İran'ın protestoculara muamelesi kınanmalı ama Batı'nın Tahran'ı eleştirirken İsrail'in Gazze ambargosuna ses çıkarmaması kabul edilemez.

Batı dünyasının dört bir yanından, gösterileri bastıran, ifade özgürlüğünü kısıtlayan ve reformcu hareketin özgürce protestoda bulunmak için sokağa dökülmesini engelleyen İran'a ve Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'a yönelik kınamalar sürüyor. AB İranlı yetkililerin 'ifade özgürlüğü haklarını kullanmaya' çalışan göstericilere karşı kullandığı şiddeti sert bir dille kınadı. ABD de benzer bir tutum sergileyerek İran'daki reformcu harekete bütün desteğini ortaya koydu.

Şiddete başvuranlar İranlı olsun veya olmasın, gösteri düzenleme haklarını kullanan kişilere karşı şiddet yöntemlerine başvurulmasının kınanması iyi bir şey. Zira insanların siyasi tutumlarını ifade etme ve barışçıl yollarla protesto düzenleme hakkı desteklenmeli. İran hükümeti fiilen şiddete başvurdu; Aşure kutlamalarını kullanarak hükümet politikalarını protesto etmek için sokaklara çıkan göstericilere yönelik haşin muamelesi, reformcu muhalif lider Hüseyin Musavi'nin yeğenini de dahil sekiz kişinin ölümüne yol açtı.

Ancak burada ortaya çıkan soru, AB, ABD ve diğer Batılı ülkelerin İsrail güvenlik güçlerinin Batı Şeria'nın Nablus kentinde 6 Filistinli'yi öldürmesine sessiz kalmasıyla ilgili. Bu kişilerin üçü ailelerinin ve çocuklarının gözü önünde idam edildi. Diğer üçü de sınıra yakın topraklarında bir lokma ekmek arayışındaydı.

İsrailliler Nablus'taki üç Filistinli'nin evlerini ablukaya aldı. Evleri basıp ve kesinlikle silahlı olmayan üç kişinin üzerine ateş açtılar. Dahası İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu bu 'kahramanca' eylemi gerçekleştirdikleri için İsrail iç güvenlik birimi Şinbet'i kutladı.

Batı'nın ikiyüzlülüğü ve çifte standardı hakkında çok şey yazdık. Bu tür politikaların asıl amaçlarını, yani İslam ülkelerine karşı çeşitli gerekçelerle birbiri ardına savaşlara hazırlık amacını ortaya dökmek için yazmayı sürdüreceğiz.

Gazze'de 1,5 milyon insan alçaltıcı ve öldürücü bir ambargo altında yaşıyor. İnsanlık karşıtı suçlar derecesine varan bu toplu cezalandırmanın durması için ne AB harekete geçti ne de ABD. Bu durumun sebebi, iki yüzlü Batı'nın İsrail'e destek olup suçlarını göz ardı etmesi ve hukuki soruşturmadan muaf tutması.

Aynısını Şah yaptığında sorun yoktu
Birçok Arap rejiminin güvenlik güçleri göstericilerin üzerine ateş açıyor ve onlarca kişiyi öldürüyor. Mısır ve Suudi Arabistan rejimi bu açıdan özellikle öne çıkıyor. Fakat Batı'nın Irak ve Afganistan'daki Müslümanlara karşı Amerikan savaşlarını destekleyen ılımlı ülkeler kampında yer alan bu iki rejimden hoşnut olması nedeniyle soruşturma açılmıyor, eleştiri veya kınama gelmiyor.

İran'ı demir yumrukla yöneten Şah rejimi yüzlerce İranlı göstericiyi öldürmüştü, ancak Batı'dan hiçbir kınamaya maruz kalmamıştı. Zira Şah Batı'nın müttefiki, ABD'nin Körfez'deki jandarması ve İsrail'in yakın dostuydu. İranlı reformculara karşı şiddete başvurulmasını kınadığımızı ve resmi güvenlik güçlerinin kurşunlarıyla ölen kurbanların ailelerine sevgimizi bir kez daha ifade ediyoruz. Ancak Batı'nın ikiyüzlülüğünü, özgür dünyaya ait olduğunu iddia edip Afganistan ve Irak'ta yüzbinlerce masum insanı öldürdüğü, tutuklulara işkence ettiği bir zamanda, bizlere demokrasi ve ifade özgürlüğü dersi veren ülkelerin izlediği çifte standardı da sert ifadelerle kınıyoruz. (Londra'da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, başyazı, 29 Aralık 2009)

Kaynak: Radikal