Gerçek yargıçların gerçek yalnızlığı, çarşı pazarda ellerinde poşetle görünmekten kaçınmaktan, kendilerini devlet yerine koymaktan değil, tam tersine kimliğini unutmadan ama hangi koşul altında olursa olsun, insanlıktan yana karar vermekten kaynaklanır. Tıpkı Richard Goldstone gibi. 

İsrail ’in Gazze saldırısı sırasında her iki tarafın da insan hakları ihlallerini ve savaş suçlarını ortaya koyan BM keşif heyetinin başkanı da olan Yargıç Goldstone bugünlerde kendisini yalnız hissediyor olmalı. “Savaş suçlularının, adalete teslimi, Yahudi soykırımdan öğrendiğimiz derslerden biridir” diyen, görev yaptığı uluslararası mahkemelerde, Nazilerin yargılandığı Nüremberg davalarındaki savcılardan esinlediğini gizlemeyen Goldstone, Lahey’deki Eski Yugoslovya Savaş Suçları Mahkemesi Başsavcılığını da yaptı. Güney Afrika Anayasa Mahkemesi eski yargıcı, ırkçı derin devletinin kirli işlerini ortaya çıkaran bir araştırma komisyonuna da başkanlık etmişti. Ama tarafsızlığım gölgelenmesin diye, insanlardan kaçmak yerine, sivil toplum kuruluşlarının üyesi olmaktan çekinmedi. 

Kudüs ’teki İbrani Üniversitesi’nin mütevelli heyetinde görevli ve Yahudilerin eğitimi için çabalayan World Ort adlı derneğin başkanlığını da yapan Goldstone, BM keşif heyeti başkanlığı önerildiğinde pek hevesli değildi. Bu isteksizliğinin nedenini Yahudi olmasına değil, meselenin siyasi açıdan gerilimli olmasına bağlamıştı ama sonra kabul etme gerekçesini şöyle açıkladı: “Hukukun üstünlüğüne ve savaş hukukuna inancım ve çarpışma bölgelerindeki sivilleri mümkün olduğunca koruma görevi.”

Keşif heyeti görevini tamamlandığında ortaya çıkan rapor, hem İsrail’in, hem Hamas’ın insan hakları ihlallerini açıkça ortaya koysa da özellikle İsrail’in tepkisini çekti. Hatta İsrail Başbakanı Benjamin Netenyahu’ya, ‘üç stratejik meydan okumayla karşı karşıyayız; İran ’ın nükleer programı, sivillerimizi hedef alan füzeler ve Goldstone raporu” bile dedirtti.

Goldstone’a kızanlar arasında sadece Netenyahu yok. Birçok Yahudi onu, ‘kendi kültüründen nefret eden Yahudi’ sınıfına soktu. Kendi ülkesindeki Yahudi cemaatinin önemli bir kısmı onu neredeyse aforoz etti. Önümüzdeki ay, Goldstone’un torunu için Yahudi kültüründe önemli bir yeri olan Bar Mitzvah töreni yapılacak, yani Goldstone ’un torunu artık dini görevlerini yerine getirecek yetişkin bir cemaat üyesi oluşunu kutlayacak. Ne yazık ki bu törene dedesi gelmeyecek. Çünkü Güney Afrika’daki Yahudi cemaatinin bazı üyeleri töreni, sinagogun hemen dışındaki protestolarla baltalayacaklarını ilan etti. Goldstone da, bu önemli güne gölge düşürmemek ve torununun iyiliği için törene gelmeme kararı aldı.

Goldstone, raporunda, savaş suçları için her iki tarafın da bağımsız soruşturmalar açmasını istemiş, bu yapılmazsa Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin devreye girmesini önermişti. BM’de yapılan bir oylamada ise iki tarafa da bağımsız soruşturmalar yürütmeleri için mayısa kadar süre tanındı. Başta ABD olmak üzere rapora ‘Hayır’ diyenler oldu elbette, oyalama taktikleri de devrede. Ama Goldstone raporu, BM ’nin tozlu raflarında kalmayacak. Diplomaside, ceza mahkemesinden önceki ara formülleri devreye sokmaya faydası olabilir belki. İsrail’in kendini savunma hakkı adına saldırdığı söylemiyle ortaya koyduğu meşruluk iddiasını elinden aldı. Her şeyden önemlisi İsrail-Filistin çatışmasında insanlıktan yana olan sivil toplumun elindeki en önemli belge, zaten çözümü de diplomasi değil, insanlıktan yana olanlar sağlayacaklar kutsal topraklarda.

Goldstone’un ne hissettiğini bilmiyoruz ama torununun mürüvvetini görmesi engellenen yalnızlaştırılış yargıcın bir parça bile pişmanlık duyduğunu hiç sanmıyorum, tersine vicdanın sesini dinlemenin rahatlığı içinde olsa gerek. Karton kulelerde oturmayı yargıçlık sananlara da anlayabilirlerse şayet, örnek olacağı da kesin.

Kaynak: Radikal