararlı’ durur bilemeyiz. Tayyip Erdoğan’dan Turgut Özal kadar kararlı hareket etmesi beklenir. Herkes sistemdeki yerine uygun biçimde hareket etmek zorunda. Aksi halde devleti idare etmek mümkün olmaz.

Ama özellikle Çankaya Köşkü, yetkisini pazarlık konusu yapmamalıdır. Cumhurbaşkanı Gül, Cumhurbaşkanlığı makamının mehâbetini bir ‘uzlaşma arayışı’na kurban etmemelidir.

Başbakanın ve Cumhurbaşkanının istemediği, onlara neredeyse ‘dayatılmış’ bir Kara Kuvvetleri Komutanı devlette nasıl bir görüntü yaratır? Bu tür görüntülerin ortaya çıkmaması için herkesin ‘ azami özeni’ göstermesi gerekir. 

İlker Paşa giderayak yine zor bir kararla karşı karşıya.

Eski Genelkurmay Başkanlarından Memduğ Tağmaç, 1971 muhtırasından önce dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a darbe isteyen emrindeki subayları kastederek ‘altımı tutamıyorum’ demişti. Tutamadı da.

Ama köprülerin altından çok sular aktı. Artık Türkiye’de Genelkurmay Başkanları artık  ‘altlarını tutmayı’ öğrenmek zorunda.

***

Bu yazı YAŞ kararları açıklanmadan önce yazılmıştır.

Kaynak: Star