Gilad Atzmon

Filistinle dayanışma söylemlerine yıllardan beri Yahudi Marksistlerin yürüttüğü sol ideoloji hâkimdir. Yahudi solcuların desteği ilk başlarda oldukça önemli olmasına rağmen, Filistin direnişi ve Filistin dayanışması, etnik temellere dayalı güçlü ve özerk bir söyleme doğru evrildiği için daha sonraları üstünlüğünü ve aciliyetini kaybetti. İsrail'in Filistinlilere karşı işlediği savaş suçları artık gayet iyi belgeleniyor. Durumu, bu "hakşinas koşer Yahudinin" onayından geçirmeye kimsenin ihtiyacı yok.

Filistin dayanışma söyleminin ilerlediği gerçeğine rağmen Yahudi Marksistler, kendilerinin kabile yönelimli, gerçekliğin sahte analitik vizyonunu zorla kabul ettirmede halen ısrar ediyorlar.

Yahudi Marksizmi, Marksizm'den veya Sosyalizm'den çok farklıdır. Marksizm, evrensel bir paradigmayken, onun Yahudi versiyonu çok başkadır. Marksist diyalektiği Yahudi uşağı bir kaideye çevirir. Yahudi Marksizmi esas itibariyle "Marksist benzeri" bir terminolojinin, Yahudi kabile davasının tek gâyesi uğruna çiğ bir şekilde kullanılmasıdır. Siyasi gücü hedefleyen, Yahudi merkezli sahte entelektüel bir düzenlemedir.

Gazze'de, Nablus ve mülteci kamplarındaki durumun 19.yy Avrupasınınkiyle aynı olmadığını farkedenlerin ilki herhalde Filistinli düşünürlerdi. Marksizmin tek analitik araç olarak kullanılışına kafa tutmak için yeterliydi bu. Bununla birlikte, Yahudi Marksistlerin Filistinliler, Araplar ve genel olarak bölge için çok daha mâceracı planı vardı. Arapların kozmopolitan ateist olmalarını istiyorlardı. Arapların "tepkici İslamı" terkedip, bir yüzyıl önce Yahudilerin yaptığı gibi kendilerini özgürleştirmelerini telkin etmişlerdi.

Görünüşe bakılırsa Filistinli ve Arap entelektüeller Rusya'yı milyonlarca insanın canı pahasına Sovyetlere dönüştüren yöntemin kendilerini özgürleştirmeyeceğini kavramışlardı. Yahudi Marksistlerin, Filistinli mültecileri evlerine geri getirme niyetlerinin olmadığını apaçık anlamışlardı. Yahudi Marksist, herhangi bir şekilde yeterli bir direniş bile sergilememişti. Dikkatleri Yahudi politikasıyla ve Yahudi kimliğiyle ilgili sorulardan başka yöne çekmek amacıyla söylemi boş laflarla ve sahte analitik jargonla doldurmak için vardı o.

Yeterince ilginç olmalı, İslamı terketmeleri şartıyla Filsitinlileri desteleyenler aslında Yahudi kabile politikalarının ibret verici nihâi timsâli olan Yahudi Marksistlerdi. Yahudinin çirkin politik tavırlarını en ham haliyle ifşa eden "Siyonist" değil "Yahudi Marksist'tir." Yahudi solunu takibe almak ve onun felsefesini anlamak için yeterli bir sebeptir bu. Birazdan göreceğimiz gibi Yahudi Marksizmi, Yahudi sorununa herhangi bir şekilde yakınlaşmayı fırıldak çevirerek bastırmak için vardır.

Yahudi gücünün ve Yahudi lobisinin mercek altına alınmasını engellemek için vardır. Yahudi Marksist, cevapları bildiğini iddia eden ama bazı sebeplerden dolayı yine de tarihi olayları tam bir felaket denilecek şekilde okuyan sahte bir kahindir. Tahminlerinin hiçbirisi gerçekliğin testine dayanamaz.

