Gilad Atzmon
Gordon Brown Tony Blair'i Avrupa Başkanı olarak atamaları için geçen hafta Avrupa'nın sosyalist liderlerini sıkıştırdı. "Gerçekçi olun, ilerlemeci güçlü bir başkana sahip olma yönünde eşsiz bir fırsat bu" dedi.
Brown'un haklı olduğu âşikardır, Avrupa'da elleri en kanlı adamı bu makama atamaktan daha tazeleyeci, yenilikçi, "gerçekçi" ve "ilermeci" başka hiçbir şey olamaz.
Bu gezegende elleri Tony Blair'den (Boney'den) daha kanlı tek bir adam daha vardır diye savunma yapan kişi de haklıdır. O adamın ismi George'tur ve Teksas'ta ikamet etmektedir ve Bonapart şahsiyetimizin aksine sessizliğini nispeten muhafaza etmektedir. Bizim Boney, George'un aksine, tanınmak için can atıyor, tahtsız yahut resmi ünvan olmaksızın yaşayamıyor. Çok tarih yazdığını, gerçekten ara verebileceğini birileri söylemeli ona. Irak'ta bıraktığı bir milyondan fazla ölüyle, Hitler ve Stalin'in çok da arkasında değil.
Câniler şüphe yok ki eşsiz bir insan demetidirler bazı suçbilimciler psikopatlar etik ilkeleri gözardı eden kişiler oldukları için onların psikopatlardan daha azı olmadığında ısrar ederler. Psikopatlar vicdan ve şefkat duygularından da mahrumdur. Kitle katliamcıları çok daha özel kişilerdir çünkü onlar sadece birkaç çift gözden değil çok sayıda gözden kaçmaya çalışırlar. Hareketlerine yönelik kamuoyu eleştirilerine ve kızgınlığına karşı sağır kesilirler. Bizim Boney'imiz her hâlükarda olağanüstüdür. Milyonlara çektirdiği acıları görmezden gelir, yaptıklarından dolayı nedâmet getirmez ve bir de üstüne muhayyel azametinin tanınmasını sürekli olarak talep eder durur. Farkındalık veya şuur yoksunu görünüyor.
Avrupalıların çoğunluğu Boney'in Hague'ya sürüklendiğini, adaletle karşı karşıya gelmesini ve müebbet hapis yattığını görmeyi dilerlerken Boney'in kendisi Avrupa başkanlığı için gerekli niteliklere sahip olduğuna ikna olmuş galiba. "Tarihin en iyi hazinecisiyle" birlikte İngiltere ekonomisini enkaza çevirmeyi başarmıştı. İngiliz sanayisini un ufak etti ve hepsinde öte hepimizi devasa bir savaş suçuna bulaştırmaya çalıştı. Avrupa liderlerinin bir kez daha düşünmesi için herhalde yeterliydi bu ki Boney'in ben merkezci şevkini ve amansız güç arayışını zaptetmeye karar verdiler.
Bununla birlikte Blair yalnız değil. Son kamuoyu araştırmalarına göre İngilizlerin çoğunluğu onu Avrupa başkanlığına uygun görmüyorlar ama onun hızla çözülen Nuevo İşçi Partisi'nde adanmış bazı tâkipçileri ve müttefikleri var.
İngiliz basınına göre Lord Mandelson'dan onun "kabine başı" olarak hareket etmesini istemiş. Mandelson suistimalleri yüzünden son on yılda birkaç kez istifa etmek zorunda kalmıştı. Mandelson'un Rusya'nın başı çeken oligarklarıyla yakın bağlara sahip olduğu da ifşa edildi. AB'nin merkezinde böylesi düşük ahlak şöhretine sahip bir kişi tüm bir kıta için pekala tehlike olabilir.
Blair'in yakın müttefiklerinden ve destekçilerinden biri de yabancı başkentlere gittiğinde Boney'in "trafiği durduracağı"şeklinde fevkâlade bir iddiayı ortaya atayarak Boney'in başkanlık kampanyasını başlatan Dışişleri Bakanı David Miliband'dır.
