Suudi Arabistan Arap ülkelerinin İsrail'le ilişkileri doğallaştırma adımları atması yönündeki Amerikan imasına dair tutumunu iki farklı münasebette resmen ifade etti. Öncelikle Suudi dışişleri bakanı sözcüsü AP haber ajansına yaptığı açıklamada, ardından da Suudi Dışişleri Bakanı Suud el Faysal ABD dışişleri bakanıyla birlikte yapıtğı basın toplantısında bu tutumu açıkça dile getirdi.

Suudi Arabistan bilindiği üzere, Arap ülkelerinin İsrail çözüm yolunda hiçbir adım atmamışken ilişkileri doğallaştırması yönündeki Amerikan çağrılarını reddediyor. Arap ülkelerinin ortaya koyacağı yaklaşımlar arasında en önemlisi Riyad'ınki olmakla beraber, Suudi tutumunun önemi sadece bu karşı çıkışta değil. Bu tavır aynı zamanda herkese İsrail'le çekişmenin bazı aksiyomlarını hatırlatıyor. Özellikle de ABD'ye ve diğer Arap ülkelerine bir hatırlatma söz konusu.

Ciddiyetini kanıtlamasını istiyoruz
Bu aksiyomların başında şunlar geliyor: Öncelikle, Arap ülkeleri Arap Barış Girişimi'ne onay vererek adil barış için sunabileceklerinin en fazlasını ortaya koydu. Zira Arap Barış Girişimi Arap topraklarındaki işgalin son bulması, bağımsız Filistin devletinin kurulması ve genel olarak sorunlara adil çözüm bulunması durumunda bütün Arap ülkeleriyle İsrail arasında doğal ilişkiler kurmayı öneriyor. Arap ülkelerinin sunacakları azami öneri budur. Zira basit ifadeyle, söz konusu girişim tarihi büyüklükte bir ödünü içeriyor.

İkincisi, Arap topraklarını işgal eden, bütün dünyanın bildiği katliamlar ve savaş suçları işleyen İsrail'dir. Bütün bunların ardından Filistinlilerin veya Arapların hakkını tanımayı reddeden de İsrail. Dolayısıyla barış konusunda ciddi olduğunu kanıtlaması istenen bir taraf varsa, o da Arap ülkeleri değil İsrail'dir. Üçüncüsü, Arap ülkelerinden İsrail'le ilişkileri doğallaşmalarının ve ABD'nin istediği şekilde daha fazla ödün vermelerinin istenmesi onlara yapılan büyük bir haksızlık. Bu tavır özü itibariyle Arap haklarının gasp edilmesinin sürdürülmesi noktasında ABD'nin İsrail'le işbirliği yaptığı anlamına geliyor. Bu Amerikan tutumu da tarafsızlığın veya adaletin göstergesi olamaz.

Dördüncüsü, El Faysal'ın da dediği gibi ABD yönetiminin izlediği 'adım karşılığında adım diplomasisi' sonuçsuz kalacaktır. Uzun yılların deneyimi bunu ispatladı; bu tür bir diplomasinin erteleme ve İsrail'e işgalini derinleştirmesi için zaman verme dışında bir sonucu olmadığı görüldü. Dahası, Suudi dışişleri bakanının da işaret ettiği gibi çekişmeyi çözmek isteyenin ortada çözülmesi gereken temel sorunlar bulunduğunu idrak etmesi gerekiyor.

Dolayısıyla, Arap ülkeleri herhangi birşeye onay vermeden önce ABD ve İsrail'in nihai çözüm konuları, Filistin devleti ve başkenti olması gereken Kudüs'le mültecilerin dönüş hakkına yönelik tutumlarının ne olduğunu bilmesi gerekiyor. Arap ülkeleri kendilerini yeni uzun yıllara uzanacak boş bir halka içinde döner bulmamakta ısrar etmeli. ABD adil bir çözüm istiyorsa, Suudi tutumunun getirdiği bu aksiyomların bilincine varmalı. Doğal olarak ABD yönetiminden önce Arap ülkeleri de bu aksiyomları unutmamalı. (Bahreyn gazetesi Ahbar El Haliç, 3 Ağustos 2009)

Kaynak: Radikal