Yahudi Marksist ideolojinin son timsâlinden biri de Profesör Moşe Machover'dır. Machover Tel Aviv'de doğmuş ve 1968'de İngiltere'ye yerleşmiş. Matzpen adlı minyatür bir Sosyalist örgütün kurucusu (1962).

Machover'in Siyonizm okuması hayli abes. İsrail diyor, "bir yerleşimci devlet/i/dir" Machover için gerekli bir kalkış noktasıdır bu zira Siyonizmi sömürgeci, genişlemeci bir proje olarak ele almaktadır. Böylesi sakat bir entelektüel fırıldaklığın arkasındaki gerekçe açıktır. Siyonizm sömürgeci bir proje olarak nakledildiğinde, Yahudiler sıradan bir halk olarak görülmelidir. Fransızlardan veya İngilizlerden bir farkları yok demektir; ölümcül sömürgeci projelerini sadece farklı bir zamanda yürütüyorlar demektir.

Bununla birlikte, Machover dikkatleri Yahudi sorunundan, Yahudi kabile politikasından ve Yahudi kimliğinden öte yana çevirmeyi gözü dönmüş bir şekilde istiyorsa da, tüm önermesi tek bir hamlede yıkılabilir. Şayet İsrail bir yerleşimci devlet/i ise o halde sormalı, "anavatanı" neresidir? İngiliz ve Fransız sömürgeciliği devrinde, yerleşimci devletler/i bağlarını "anavatanlarıyla" çok açık bir şekilde korumuşlardı. Yerleşimci devlet/i/nin, tarihte bazı hallerde, anavatanla bağları kopardığı da olmuştur. Hayli dikkat çekicidir. Boston Çay Partisi bir şeyler anımsatabilir. Bununla birlikte, bildiğimiz kadarıyla "Yahudi yerleşimci devlet/i" ile arasında asli bir bağın olduğu "Yahudi anavatanı" yoktur. Yahudi halkı, Yahudi devleti ile ilişkilendiriliyor ama ne ki Yahudi halkı, özerk egemen varlığın "maddesi" değildir. Maddi bir Yahudi anavatanının olmayışı, Machover'ın sömürgeci savının çöküşüne neden oluyor, hemen ve derhal.

Dahası, İbrani, İsrailli Yahudiler kültürel ve duygusal olarak hiçbir anavatana bağlı değildir, kendi devletleri hâriç. Eski bir İsrailli olarak şahitlik edebilirim ki ne ebeveynim ne ben ne de İsrail vatandaşlığından çıkmış diğerleri İsrail hâriç herhangi bir (anavatanla) devletle bağımızın olduğu şeklinde bir farkındalık taşımadık. Dolayısıyla, Siyonizmin bazı sömürgeci nitelikler taşıdığı doğru olabilirse de bizâtihi (per se) sömürgeci bir proje değildir çünkü Yahudi yerleşimci devlet/i ile Yahudi anavatanı arasında bir maddi tekabüliyeti hiç kimse gösteremez. Yahudi ulusal projesi tarihte benzersizdir ve Marksist maddeci açıklamalara uymamaktadır.

Demek oluyor ki Machover'ın "yerleşimci devlet/i/nin" bir diğer Yahudi Marksist fırıldaklık olduğunu farzetme hakkına sahibiz ve o, İsrail'in bir Yahudi devleti olduğu gerçeğini gözlerden kaçırmak için vardır. İsrail'in benzersiz durumunu anlamak için "kimler Yahudi'dir" diye sormamız gerekiyor. Musevilik nedir? ve Yahudilik nedir? Bu soruya vereceğimiz cevap sayesinde Machover ve diğer Yahudi Marksistlerin bu yanar döner işlere niçin bu kadar yatırım yaptıklarını anlayabiliriz. Machover'ın Marksist ideolojiyi tahrif edişi, çok ilginç bir benzerliktir, Siyonistlerin Eski Ahidi tahrif edişine benzer.

Machover'ın Kasım 2006'da Brunei Gallery Lecture Theater (SOAS) yaptığı tumturaklı uzun bir konuşma bazı nedenlerden dolayı International Socialist Review (ISR) tarafından bu ay yayınlandı.

