Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in şu dünya üzerinde tam 82 yıl geçirmiş olmasına rağmen saçlarının simsiyah kalmasının sırrı hep ilgimi çekmiştir.

Bölgesel bir güç olma vasfını uzun süre önce yitirmeye başlayan Mısır’ın 29 yıllık başkanın saçlarının hâlâ kömür karası olmasının nedeninin Ortadoğu liderlerinin, tabii suikasta uğramazlarsa, ölümsüz olmalarından kaynaklandığını düşünüyordum ama Mısır’ın resmi gazetelerinden El Ahram’daki fotoshop bana başka olasılıkları da düşündürtmeye başladı.

Görmüşsünüzdür, hani İsrail ve Filistin arasında, ABD Başkanı Obama’nın bastırması sonucu başlayan doğrudan görüşmelere katılan Mübarek’in liderler yürürken en arkadayken foto shopla en öne geçirilmesinden söz ediyorum. Zaten o görüşmeye katılan liderlerin birbirlerine fıkra anlatarak vakit geçirdiklerini düşünüyorum çünkü ortalıkta gerçekten konuşulacak bir şey olduğu konusunda birçok kişi gibi benim de ciddi şüphelerim var. Obama yönetiminin yaymaya çalıştığı bütün o iyimser havalara rağmen, “Barış için Obama’nın gülümsemesi yeter ayol” propagandasına rağmen, İsrail ve Filistin tarafının henüz neyin üzerinde nasıl konuşacakları konusunda bile bir anlaşmaya varmamış olmaları da bu şüphemi doğruluyor sanki.

Bu görüşmelere ciddiyet katabilecek yegâne unsur, meseleyi ikili olmaktan çıkartıp, birkaç alanda ilerleyen bir hale sokmak. Mesela Suriye-İsrail görüşmelerinin de yeniden başlaması. Ama şurası da bir gerçek, her ne kadar bunun için kendini paralasa da bu iş Fransa ile götürülebilecek bir iş değil, çünkü İsrail’in kullandığı suyun yüzde yetmişi işgal ettiği topraklardan geliyor ve kim ne derse desin, o barışın yapılabilmesi için su konusunda bölgeyi rahatlatabilecek Türkiye’nin devrede olması gerekiyor. Oysa Türkiye’nin arabuluculuk yeteneği Mavi Marmara meselesinden sonra yerle bir olduğunda, Mübarek o simsiyah saçlarının bir telini bile kımıldatmak istemedi. Türkiye’nin pozisyonunu yeniden güçlendirebilecek tek adım olan Hamas ve Filistin Kurtuluş Örgütü’nün bir araya getirilmesi çabasına minicik olsun bir destek vermedi Mısır. Hoş, İran’ın da işine gelmiyordu bu yakınlaşma ya, o ayrı bir yazının konusu.
Dünyanın her yerinde elbette siyasetçiler sonsuza kadar iktidarda kalmak isterler, ama demokrasisi oturmuş yerlerde, bunu engelleyecek kurallar vardır, liderler halkların çıkarlarını ve taleplerini göz önüne almak zorundadır. Oysa Ortadoğu’da işler öyle yürümüyor.

Mısırlı yetkililer ülkelerinin demokratik sayılamayacağı eleştirisini duyduklarında, demokrasi denilen şeyi kurmanın uzun zaman aldığını ama en azından düşünce özgürlüğü konusunda Mısır’ın hiç de fena sayılamayacağını söylüyorlar. Ama nedense, Mübarek’e takılan isimlerden birinin aradaki müthiş benzerlik nedeniyle şu Fransız peyniri La vache qui rit’deki gülen inekten esinlendiğinin hatırlatılmasına bozuluyorlar.
El Ahram gazetesinin Mübarek’e foto shop’la öne geçirmesi elbette onun suçu değil. Çünkü çok yetenekli adamları var, liderleri için her şeyi yapabilecek adamlar. Mesela bir rivayete göre, Mübarek’in oyların yüzde 99’unu almasını kıskanan Putin, bunun sırrını Mübarek’e sormuş. Mübarek de, meselenin iyi bir kadro ile çalışmak olduğunu söyleyip, bir sonraki Rusya seçimlerine adamlarını Putin’e yardıma göndermiş. O Rus seçimlerinde de oyların yüzde 99’u Mübarek’e çıkmış.

Fakat yine de, bu muhteşem liderin artık çok ağır hasta olduğu konuşuluyor. Yerine kimin geçeceği de merak konusu elbette. Yıllardır ülkeyi ordunun desteğiyle, olağanüstü hal yasalarına göre idare eden Mübarek’ten sonra, ülkenin öteden beri güçlü olan elitleriyle, ülkede neo-liberal politikalar izlenmesini savunan yeni elitler kapışacaklar gibi. Ama her iki tarafın da Mısır halkının taleplerini dikkate aldığını söylemek zor. Halkın talepleri doğrultusunda şekillenmeye çalışan politik hareketlerse baskı altında.

Başka bir rivayete göre, melekler Mübarek’e “Artık yeter, halkından ayrılma vaktin geldi” dediklerinde Mübarek onlara, “sahi mi, nereye gidiyorlar?” diye sormuş.
Oysa artık Ortadoğu’da halkların ‘şimdiki durum en iyi durum’ diyen liderlere ve köhneleşmiş sistemlere aynı soruyu sorması gerek. Çünkü başka türlü ne onlar rahat edecek ne de bölgeye barış gelecek. 

Kaynak: Radikal