Meclis dün hükümete geçen yıl verdiği Irak'taki PKK varlığına karşı sınır ötesi harekat düzenleme yetkisini bir yıl daha uzattı. Ama PKK ve Kürt ayrılıkçılığı ile mücadele konusunda asıl önemli toplantı bugün.
Dün Ankara'da hangi yetkiliyle görüşseniz, bu toplantının önemli olduğunu, bir siyasi karar alma, yani siyaset belirleme toplantısı olduğunu, ancak bundan bir mucize beklenmemesi gerektiğini söylüyordu.
Toplantının kapsamı da ilginç. Örneğin kimlerin katıldığına baktığınızda, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hariç bir Milli Güvenlik Kurulu Toplantısı yapıldığını düşünebilirsiniz. Gül'ün bilgi ihtiyacı da hem Başbakan, hem Genelkurmay Başkanı, hem de MİT ve Dışişleri müsteşarları ile yaptığı görüşmelerle gideriliyor muhtemelen. MGK yapısına bu kadar ihtiyaç duyuluyor idiyse, neden artık iki ayda bir toplanıyor diye sorabilirsiniz. Ya da başka bir ifadeyle, bu durum Ankara'nın çok özel ve sıkıntılı günlerden geçtiğinin bir başka işareti.
Bugünkü toplantının ilki bundan bir ay önce yapıldı.
İki hafta önce Başbakan Tayyip Erdoğan, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a 'iadei ziyaret' niteliğinde gittiğinde ilk toplantıda konuşulan bazı konulara değinildi. Bugün yapılacak devam toplantısı kararlaştırıldı. Yani bugünkü toplantı Aktütün sınır karakoluna yapılan ve memleketi ayağa kaldırılan PKK saldırısından önce kararlaştırılmıştı.
Ona göre de özel gündemi vardı. Gündem maddeleri arasında istihbarat paylaşımı başta olmak üzere devlet kurumları arasındaki koordinasyon konusu da var gerçi. Örneğin Kerkük'ün durumu, Irak'ta yapılacak yerel seçimler ve ABD Başkanlık seçimi sonuçlarının Irak'ın durumunu ve Türkiye-ABD ilişkileri dolayımıyla Türkiye'nin PKK ile mücadelesini nasıl etkileyeceğine de değinilecek.
Ancak asıl konulardan birisi, büyük ölçüde askerlerin, ama polisin de istediği bazı yasal değişiklikler. Bu değişiklikler, Avrupa Birliği uyum çerçevesinde Terörle Mücadele Yasası'nda yapılan değişikliklerin bir kısmını geri almaya, güvenlik güçlerinin yetki kapsamını genişletmeye yönelik; bu nedenle de bazı çevrelerde olağanüstü hal yasalarının geri gelmesi olarak niteleniyor. Öte yandan, Meclis'te tezkere görüşmeleri yapılırken, Diyarbakır'da 5 polisin şehit edilmesi gibi saldırılar kamuoyunda güvenlik talebini artırıyor.
Olağanüstü Hal'in Anayasal bir yönetim biçimi olmasına karşın hem askerler, hem hükümet, hem de (CHP ve MHP örneklerinde gördüğümüz gibi muhalefet) değişikliklerin OHAL benzeri olarak tanımlanmasından rahatsız oluyorlar.
Çünkü geçmişte denendi ve adı pek de iyiye çıkmış değil. Dün Meclis'te görüştüğümüz bir hükümet üyesi, "24 yıl OHAL, hatta sıkıyönetim vardı" diye hatırlattı; "yalnız yasa çıkarmakla iş bitse kolay olurdu."
Bu doğru. Askerler, terörle mücadele olarak anmayı tercih ettikleri Kürt ayrılıkçılığı ile, dar anlamıyla da PKK ile mücadelede askeri yöntemlerin payını yüzde 15 dolayında gördüklerini söylüyorlar. Ancak geriye kalan yüzde 85'lik alanda ne yapılıyor? O alanda yapılacaklara, örneğin koşullu veya kısmi af gibi ihtimallere güvenlik yapılanmasından kısıtlamalar var. Yalnızca GAP yatırımlarıyla Kürt ayrılıkçılığının bitirilebileceğini söyleyen yok herhalde. Ya da diyelim Ankara, Barzani'yle ola ki görüşüp tam destek alsa, ya da tam destek alsa ve görüşse Irak'taki PKK'nın tamamiyle sona ereceğini söyleyen var mı? Irak'taki PKK varlığı ciddi askeri tehdit olmaktan çıksa, içerideki PKK'nın ve onun kitle tabanı sayılan DTP'nin kendiliğinden biteceği mi düşünülüyor? Bugün Başbakan ve Genelkurmay Başkanı bütün bu soruların yanıtını mı arayacak, yoksa işin yalnızca güvenlik yanına mı bakacak? Göreceğiz.

Meteorolojik koşullar ve istihbarat
Gördüğünüz resim, geçtiğimiz Ağustos ayı sonunda PKK'nın Irak'ta Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin sorumluluk alanındaki Kandil Dağları'nda toplandığı duyurulan PKK'nın '10'uncu Kongre' adını verdiği toplantısından, örgütün yayın organı niteliğinde bir internet sitesi tarafından dağıtılan fotoğraflardan birisi. En önde oturan, ak saçlı ve bıyıklı kişi, otuz yıldır kanlı eylemleri planlayan kadronun önde isimlerinden Cemil Bayık. İkinci sırada, Bayık'ın hemen arkasındaki esmer, bıyıklı olanı ise, medyanın geçen yılki Dağlıca ve geçen haftaki Aktütün baskınlarından sorumlu tuttuğu Kadir Çelik. Bu fotoğrafın çekildiği hafta Ankara'da komutanlıkların devir teslim törenleri vardı. Kandil'de birkaç gün süren toplantıları Genelkurmay'a sorduğumuzda, meteorolojik koşullar nedeniyle istihbarat alınamadığı açıklandı. Askeri mücadelede istihbarat önemlidir, ama her şey değildir. İşte acı kanıtı. Mevlana'nın dediği gibi, 'Dünle beraber gitti canlarım/ Ne kadar şey varsa düne ait/ Artık başka şeyler söylemek lazım.'

Kaynak: Radikal