Marchover'ın kahince tahminlerinin hiçbirisi de gerçekliğin testine dayanamamıştır. Böylesine mahcub edici bir çalışmanın yayınlanması, ISR editörlerinin mevcut dünya meselelerini kavrayışları hakkında ciddi kaygıya yol açıyor. Machover'ın İslam hakkındaki şu sözlerini ISR'nın onaylayıp onaylamadığını öğrenmek çok ilginç olacaktır: "İslam, geriye dönüktür [çağdışıdır] ve tabiatı gereği, ilerlemeyi sağlayamaz." Bu gezegende yaşayan her müslüman bilmeli ki Londralı yaşlı bir Yahudi Marksist, Kur'ân'ı kaldırıp atmaları gerektiğine kâni.

Ulusçuluğun yükselişinden dolayı burada, İngiltere'de ve diğer Avrupa ülkelerinde kaygılanan çok az insan var. Yeterince sarsıcıdır, Machover'in kurumlu ve üstünlükçü bir tavırla İslamı ele alışıyla sağcı ulusçuların İslamı ele alışlarının mukayese edilmesi eğlendirici bir gerçeği ifa eder. Machover, Yahudi kabilesinin üstünlükçü üyesi, kendisini Nick Griffin ve BNP'nin sağına yerleştirdi. Griffin ise "anavatanlarına" dönmelerini için yabancılara 50.000 Sterlin teklif ederken şu bizim Koşer Marksist Machover, yerliyi kendi toprağında soyup soğana çevirmenin derdinde. Griffin, İslam'a "çağdışı" deyip sonra sıvışıp gidemezdi. Şaşırtıcı değil çünkü Griffin büyük bir muhalefetle karşılaşmak durumunda kalırken Machover sol cenahtan çok az muhalafet görecektir. Bunun bir nedeni açıktır ki Machover ve onun üç Yahudi takipçisinin farkedilebilir olmamalarıdır. Bir diğer nedeni ise ırkçılık ve üstünlüğün maalesef "Yahudiye mahsus" bir saha olmasıdır. Gördüğümüz gibi Machover sıvışıp gidiyor. Ümit o ki bu durum yakında değişecektir.

Machover 2006 Kasım'ındaki konuşmasını ilginç bir soruyla açıyor: "İsrail-Filistin çatışması hakkında nasıl düşün-mel-iyiz?"

Machover'ın "biz" ve "meli-malı" eklerini kullandığı sanırım gözden kaçmamıştır. Konuşmanın şekli, entelektüel cephaneliğinde bulunan doğru cevaplara yaşlı kişinin sahip olduğunu telkin ediyor. İbrâni kahinlerin geleneğini takip ederek kendinden emin bir şekilde ilan ediyor: "Meseleye nasıl yaklaşılması gerektiği hususunda sarîh olmalıyız."

Marjinal Yahudi bir Marksist "biz", "meli-malı" ve "lazım" gibi [we, should, ought] takı, zamir ve sözcüklere başvurduğunda kırmızı alarmlarım çalmaya başlar.

Machover, bir çözüm kavrayışı sunan analitik bir savla geliyormuş gibi yapmaya cüret ediyor "Anlamak" diyor, "hükme takaddüm etmeli." Belki de 50 yıldır tek bir felsefi metin okumayan şu İbrâni kahine birisi hatırlatmalı, "anlamanın" bizâtihi kendisi önceki "anlayışlara" ve "hükümlere" tâbidir. Aslında Machover'ın, İslam'ın ve Arap direnişinin gücünü anlamadaki sistematik başarısızlığı bile bizâtihi önceki anlayışları ve keskin Yahudi Marksist telkinlerden dolayıdır.

"Çözüm" vizyonunun - ilkeler ve önşartları – ana hatlarını ortaya koymadan evvel Machover'ın binlerce kelimelik sahte analitik metin döktürmesi gerekiyor.

