ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney Türkiye ziyaretini şubat başında kesinleştirdiğindeki Türkiye ile bugünkü Türkiye arasında çok fark var. Amerikalıları başta kendi çıkarları açısından düşündüren bir fark bu.
Şubatın başındaki Türkiye, hükümet ve askerin uzun yıllardan sonra, üstelik Meclis desteğini de almış bir konuda ABD'nin karşısına çıktığı bir Türkiye idi. Evet, yeni YÖK Başkanı atanmasının ardından Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ocak ayında Madrid'de yaptığı konuşma ile birlikte üniversitelerde türban meselesi tartışılır olmuştu. Ama o aşamada dışarıdan bakanlar bunun kendiliğinden bir süreçte yumuşak geçişle hal yolu bulacağını düşünüyor, anayasa değişiklikleri ve AK Parti'ye kapatma davası ile ciddi bir siyasi krize dönüşeceğini göremiyorlardı.
Dolayısıyla, Irak'taki PKK ile mücadele konusunda Başbakan Erdoğan'ın 5 Kasım'da ABD Başkanı George Bush ile Vaşington'da yaptığı görüşmeden itibaren sıçrama gösteren işbirliği, 21 Şubat'ta MGK toplantısında alınan kararlar ile sınır ötesi operasyonlara dönüşebildi. Üstelik bu durum Irak ve Türkiye arasındaki siyasi ilişkilerde de sıçrama yapabilirse, bölgesel enerji denkleminin yeniden kurulmasına katkıda bulunabilirdi; Irak gazı Türkiye üzerinden (tercihan AB projesi olan Nabucco vasıtasıyla) dünya pazarına çıkabilirdi. Keza, Ceyhan üzerinden petrol sevkıyatı da artabilirdi.
Celal Talabani'nin Türkiye'nin Irak'taki PKK hedeflerine kara harekâtından yalnızca bir hafta sonra Irak Cumhurbaşkanı sıfatıyla Ankara'ya ilk ziyaretini yapması bu çerçevededir. Son Irak ziyaretinde Cheney'in Erbil'de bir gece geçirdikten sonra Mesud Barzani ile basın toplantısında "Belli bir yasanın çıkmasını beklediklerini" söylemesi de öyle. Söz konusu yasa, Barzani'nin bağımsızlık ümitlerinin sonucu hâlâ imzalamadığı ve petrol ve gaz arama yetkilerini Bağdat'taki merkezi hükümette toplayan Hidrokarbon Yasası'dır.
ABD Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Matt Bryza'nın Cheney'nin ziyaretini anlatırken Türk ve Amerikan enerji şirketlerinin Irak'ta birlikte çalışmasının konuşulacağını öncelikle vurgulamasını ciddiye almak lazım.
Bryza'nın Türkiye'de AK Parti hakkında kapatma davası konusunda Bush yönetimince konuşmaya yetkilendirilen isim olduğunu da önemli bir ayrıntı saymamız gerekiyor. Bryza, Bush yönetiminin tavrını ciddi bir çoğunlukla iktidara gelen AK Parti'nin kapatılma ihtimalinden demokrasi adına duyulan endişe ile ifade etmişti. Bunda meşruiyetçi bir bakış ağır basıyor, küresel mali krizin baskısı altındaki ABD'nin uluslararası çıkarlarının büyüklüğü karşısında Türkiye'deki laik sistemin devamından duyulan endişelerin ciddiye alınmadığı görülüyordu.
Oysa Türkiye'de tartışmaların geldiği noktanın, ABD yönetim çevrelerinde yazının başında vurgulanan düşüncenin baş göstermesine neden olduğu da görülmeye başladı. Nedenlerden birinin AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi'ndeki kapatma davasını geçersiz kılmak için bir dizi anayasa değişikliğine gidebileceği, bunun için referandumu göze alabileceği haberleri olduğu anlaşılıyor. Anlaşıldığı kadarıyla böyle bir oylamanın laiklik konusunda referanduma dönüşebileceği, AK Parti'ye verilecek desteğin, Türkiye'de laik sistemin işte o zaman gerçekten yara alabileceği endişesi bu. Ama Cheney'nin ziyaretinde dile getirilip getirilmeyeceği belli değil; şu an Cheney için ağır basan Irak ve enerji çıkarları.
Son bir not: Cheney Afganistan'da daha fazla Türk askeri görmek istediklerini söyleyecek. Konuştuğum kaynaklar bu isteğin bir "talep" olmadığını, NATO çerçevesinde kalacağını söylediler. Bunda, başta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt olmak üzere, Türkiye'den giden "Kendi terörle mücadelemiz sürüyorken, muharip birlik veremeyiz" açıklamalarının rolü olduğu görülüyor. Ancak muharip olmayan görevler için Afganistan'a asker takviyesi gündeme gelebilir. Keza füzeler konusunun da NATO çerçevesinden taşmayacağı anlaşılıyor.
İran konusunun ise yasak savma kabilinden, İran'ın nükleer programının BM denetimi için Türkiye'nin diplomatik desteğinin sürmesi bağlamında konuşulacağı tahminleri yapılıyor.

Kaynak: Radikal