Serdar Turgut, devlet (tehdit algılamasının tam aksine) "cemaat"le diyalog kursun önerisinde bulunuyor.

İlginç…

İlginç olduğu kadar da oldukça değerli bir entelektüel çaba bu!

"Teorik" çerçevesini Lenin'in "Köylülük" sorununa yaklaşımını eksen alarak temellendirdiği dünkü yazısının başlığı meramını özetliyor aslında: "Cemaat cumhuriyetin sonucudur ve sorunların da çözümüdür"

Her şeyden evvel Serdar Turgut adına sevindim.

Belediye seçimlerinde Ak Parti'nin oy kaybını, "Beyaz Türklerin muhteşem dönüşü" modunda heyecanla karşılamıştı da, "Eyvahlar olsun; Serdar Turgut elden gitti; bu hızla devam ederse çok kalmaz, 'ara rejim' çağrısı yaptığı günlerdeki 'teknokratlar hükümeti'ni dillendirir…" diye korkmuştum.

Çok şükür korktuğum olmadı; ani ve güzel bir dönüş yaptı.

İmdi, "Cumhuriyet projesi"nin "hasar raporu"nu göz önüne alarak, devleti "cemaat"le diyalog kurmaya çağırıyor.

Genelkurmay Başkanı'nın hilafına, "cemaat"i tehdit değil, "güvence" olarak telakki ediyor: "Cemaat bir dönemden diğerine sancısız geçişi yani bir anlamda Türk modernleşmesinin sürekliliğini sağlamıştır…"

Dahası, "cemaat"le diyalog kurmaya devletin eli mahkum, demeye getiriyor.

Yani, hazretin kavlince bir zaruret bu; hoşgörü yahut lütuf değil.

Burası önemli!

Kıymet hükmümüzü sona saklamaya gerek yok:

Muhabbeti(siz buna diyalog deyin) "devletin cemaati" veya "cemaatin devleti" "terkibine" vardırmadıktan sonra, devlet her cemaatle konuşsun tabii.

Diyalogdan kimseye zarar gelmez. Tevekkeli dememişler; insanlar konuşa konuşa…

Gelgelelim, Serdar Turgut'un "köylüler" hakkındaki değerlendirmesi bir hayli sorunlu.

Üç aşağı beş yukarı şunu söylüyor:

Ekonomik sömürü neticesinde köylülerin değerlerinden mecburen uzaklaşan devlet, köyden şehre göç eden insanların sorunlarını çözmekte aciz kalmış; şehirde tutunacak dal arayan köylüleri topluma, dolayısıyla "Türk modernleşmesine" "cemaat" kazandırmıştır.

Hulasa…

Köylülerin dini değerlerine yabancılaşan devletin "modernleşme" adına yapamayacağını "cemaat" yapıyor, diyor.

Görüldüğü gibi mevzu (nihayetinde) "Köylülerin adam edilmesi" gerektiğine dayanıyor.

Dolayısıyla "Ortodoks Kemalist" zihniyetten farkı yok bunun.

Sadece köylüleri "adam edecek" el değişiyor.

Mesela, Kemal Tahir üstadımızın "Bozkırdaki Çekirdek" romanında kitabını dürdüğü "Köy Enstitüleri" , köylüyü, bulunduğu yerde "adam etme" girişimlerinden biriydi.

Daha fazla uzatmadan şimdilik şu iki soruyla yetinelim:

Birincisi, köylüler neden adam edilmeye muhtaç varlıklar?

İkincisi, "cemaatler" şehre gökten zembille mi iniyor?

Kaynak: Yeni Şafak