"Herşeyden evvel" diyor "Batı Şeria, Gazze Şeridi ve Suriye'nin Golan Tepeleri üzerindeki işgaline son vermesi için İsraile baskı yapılmalıdır." "Eşit haklar, kalıcı bir çözümün ete kemeği bürünebilmesi için temel unsurdur" diyor tasdik ederek. Çatışmayı kavradığını iddia eden bir adamın parmak ısırtan bir ufku bu. "Analitik araştırmasına" rağmen, Machover Yahudi devletinin kendi iradesiyle, hangi şekle sahip olursa olsun "eşitliği" onaylamayacağını farketmiyor; zira Yahudi siyaset ideolojisi, insanın eşitliğine râm olmaz.

"Dönüş hakkı" diye devam ediyor "Filistinli mültecilerin anavatanlarına dönme hakkının tanınması, haklarının iadesi, mal kaybının ve geçimliklerin uygun bir şekilde tazmin edilmesidir."

Güzel ve doğru sözler bunlar ancak Machover, İsrailli Yahudileri kendi küçük "Yahudilere mahsus" devletlerinden neyin vazgeçireceğini anlatmakta başarısız.

Machover nihayet çok basit bir çözümle geliyor. "Sahici bir çözümün üçüncü ve en temel unsuru, çatışmanın temel nedenini ortadan kaldırmaktır: Siyonist sömürge projesi ilga edilmelidir." Bu noktada söylemeliyim ki Machover, benim hivic olsun diye ortaya attığım kurgusal bir karakter değildir. Gerçek bir kişidir ve asgari üç Yahudi Marksist takipçisi vardır. Buradaki can alıcı soru, söz konusu dört Yahudi Marksistin bu mâkul fikri İsrailli Yahudilere nasıl satacaklarıdır.

Filistinin geleceğini tâyin edecek olanın "o zemindeki fiili durumun / gerçeklerin" olduğunu takdir etmede zaafa düşen diğer ayartıcı dayanışma kampanyacıları gibi Marchover da akademik tek devletli-iki devletli çözüm söylemine yapışıyor. "İki devletli bir çözümün onları tatmin etmesi için İsrail, Siyonizmi terk etmelidir: Etnik merkezli yerleşimci devlet/i olmaktan tüm sâkinleri için demokratik bir devlet olmaya doğru yol almalı, dönüşmelidir." İsrail'de dahi yaşamayan Machover bazı nedenlerden dolayı, İsraillilere ne tür bir ülkede yaşamaları gerektiğini söyleyebileceğine inanıyor. "Diğer yandan, tek bir devlet sırf demokratik (dolayısıyla seküler) olmakla kalmayıp iki ulusun varlığını tanıyan, onlara eşit ulusal haklar ve statü veren bir anayasal yapıya kavuşmalıdır." Yaşlı Yahudi Marksist, mümkün nihâi marjinal ses, şayet birlikte yaşamak istiyorlarsa seküler olmak zorunda olduklarını yine bir kez daha Filistinlilere ve İsraillilere anlatıyor. Şimdiye kadar kabul etmiş olmalı, Yahudi Marksist olmak biraz Chutzpah [arsızlık derecesinde hırslı / küstah olmayı] gerektirir.

Sözlü mastürbasyonun eşiğindeki 22 sayfalık Marksist zevk-ü sefâ'dan sonra, herifçioğlu zorunlu noktaya geliyor. Dinleyicilerinin vaktini israf ettiğini kabul ediyor.

"Güçler dengesindeki devâsa orantısızlıktan dolayı, hakikat, sahih bir çözüm kısa veya orta vadede mümkün değil" diyor.

Değişimin nasıl söz konusu olabileceğini merak ediyorsunuzdur bu durumda. İşte şöyle, Arabistanlı Moşe'nin sunacak iki cevabı var: "İlki, Amerikan'ın küresel hâkimiyetinin çökmesi", sanki İsrail mevcut ittifaklarını kaybetmeye mahkum. Machover'ın da bileceği üzere, Yahudiler son yüzyılda çok sık müttefik değiştirmişlerdir.

