Çocukluk yıllarımda okula giderken her sabah evden çıkmadan önce, kapıda, rahmetli annemin elini öper, onun hayır duasını alırdım.
Annemin her duadan sonra son sözü, 'Allah zihin açıklığı versin, evladım!' olurdu.

Zihin açıklığı, evet galiba, Türkiye'mizde en ziyade ihtiyacımız olan bu: Zihin açıklığı!

Her şeyi bir tek pencereden görmeye çalışan kapalı zihinler kol geziyor ülkemizde. Dayatmacı, tartışma kabul etmez bir peşin hükümler saltanatı hükümfermâ! Budalalığın her gün yeniden keşfedildiği bir malüliyet... Kapalı zihnin sıradanlık ve verili olanla sınırlı kalelerinin yıkılması zamanı, çoktan geldi de geçiyor bile!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz hafta cumartesi günü düzenlediği edebiyatçılar toplantısının davetlilerinden biri de bendim. Başbakan, 'Demokratik Açılım'ı konuşup tartışmak üzere yapmıştı bu daveti. Toplantıya giderken düşündüğüm şuydu: AK Parti hükûmetinin 'Demokratik Açılımı'nın, 'Ermeni Açılımı'nın, 'Alevî Açılımı'nın, 'Roman Açılımı'nın... kısaca 'Açılım'ların arkasında, tümünü birden kuşatan, bir büyük ve kapsamlı 'Açılım' sözkonusuydu: 'Zihinsel Açılım'! Aslında, hükûmetin bu 'Açılım'larını tek tek ve ayrı ayrı ve sanki birbirinden bağımsız 'Açılımlar' gibi ele almamak gerekirdi. Tümünün örtük ve ortak vasfı, Türkiye'nin, yıllardır göz ardı edilen, görmezlikten gelinen, 'halının altına süprülen' ve elbette zihinleri daimâ ve daimâ kapalı tutan büyük meselelerine, ilk defa (evet, ilk defa!) cesaretle açılmasıydı; bu, her şeyden önce, bir 'zihin açılımı'ydı...

Rahmetli annemin, 'Allah, zihin açıklığı versin!' sözü, bana öyle geliyor ki, sadece bana değil, ama zihinleri kapalı olan herkese söylenmiş olmalıdır. Gelgelelim, 'canım memleketim'de zihin açıklığına itibar eden pek olmadı. Canalıcı meseleler, 'sakıncalı' bulundu; 'tehlikeli' sayıldı; üzerlerine gitmeyip göz ardı etmek, siyaseten marifet zannedildi. Hem demokrat hem laik olmanın imkânları araştırılmadı; demokratik bir ülkede askerî vesayetten söz edilebilir olmanın ne kadar vahim bir çelişki olduğu hesaba katılmadı; 'Kürt' kelimesinin telaffuz edilmesine izin verilmedi... Açık yüreklilikle söyleyin: Verildi mi?

Kapalı zihinler, etiketlerle düşünür; 'Sağcı', 'Dinci', 'Komünist', 'Kürtçü'! Etiketler yapıştırılır ve düşünme eylemi orada biter.

Yaftalamak, analitik düşüncenin; etiketin barındırdığı şiddet, hoşgörünün yerini almakta gecikmemiştir. Bütün zihinsel hayat, etiketlemenin ve hoşgörüsüzlüğün meşruiyet gerekçelerini aramakla meşguldür artık!

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, birbiri ardı sıra gerçekleştirdiği 'Açılım'lar, bana Türkiye'de ve özellikle siyaset alanında çok önemli bir 'zihin açılımı'nın hüküm sürmeye başladığını gösteriyor. Tuhaf ve manidar bir durum bu: Genellikle Din'e saygılı ve muhafazakâr bir dünya görüşüne sahip olanların, dogmalara bağlı ve 'kapalı zihin'li oldukları konusunda yerleşik bir kanaat vardır. Gerçekten tuhaf ve mânidar değil mi? Türkiye'de 'zihin açılımı'nı AK Parti gibi bir muhafazakâr siyasi örgütün hayata geçiriyor olması? Hani 'yobaz'dı bunlar, hani 'cahil'di bunlar, hani 'şeriat devleti kurmaktan başka bir şey düşünmezlerdi' bunlar, hani 'kapalı zihinli'ydiler bunlar?

Türkiye'de her şey gün gibi âşikâr işte. Kim açık zihinli, kim kapalı zihinli, apaçık ortaya çıktı. Büyük bir zihniyet devrimi yaşanıyor bu ülkede. Pratik siyasette sonuç ne olursa olsun, olumlu ya da olumsuz, hiç fark etmiyor. Bir kere düşünmenin önündeki bendler kalktı ya, su akarına bırakıldı artık.

Dar idrakin malüliyetlerinden kurtulmanın tam zamanıdır. Anayasa değişikliklerine de etiketleyici ('yargıyı vesayet altına almak istiyorlar!' tür[ün]den kapalı zihinle değil, açık zihinle bakmak gerekmiyor mu?

Rahmetli annemin sözünü hatırlatmanın da tam zamanıdır: 'Allah, zihin açıklığı versin!'

Kaynak: Zaman