Kabaca baktığımızda, Manhattan’daki Sıfır Noktası’ndan iki blok uzakta bir cami veya Müslüman toplum merkezi inşa edilmesine dair üç tür karşı argüman var gibi görünüyor.
Birinci argüman, 2001’de Dünya Ticaret Merkezi’ni yıkıp yaklaşık 3 bin insanı öldüren teröristlerin gerçekten İslam’ı temsil ettiği ve aksi geçerliymiş gibi davranmanın yapmanın tehlikeli bir yanılsama olduğu yönünde. İkincisi, Kaide’nin İslam adına konuşmadığı, fakat hayatta kalanlar ve kurbanların yakınları da dahil birçok insanın doğal olarak ikisi arasında bağ kurduğu, bu yüzden de suç mahallinin çok yakınında İslami bir şeyi yerleştirmenin duyarsızlık olacağı yönünde. Birçok siyasetçinin de dile getirdiği üçüncü argümansa şu gibi görünüyor: Amerikalıların büyük çoğunluğu cami inşaatına karşı, bu yüzden de buna karşı çıkmak (taarruz halindeki Cumhuriyetçiler için) kârlı veya (bir köşede öylece sinmiş duran Demokratlar için) risksiz bir tavır.
Üçü de itiraz edilebilir argümanlar. Dünyada Kaide lideri Usame bin Ladin’in düşüncelerine sempati duyan, Amerika’nın saldırgan bir ülke olduğunu düşünen ve Amerikalıların terörizm olarak gördüğünü meşru sayan epey Müslüman olduğu bir gerçek. Fakat çok daha fazla sayıda Müslüman’ın bu düşünce tarzını reddettiği,
İslam’ı temelde barışçı bir din olarak gördüğü, Kaide’yi yabancı ve nefret edilesi saydığı da bir gerçek.
Müslümanlar dinlerini modernitenin ortaya koyduğu sorunlara nasıl uyarlayacakları konusunda bir mücadele verirken, Amerikalılar ikinci kampta yer alanlara saygı göstermeli, onları teröristler ve destekçileriyle bir tutmamalı.
Ve toplumsal bir merkez inşa etmek isteyen Müslümanlar 11 Eylül saldırılarından diğer Amerikalılardan daha fazla sorumlu değilse veya bu saldırıları desteklemiyorsa, bu merkezi inşa etme planları nasıl ‘duyarsızlık’ olabilir? Bu planlara karşı çıkanların kırgınlık hissiyatı yanlış anlamayı veya önyargıyı yansıtıyor olmalı; yanlış anlama ve önyargıyı ele almanın doğru yolu da bu tür tavır sergileyenleri yatıştırmak değil, eğitmektir.
Bush çıkıp ders verse iyi olur
Üçüncü argüman da elbette son derece vahim ve bunu söylemeye istekli olan az sayıda siyasetçi var. Sözgelimi seçim bölgesi Sıfır Noktası’nı da kapsayan Demokrat Jerrold Nadler bu konuda gayet açıksözlü. Yalnız da değil. Fakat pek az destekçisi var. Başkan Barack Obama cuma akşamı bazı doğru şeyler söyledi, fakat cumartesi çark etti. Ve Cumhuriyetçi liderlerin neredeyse hepsi meseleyi siyasi amaçlarla istismar etmeye hevesli. New Jersey Valisi Chris Christie konuyu ‘bir siyasi futbol maçı olarak’ kullanan her iki tarafa da itiraz etti, fakat bu da gayet istisnai bir tavırdı.
Eski başkan George W. Bush 2009’da görevden ayrıldığından bu yana siyasi yorum yapmaktan kaçınıyor ve bunun anlaşılabilir sebepleri var. Halefinin, işini selefinin dırdırları olmaksızın en iyi şekilde yapabilmesine imkân tanımayı amaçlayan bir saygı işareti bu.
Fakat cami meselesi, Bush’un kendi partisinin belli dozda akıl hocalığından fayda sağlayabileceği türden bir olay. Başkan olarak Bush, Müslümanlarla onların dinini çarpıtan teröristler arasında daima bir ayrım gözetti. Siyasetçi olaraksa Cumhuriyetçi Parti’nin Müslümanlar da dahil, azınlıklara elini uzatmasının değerini anlıyordu. Tam da şu an Teksas’tan gelecek birkaç cümle, Bush’un müstakbel mirasçıları için faydalı bir ders olabilir. (Başyazı, 19 Ağustos 2010)
Kaynak: Radikal