Libya lideri Muammer Kaddafi’nin köle düzeni ve köle ticareti de dahil Arapların bazı utanç verici uygulamalarından dolayı Afrikalı kardeşlerden dilediği özür geç kalmış olabilir, fakat Afrika kıtasının halklarından takdir ve anlayış görmesini temenni ettiğimiz cesur bir adımdır. Bu meselenin geçmişte kaldığı ve söz konusu uygulamalardan küçük bir tüccar grubunun sorumlu olduğu doğru. Ancak bu durum coğrafya, tarih, kimlik ve sıkıntılarda ortak olduğumuz Afrikalı kardeşlerle ilişkide, Arap tarihinin bu karanlık sayfasının görmezden gelinmesi anlamına gelmez.

Diğer yandan, kölelik sayfasının kapatılması Afrikalı kardeşlerimizi teskin etse de Arap ülkelerinde yöneticiler köleliği sürdürüyor. Bu yöneticiler halka insani veya demokratik haklarını tanımaksızın köle gibi muamele ediyor.

Fakat Afrikalılardan sadece özür dilemek yeterli değil. Bu sayfayı ilelebet kapatacak türden samimi niyetleri yansıtan somut adımlar atılmalı, ortak çıkarlar temelinde işbirliğine dayanan yeni bir sayfa açılmalı. Arapların bir kısmı şu an Afrika’nın petrol zengini bölümünde yaşıyor. Diğer kısmı da Afrikalı komşularla doğrudan temas hattında; petrol pazarına hâkimler. Fakat Araplar Afrika’ya yatırım ve ticaret açısından ilgisiz. Oysa Arap bölgesinin en önemli hayat damarı olan Nil Nehri, suyunu Afrika’nın derinlerinden alıyor.

Çin Afrika’daki kalkınma projelerinde yatırım için 200 milyar dolardan fazla ayırdı. ABD’yse bölgede özel bir askeri yönetim merkezi kurdu; Barack Obama dahil birçok ABD başkanı kıtayı ziyaret etti. Arapların büyük yatırımlarıysa Afrika’ya değil, Avrupa ve Amerika’ya gidiyor.

Libya’nın Sirte kentindeki ikinci Arap-Afrika zirvesi hem Arapların hem Afrikalıların varlığını kabul ettiği bu dengesizliği düzeltmek için dev bir adım oluşturabilir, işbirliğinin önemine dair konuşmalar sürecini hayata geçirmek yönünde ciddi bir çalışma sürecine geçilebilir. Ancak Sirte’deki zirvenin 20 yıl önce Kahire’de yapılan ilk zirveden daha iyi olacağı konusunda pek de umutlu değiliz. Arap şartlarının en kötü günlerini yaşıyor olması karamsarlığımızı arttırıyor. Zira Arap liderleri, tıpkı 50 yıl önce eski Mısır Cumhurbaşkanı Cemal Abdül Nasır döneminde olduğu gibi, Arap-Afrika ilişkilerinin stratejik boyutunun önemini kavrayan gerçekçi bakış açısına sahip değil. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, başyazı, 11 Ekim 2010)

 Kaynak: Radikal