Bugün Ergenekon davasında yargılanan başarısız darbe girişimi, bütün ulusalcı söylemine karşın ABD'den destek arayışına girmiş miydi?
Bu soruya yanıt aramadan önce, hükümeti yasadışı yoldan görevden uzaklaştırma amacıyla tertibat almaya başlayan generallerin, Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e -iddianameye göre- ilk defa ne zaman ve nasıl yakalandıklarını saptamak gerekiyor.
İddianamede yer alan ve dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e atfedilen günlüklerin 7 Kasım 2003 tarihi düşülen notlarında bu olayın izini bulmak mümkün. İddia edildiğine göre, o gün 16:30'da önce Örnek ve dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, ardından Jandarma Komutanı Şener Eruygur, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman'ın makamına gitmişler. Tam toplantıya başlamışlar ki Özkök, Yalman'ı aramış. Amacı, ABD'nin 'Gerek yok' demesi üzerine Başbakan Tayyip Erdoğan hükümetinin Irak'a asker göndermekten vazgeçtiği kararını önce Kara Kuvvetleri Komutanı'na danışıp onun görüşünü almak, sonra Amerikalılara iletmek istemiş. (İleteceği kişinin dönemin ABD Avrupa Kuvvetleri Komutanı, şimdinin ABD Başkanı Barack Obama'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı James Jones olduğunu, önemli bir ayrıntı olarak kaydedelim.) Kurmaylarına güvenen bir komutan gibi Denizci ve Havacı'yı da arayınca, Özkök hepsinin kendisinden habersiz bir arada olduğu gerçeğiyle karşılaşmış.
Burada bir hatırlatma yapalım. Birinci Ergenekon iddianamesinde Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan mahkemeye ulaşan bir yazıya yer verilmişti. Bu yazıya göre o dönem Şenkal Atasagun yönetimindeki MİT kendisine 3 Temmuz 2002'de gelen 'Ergenekon-Lobi' belgelerini mevcut Bülent Ecevit hükümeti yıkıldıktan, yerine geçen Abdullah Gül hükümeti değiştikten, aradan bir yıl bir hafta geçtikten sonra, Başbakan Erdoğan'a değil, Genelkurmay Başkanı Özkök'e iletmişti.
Genelkurmay geçenlerde kayıtlarında böyle bir bilginin olmadığını söyleyerek olay üzerindeki esrar perdesini daha da kalınlaştırdı, ama burada soru başka. Özkök'ün Kara Kuvvetleri Komutanlığı yaptığı dönemde Ecevit hükümetini değiştirme doğrultusunda Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesi içinde ve dışına taşan çalışmalardan (Bakınız 31 Ekim 2001, Radikal) bihaber olduğu düşünülemez. Öyleyse soru: Özkök'ün 7 Kasım 2003'de dört yıldızlı dört kurmayını suç üstü yakalaması tesadüf mü, yoksa artık bu işe bir son verme 'sobelemesi' miydi?
Sobelenen generaller durmamış, devam etmişler. 3 Aralık 2003 toplantısında bastırıyorlar, ama Özkök hükümete muhtıra vermeyeceğini söylüyor. Yine devam ediyorlar, ama bu tarihten sonra içeride sorunlar başlıyor. Yaşar Büyükanıt, Fevzi Türkeri, İlker Başbuğ gibi komutanlar, Özkök'ün yanında durmaya devam ediyor.
Diğer safta Yalman, sonra Örnek, Eruygur'un davranışlarından rahatsız olmaya başlıyorlar, 3 Mart 2004'de Ankara Ticaret Odası'nda yapılan (ve masrafları devletin istihbarat toplama bütçesinden karşılandığı öne sürülen) manifesto toplantısı aslında darbeci ekibin kendi içinde çözülmesinin başlangıcı oluyor; 14-16 Mart tarihlerinde çözülme gözle görülür hale geliyor.
Örnek'e atfedilen notlarda 3 Mart'ta NATO generallerinin 'Emperyalist Amerika ve Avrupa ile ilişkilerimizi keselim. Avrasya ile, İran, Rusya, Çin ile işbirliği yapalım' konuşmalarını hararetle alkışladıkları ATO toplantısının sonrasında Amerikalılarla kurulan dolaylı temas üzerine şu notlar da yer almış:
"Kanaatime göre Amerikalıların iki niyeti olabilirdi. Bize yaklaşarak bilgi eksikliklerini tamamlamak istiyorlardı. İkinci ihtimal ise gerçekten bize yaklaşmak istiyorlardı. Hükumetin bir işe yaramadığını ve hâlâ TSK'nın onayı olmadan büyük Ortadoğu projesi gibi projeleri yürürlüğe konamayacağını görmüşlerdi. Bu nedenle Kıbrıs ile ilgili tutumuzla bizi test edip buna göre bize yaklaşacaklardı.(..) Ama Genelkurmay Başkanı'nı ekarte edip bu işi nasıl yapacaktık. Bu talebin kabul edilerek bir yerde yemek bahanesi ile kendisi ile buluşabilirdik. En iyisini Jandarma Genel Komutanı yapabilirdi, bu görev ona verildi."
Ulusalcıların liderliğine soyunan Jandarma Komutanı Eruygur, iktidarı darbe yoluyla almak amacıyla ABD yetkilileriyle bir bahane ile buluşabildi mi? Buluştuysa desek istedi mi? Ne yanıt aldı? Bu sorulara bugün yanıt bulunamıyorsa, emin olun yakın gelecekte bulunacaktır.
Kaynak: Radikal