Seçimdir; biraz atacak tutacak; 'köfteni' satacaksın. Lakin, dışarıda sıcak olmuş nerdeyse 40 derece, sen hâlâ ÖSS'den, mazottan gidiyorsun! Herkese klima verecek misin? Sen ondan haber ver adamım. Parti dediğin hem vermesini bilecek, hem verdiğini güncelleyecek. Madem oy istiyorsun, her şeyden önce, elin hiç titremeden vereceksin. Yoksa seçmen sana niye oy versin? Vaadini kesinlikle güncelleyeceksin. Şimdi kalkıp, "Kim ne veriyorsa, 5 mislini vereceğim" desen, hiç yakışık alır mı? Öyle olsaydı, "İki anahtar vereceğim!" derdin, olur biterdi. Onlar eskide; Tansu Çiller, Demirel döneminde kaldı. Eskimiş olmaları, yerine getirilmeyen vaatler olmalarından kaynaklanmıyor. Asla! Ona bakarsan, her seçim döneminde, en az iki parti, ÖSS'yi kaldıracağını vaat ediyor, hiç eskiyor mu? Demem o ki, bir vaadi güncel kılan, arazi şartlarına uyum katsayısıdır. Bana sorarsanız, her partiyi 'tanımlayan' bir vaat olmalı. Mazot veriyorsa, "Mazot Partisi", kaşar veriyorsa "Kaşar Partisi". (Elbette hiçbir partinin 'kurumsal kimliği' değişmiyor. Sadece, halkın kafasında sağlam ve daha anlaşılır bir yer ediniyor.) Şu kavurucu sıcaklarda bütün çocuklara dondurma vermeyi vâdeden bir parti, kararsız seçmeni kesinkes etkiler. ("Kız, valla, çocukları kıramadım; Dondurma Partisine verdim") Kaynak nereden bulunacak, nasıl verilecek, bilemem. İşin orasında değilim zaten. Verilsin de, nasıl verilirse versin. Hiç vermeden olmaz. Gelgelelim, Deniz Baykal bir şey vâdetmiyor. Ediyorsa da benim haberim yok. Geçen gün, Fulya'da, "Cumhuriyet kazanacak" yazısının boydan boya giydirildiği, CHP'nin seçim aracına rastladım. (Konsepte bak, hizaya gel. Bu kafa yüzünden cumhuriyet panayır gösterisine döndü.) Bu nasıl 'kreatif' zihniyettir arkadaşlar? Sizin Baykal'a bir kastınız mı var? "Bul karayı, al parayı" madrabazlığından daha tuhaf bu kampanyayla mı seçim kazanacaksınız? Böyle sersemsepet vaat mi olur? Cumhuriyet kime karşı kazanacak? Ortada bir yarış var da, bizim mi haberimiz yok? Bilsek, hiç değilse, "İyi olan kazansın!" derdik yahu. Allah bilir, o miting konuşmalarını da siz hazırlıyorsunuz! Yoksa, bunca yılın Baykal'ı, "Başbakan PKK'nın siyasi uzantılarıyla nişanlanmıştır
" lafını eder mi? Durduk yere, DEP'i parlamentoya taşıdığı günleri hafızalarda niye canlandırsın ki? Yaşar Okuyan'ı kürsüye çıkarmak da mutlaka sizin başınızın altından çıkmıştır. Bir zamanların aslan ülkücüsünü, karatahtanın önünde sözlüye kaldırılmış bir çocuk mahcupluğu içinde elini, ayağını nereye koyacağını şaşırmış vaziyette seyretmek hoşunuza mı gidiyor? Şimdi sıkı durun. Eleştiri yapıyorum diye sanmayın ki, Baykal'dan vazgeçmişim. Ben de, Tuncay Özkan'ın aklına uyup ya CHP'ye, ya da MHP'ye oyumu vereceğim. Yazık ki, henüz karar vermiş değilim. Hangisine mühür bassam, aklım ötekinde kalacak. Bahçeli'nin, Irak'a behemehal operasyon yapacak olmasının dışında öne çıkan, belirgin bir vaadi aklıma gelmiyor. Buna da "vaat" denilirse tabii. (Meydanlarda yeri göğü inletmesine hiç diyecek yok. Gerçi bizim küçük velet biraz ürküyor ama olsun, güzel bağırıyor.) Bahçeli, "AK Parti'ye Osmanlı tokadı vurun!" diye haykırıyor; sıra ABD'ye gelince, "ikna" edeceğiz gibilerinden bir şeyler söylüyor. Halbuki, Osmanlı tokadı dediğin, başımıza çuval geçiren Amerikalıların yüzünde patlayacak ki, bi şeye benzesin. "İkna" mevzusuna gelince
Daha seçim propagandasında bile, ABD'yi, ABD'ye okkalı bir çift laf edecek kadar "ikna" edemedikten sonra, ben ne anladım bu işten? Bir yanda Baykal, Yaşar Okuyan, İlhan Kesici; öte yanda, Bahçeli, Gündüz Aktan, Deniz Bölükbaşı. Bir yanda, "Cumhuriyet kazanacak" konsepti, diğer yanda "Irak'a gireceğiz" vaadi. Hangisini seçsem acaba? Baykal'ı mı, Bahçeli'yi mi? İkisinden biri, kışın boza vereceği vaadiyle, bir fark oluştursa bari. "Cumhuriyet kazanacak ve hadi boooo-za!" olabilir mesela.