Boney gibi Miliband da müdahaleciliğe ve "demokrasiyi yaymaya" pek hevesli. İnanması güçtür ama Wolfowitz doktrini 2009 yılında İngiltere'de özellikle de sözümona "ilerlemeci" politikacılar arasında halen revaçta. Geçenlerde Miliband'ın Avrupa Dışişleri ofisi için önde gelen adaylardan biri olduğunu öğrendim. Israr ediyorum ki her Avrupa liderini Miliband'ın Neocon ideolojisine bakmalı ve vakit çok geç olmadan seçimlerini düzeltmeli.
Miliband, Yahudi merkezci kabilevi yakınlığını son zamanlara kadar kendine saklamaya çalıştı. Durum artık öyle değil. İşçi Partisi'nin muazzam ve kaçınılmaz bir seçim mağlubiyeti ile karşı karşı olması yüzünden Miliband kendisini tutamadı. Birkaç hafta önce bir Yahudi hahamını İşçi Partisi çuvalından çıkarmayı kararlaştırdı. Kamuoyunun acıma ve empati duygularını kabartma amaçlı gözü dönmüş ve ham bir teşebbüsle İngiliz kamuoyunu uyararak Muhazafakar Parti'nin müstakbel liderliğinin Yahudi karşıtları ve Neo Nazilerle içli dışlı olduğuna söyledi. Miliband, Polonya Hahambaşısını İngiliz siyasi söyleminin içine çekmeye çalıştı. Miliband'ın kabilevi bakış açısına göre, İngiliz halkına seçimde oy kullanmaları için kimin yeterince "koşer" olduğunu söylemek Polonyalı bir hahama kalmıştır. Miliband'ın en azından karşılıklı müdahale felsefesi tutarlıdır. Biz, İngilizler, dünyaya neyin ahlaki ve neyin yanlış olduğunu söyleyebiliyorsak, kime oy atacağımızı söylemek de Polonyalı bir hahama kalmıştır tabi.
Yeterince tuhaftır, Polonyalı haham vaziyetini değiştirdi artık. Polonya Hukuk ve Adalet Partisi liderinin hakikatte "Yahudi karşıtlığına" karşı olduğunu kabul etti. Ama Miliband, Muhafazakar Parti liderlerine Yahudi karşıtı demesinden ötürü halen özür dileyecek. Akıl hocası Boney gibi Miliband de ahlâki muhakeme veya ahlâki davranış kapasitesinin zerresine bile sahip değilmiş gibi duruyor. Miliband'in Yahudi merkezci saldırısını, müdahalecilik şevkini ve ona eşlik eden etnik noksanlıklarını akılda tutarak, bu adamı barışa karşı tehlike olarak görebiliriz. Nüfuz ve iktidara bir kez sahip olduktan sonra, şu veya bu liberal sloganlar (demokrasi, ateizm, kadın hakları, eşcinsel hakları vb) adına yeni bir soykırım suçuna iştirak etmeyi nihayete erdirebiliriz.
Fakat sahte liberal İşçi Partisi tavuk çorbasında kanat çırpmak bu noktada sona ermeyebilir. Boney'in kendi bir numaralı adamı Lord Cashpoint Levy'e ne tür bir iş havale ettiğini tespit etmek şaşırtıcı olabilir. Müslüman kadını peçesinden soymada ısrar eden "liberal" Jack Straw için Blair'in başkanlık yönetiminde potansiyel bir görev var mı yok mu bilmek isterim doğrusu. Nihayetinde, Straw'ın ötekine yönelik retçiliği tüm kıtaya yayılabilir.
Blair başkanlığı cebinde biliyordu. Yanlıştaydı, Avrupalı liderlerin uyandığı artık daha bir belli. Korkutucu rüya sona erebilir. Rezil bir savaş suçlusunun konvoyu geçip gidebilsin diye başkentlerinde trafiği durdurmaları fikri, başa çıkabileceklerinden çok daha büyük.
Avrupa başkanı olarak Blair tam bir komedi olabilecekti ki onun "Barış Elçisi" olması kadar tiksindirici bir şey. Kanımca şu an yapılması gereken tek şey, bu mücrimin adaletle yüzleşmesi ve gayrimeşru savaşının neticelerini katlanması için gereğinin yapılmasıdır.
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı