Amerikan halkı, Bush ekibinin tutuklulara işkence yapılmasına izin veren ve buna yasal kılıf uyduran kararına dair gerçeği öğrenmeli. Bush'un pis işlerinin gerçek boyutu ortaya çıkarılmazsa insan haklarına verdiği hasar da onarılamaz

Amerikalıların ABD askerlerinin ve istihbarat ajanlarının tutuklulara işkence yaptığını öğrenmesinden bu yana ortada rahatsız edici bir soru duruyor: ABD hukukunu, uluslararası antlaşmaları, Cenevre Sözleşmeleri'ni ve temel ahlakı görmezden gelen bu karar hangi üst makama kadar uzanıyordu?
Geçenlerde cevabı öğrendik: Sahada görevli en yüksek düzeydeki bazı yetkililer (Başkan Bush'un da açık bilgisi ve desteği dahilinde) tutuklulara işkence yapılmasını onaylamakla kalmayıp sert sorguların planlanmasına da katılmış ve emirlere uyanları adaletten koruyacak yasal bir yapının kurulmasına da yardım etmişti.

Uzun zamandır Adalet Bakanlığı'nın işkenceden geçen insanlara Orwellyan hayır dualarını göndermek için hukuka işkence yaptığını ve dönemin savunma bakanı Rumsfeld'in tutuklulara kötü muamele yollarını gösteren bir listeyi onayladığını biliyoruz. Fakat ABC News ve Associated Press'in son haberleri başkanın o dönemdeki bütün üst düzey ulusal güvenlik danışmanlarının sorgulama politikasının oluşturulmasına katıldığını söylüyor: Başkan Yardımcısı Cheney, Rumsfeld, ulusal güvenlik danışmanı Rice, dışişleri bakanı Powell, adalet bakanı Ashcroft ve CIA şefi Tenet.
Bu yetkililerin Irak işgalinin sonrasını planlayacak zamanı veya öngörüsü, ya da Usame bin Ladin'e yönelik avı tamamlayacak azmi yoktu. Fakat Beyaz Saray'daki onlarca toplantıda tutuklulara yönelik uygar ulusların işkence addettiği kötü muameleyi örgütleyip sorumlularına yasal koruma sağlamayı becerdiler. Bush bu ay ABC'ye bu toplantıları bildiğini ve sonuçlarına onay verdiğini söyledi.

Yönetimin tutuklulara yönelik politikalarının hikâyesini takip edenler şok olmamıştır belki. Adalet Bakanlığı'nın Bush'un hukuka uyması gerekmedi iddiasıyla işkenceyi yeniden tarif eden ve tutuklulara kötü muamele edenleri yargıdan muaf tutan bir yasal çerçeve öneren bilgi notlarını okuyoruz. Bu gizli mesaiye yönetimin en üst düzeylerinde hasredilen zaman ve enerjinin miktarı, Bush ve ekibinin Amerikan yaşam tarzını korumak adına hukuku hangi yollardan zedelediğine, çarpıttığına ve ihlal ettiğine dair gerçekleri ne kadar bildiğini hatırlatıyor bize.

Soracak sorularımız var: Özellikle de Bush'un ulusal güvenlik danışmanıyken alınan bu felaket kararlardan dolayı suçlanmaktan yakasını sıyırmayı beceren Rice'ın ve deneyimli bir subay olarak bu tür sorgulama yöntemlerinin pek bir işe yaramadığını ve esir Amerikalıları daha da fazla tehlikeye attığını bilmesi gereken Powell'ın rolünü sormak istiyoruz. İtiraz ettiler mi veya Amerika'nın dünya karşısındaki konumu açısından yol açabileceği vahim sonuçlar konusunda uyarıda bulundular mı? Bunu yapan kimse oldu mu?
Bush, pis işlerinin boyutunu ve derinliğini ortaya çıkarmak yönündeki her çabayı bertaraf veya inkâr etti. Kongre Bush'un 11 Eylül sonrasında onay verdiği yasadışı dinlemenin boyutunu da muhtemelen örtecek ve giderek azalan umutlarla, Bush ekibinin Irak işgali öncesinde bir türlü bulunamayan (ama var olduğu iddia edilen) kitle imha silahları hakkında aslında ne bildiğine dair çok önceleri söz verilen raporu bekliyoruz hâlâ.

Görünen o ki, cevap için yeni bir Kongre'yi ve yeni bir başkanı beklemek zorundayız. İdeal olan hem gerçeklerin açıklanması hem de hesap sorulmasıdır. Kamuoyu en azından gerçeği tam olarak bilmeli. Bazıları buna geriye dönük bir dikkat dağıtma çabası diyecektir, fakat Amerikalıların hasarı onarabilmesi ve bunların bir daha yaşanmamasını sağlayabilmesi ancak, Bush'un sekiz yıl boyunca hukukun üstünlüğünü hiçe sayıp sivil hakları ve insan haklarını ihlal edecek şekilde neler yaptığının bilinmesinden geçiyor.

Kaynak: Radikal