Bugün ilk kez bir yabancı müdahalenin doğru gidişatına tanık oluyoruz. Fransız ordusunun sözcüsü, Fildişi Sahili’nin eski Devlet Başkanı Laurent Gbagbo’nun Fransa özel kuvvetleri tarafından yakalandığı haberlerini yalanladı. Komutan Frederic Daguillon’sa, Gbagbo’nun tutuklandığı evinde tek bir Fransız askerinin olmadığında ısrar etti. Fakat meseleyi belirleyen, 30 Fransız zırhlı aracından oluşan bir birlikti. Fransızlarla BM, kendi karargâhlarına, (seçimin galibi Alassane Ouattara ve hükümetinin sığındığı) Golf Hotel’e ve Fransız büyükelçisinin konutuna yönelik saldırılar nedeniyle harekete geçmeseydi, bir iç savaşa tanık olacaktık.

Fransa’yla BM taarruza geçene dek üstünlük, Gbagbo’nun adamlarındaydı. Televizyon istasyonunu ele geçirip, muhaliflerin yaşadığı mahallelere saldırdılar. Deukoue’de yaşanan etnik katliamın tekrarlanması yönünde büyük bir risk vardı. Fransız güçleri, oynadıkları rolü gizleyebilir, fakat taarruzun sonucu memnuniyet verici. Adil bir seçimin sonucunu tanımayan, ülkeden güvenli çıkışı reddeden ve iktidarı iç savaş yoluyla tekrar almak isteyen bir diktatör sağ olarak ele geçirildi.

Gbagbo yargılanmalı
Gbagbo’nun gitmeyi reddetmesi, sadece kendi vatandaşları için değil, bölge için de tehditti. Kasım seçimleri, zaten beş yıl gecikmeli ve isyancılarla uzlaşma sonucunda yapılmıştı. Tekrar seçilemeyince kendisine bağlı milislerin zorla iktidarda kalması için çete savaşına başvuracağı kesindi.

Bu yıl Afrika’da 11 seçim daha yapılması öngörülüyor. Bunlardan biri, Nijerya. Art arda üç şaibeli seçimden sonra etnik şiddet, Nijerya’yı da sarsabilir. Seçimlerin olması gerektiği gibi yapılması ve Batı Afrika Ülkeleri Ekonomik Ortaklığı gibi bölgesel grupların ortak iradelerinin hayata geçirilmesi gerek. Seçimlerle iç karışıklık arasındaki bağlantıyı koparmanın tek yolu bu. Fakat Gbagbo’nun yargılanması da önemli. Onun milisleri ne kadar zulmettiyse, meşru hükümetin hukukun üstünlüğünü yeniden tesis etmesi de o kadar zorunlu hale geldi. Ouattara her iki tarafın ihlallerini de soruşturup yargılamalı. (Başyazı, 12 Nisan 2011)


Kaynak: Radikal