"İkincisi" diyor, "Arap Doğu'sunun, Arap ulusunu bir dereceye kadar birliğe sevkedecek radikal-ilerlemeci bir sosyal, iktisâdi ve siyasi dönüşümden geçmesidir – bölgesel federasyon şeklinde olması muhtemeldir bunun." Görünüşe bakılırsa, arkaik Marksist bâriz bir biçimde gelişen hikayeyi toparlayamıyor; Arap ulusu büyük ölçüde müslümandır. Araplar, Allah sevgisi ve Ümmet fikri etrafında daha da birleşiyor. Söz konusu olan gerçeklik olduğunda, İslam yükselen güçtür, Yahudi Marksistimiz hoşlansa da hoşlanmasa da. Hamas, yapılan ilk Meclis seçimlerinde müthiş bir başarı elde etti. Bugün Filistinde seçim yapılsa, Hamas'ın zaferi daha büyük olacaktır. Batı sömürgeciliğine ve Siyonist savaş makinesine karşı başarılı tek direniş gücünün İslam olduğu gerçeğini gözönüne aldığımızda, ISR'nin yayınladığı Machover'a ait Yahudi merkezli, entelektüel bakımdan sakat analiz, Sosyalistlerin ve Marksistlerin kendilerini Yahudi'nin siyasi kıskacından kurtarmaları için vaktin yeterince olgunlaştığını gösterir. Marks 1884 tarihli "Yahudi Sorunu" başlıklı paha biçilmez çalışmasında, dünyanın kapitalizmden azad olması için kendisini evvela seküler Yahudi'den kurtarması gerektiğini savunmuştu. Bu hükmü biraz daraltıp şunu söyleyeceğim: Marksistler ve Sosyalistler, akıl hocalarının belirttiği üzere, söylemlerini kurtarmak için evvela kabilenin köstebeklerinden kurtulmayı dikkate almalıdırlar.

Daha önce gördüğümüz gibi, Machover, hoşgörü ve ahlak bakımından, kendisini Griffin'in ve BNP'nin sağına yerleştirmiştir. Siyasi pragmatizm bakımından da Şimon Peres'in ve onun "Yeni Ortadoğu'sunun" sağındadır. Yeni Ortadoğu için Machover'ın kendi planları var. Hepsini birleştirecek ve Kur'ânı kaldırıp atacakmış.

Şimdiye kadar gördüklerimizden anladık ki Machover İslam'dan hazzetmiyor. Diyorki "İslamizm'in yükselişi sahte umut dağıtıyor...muhtemel birleştici bir güç olamaz: Tam aksine, Sunniler ve Şiiler arasında olduğu gibi, bölücüdür ve İbraniler şöyle dursun, gayrimüslimler, laik Araplar (Filistinliler dâhil) için hiçbir cazibesi yoktur."

Yeterince ilginç, Arabistan'ın Moşe'si 2006 Kasım'ında bu hicap verici konuşmayı yaptıktan beş ay sonra Şii Hizbullah, İsrail ordusuna aşağılayıcı bir mağlubiyeti tattırmaya hizmet edecek şekilde İsrail'e kendilerinin sadece Kuzey'de olduğunu, uyanık olduklarını hatırlatırarak Gazze'deki kardeşlerine yardım sinyali gönderdi. Yaşlı komedyen Marksist 2006 yılındaki bu konuşmasını, Hamas'ın Meclis seçimlerinde büyük bir zafer elde etmesinden yaklaşık bir yıl evvel yapmış oluyor. Bugün seçim yapılsa daha büyük bir zafer elde edecekler.

Aslında pek çok Sosyalist ve Marksist bilhassa Anglo-Amerikan dünyasındakiler böyle yapıyor. Ancak İslam karşıtı fikirleri yayan Marksist ve Sosyalistler, Yahudi lobisine, Wolfowitz ve neocon'lara, NJF'ye katılsalar yeridir. Böyle yapmaları daha iyi çünkü ait oldukları yer orası.

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın