Bugünlerde Ortadoğu'nun üzerine her yandan ama özellikle Amerika'dan iyimserlik rüzgârları estiriliyor. Bu iyimserlik rüzgârları bardağın boş kısmını algılamaya meyilli olanları bile etkiliyor.
Obama yönetimi iktidara gelince, Irak'tan çekileceğini ilan etti sonra da Ortadoğu'da başlanması gereken yerden başlayarak Filistin meselesine el attı. Bush yönetiminin adını duyduğu zaman havaya bakıp ıslık çalarak karşıladığı iki devletli çözüm önerisine yeniden ve kuvvetli vurgular yapılmaya başlandı. Kahire konuşmasında İslam dünyasına diyalog ve yeni bir başlangıç için çağrılar yapan, bir tutam da ülkesi adına günah çıkartan Obama, daha önceki Amerikan yönetimlerinin aksine Yahudi yerleşim birimlerinin genişlemesinin
durması gerektiğini üstüne basa basa söyledi.
Obama, Kahire konuşmasıyla Ortadoğu'daki maraton uzunluğundaki engelli koşusuna başlamış oldu. Üstünden atlaması gereken ilk bariyer Lübnan seçimleriydi. Tahminlerin aksine Lübnan seçimleri Hizbullah'ın zaferiyle sonuçlanmadı. Gerçi bazıları Amerikan yönetiminin ve bölgede onu destekleyen bazı ülkelerin 'minik' hileler yaptığından söz ediyorlar. Lübnan seçimlerinden hemen önce ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın Beyrut'a giderek kimi desteklediğini açıkça ortaya koyması ya da Suudi Arabistan'ın, Lübnan dışında yaşayan ve Hizbullah'ı desteklemeyeceği belli kesimleri seçimlerde oy kullanmaları için ülkeye taşımaları gibi. Ama öte yandan dünyanın neresindeki hangi seçimler dış etkilerden bağımsız olarak yapılıyor ki, sonuçta Hizbullah da Suriye ve İran'dan hatırı sayılır mali destekler alıyor.
Obama'nın üstünden atlaması gereken ikinci engel de dün yapılan İran cumhurbaşkanlığı seçimleri ya da daha doğrusu referandumu. Referandum diyorum çünkü her isteyen aday olamıyor İran'da. Anayasayı Korucular Konseyi'nin sıkı bir elemesinden geçiyorlar. Zaten ülkenin asıl ipleri, nükleer enerjisi, yasaları cumhurbaşkanında değil de dini liderde olduğu için, İran cumhurbaşkanlığı seçimleri olsa olsa kola ve gazoz arasında tercih edebilme özgürlüğü havasında geçiyor.
Fakat yine de bugün yapılacak olan İran seçimleri Ceyda Karan'ın kaleminden de okuduğunuz gibi yine de birazcık farklı sayılabilir. Ahmedinecad yönetimi altında son zamanlarda dışarı çıkarken tedirgin olan İranlı kadınlar ve gençler gönüllerince sokakları doldurabilmekten memnunlar. Devrim muhafızları ve ahlak polisleri son dönemlerde kadınların başörtüsüne, gençlerin saç biçimlerine fazlaca karışır olmuşlardı ama seçimler nedeniyle bu yasaklar biraz gevşedi.  Hatemi'ye de yürükten destek verdikten sonra, umduklarını bulamayan İranlı kadınlar ve gençler siyasete küsmüşlerdi ama şimdi geri dönüyorlar. Tıpkı Lübnan'da olduğu gibi, yurtdışında yaşayan İranlılar ki büyük bir çoğunluğunun kimi desteklediği belli, hem yoğun bir biçimde İran'ın yurtdışındaki temsilciliklerinde oylarını kullanıyorlar hem de oy kullanmak için ülkelerine geliyorlar. Ayrıca ilk defa İran'da seçimlerde 'first lady' etkisi de yaşanıyor. Rakibi Musavi'nin eşi Zehra Rahneverd'in politik çıkışları Ahmedinejad'ı da eşini kamuoyunun önüne çıkarmaya zorladı. Bu seçimlerdeki başka bir yenilik de, her türlü kısıtlamaya rağmen internet ortamının yoğun bir biçimde kullanılması. Özelikle Facebook'ta bütün adaylar için yoğun ve özgür kampanya var. İran'da asıl iktidar sahipleri bu kampanyadan çok hoşlanmayarak mayıs ayının sonunda Facebook'u kapattılar ama sonra tekrar açmak zorunda kaldılar. İyimserlik rüzgarları etkisi
altındakiler, ortada gibi gözüken seçimlerin bizatihi bu 'kadife devrim' havalarının Obama'nın önündeki engelli biraz daha alçalttığını düşünüyorlar. Hele bir de Musevi kazanırsa onlara göre her şey daha da güzel olacak.
Fakat burası Ortadoğu, burada seçimlerin demokratikmiş gibi gözüken biçimlerde gerçekleşmesi, içeriklerinin de demokratik olduğu anlamına gelmiyor her zaman,
ya da seçimlerin "evet yapabiliriz' türünden değişikliklere yol açması da öyle kolay kolay olmuyor. Hele ki, kendini Filistin meselesinde köşeye sıkışmış hisseden İsrail'in, İran'ın olası nükleer gücüne karşı askeri operasyon da dahil olmak üzere bir şeyler yapma olasılığı varken ya da Hizbullah her an yeni bir kışkırtmaya yol açabilecekken ya da hiç hesapta olmayan güçler ortalığı karıştırmaya hazırken.  Çünkü bu diyarda, iyimserlik havası öyle kolay kolay esmiyor ama yıkıcı rüzgârlara her zaman yer var; ne yazık ki bu coğrafyanın halkları olarak da çoğu zaman bize düşen nefesimizi tutup beklemek. 

 Kaynak: Radikal