PKK, Türkiye'yi bataklığa, yani, Kuzey Irak'a çekmek için tuzak kurmuyor; kurulan 'master' tuzakta 'çatapat' vazifesi görüyor.
Meselenin 'ana fikri' tastamam bundan ibarettir.
Dolayısıyla, PKK'nın, Türkiye'ye tuzak kurarak ABD'yle kafa kafaya getirmeye çalıştığını düşünmenin iler tutar yanı yoktur.
Zaten bu tutarsız düşünceyi ileri sürmek de, terör örgütüne "oyun kurucu" özelliği atfetmek demektir.
Hülasa, son derece gerçek dışı bir yaklaşımdır bu.
PKK'nın son dönemdeki eylemlerini, Türkiye'yi, ABD ile karşı karşıya getirmek niyetine bağlayanların, her şeyden evvel, "karşı karşıya getirmek" ifadesinden neyi anladıklarını sorgulamak lazım.
Bu arkadaşlar, ABD'yi ve onun (en azından) Kuzey Irak'taki "fonksiyonunu" hesaba katmıyorlar galiba.
Belki de, "karşı karşıya gelme" ifadesine, "taraflardan" müstağni, bilemediğimiz bir anlam yüklüyorlar.
Bizim bilebildiğimiz kadarıyla, bir taraf, hem taraf, hem de kendisiyle karşı karşıya gelemeyeceğine göre, normal şartlar altında "karşı karşıya gelme" pozisyonunun gerçekleşebilmesi için, en az iki "tarafın" olması gerekir.
Demem odur ki; PKK'nın, Türkiye'ye "tuzak" kurduğunu ifade etmek, bunun, aynı zamanda ABD'ye karşı da kurulan bir "tuzak" olduğu sonucuna götürür bizi.
Madem ki, bu "tuzak" sonucunda ABD, Türkiye ile "karşı karşıya" gelmek zorundadır, bu böyledir.
Irak'ı işgal eden Amerika'yı, PKK tarafından "tuzak" kurulan bir ülke konumunda değerlendirmek sadece fantastik bir yaklaşım değildir. Aynı zamanda bu, işgal gücü ABD'nin bölgede bulunma nedenlerini ve şimdiye değin bölgede olan biteni hakkıyla değerlendirmemeyi gerektirir.
ABD'nin PKK tarafından "tuzağa" getirilmesini düşünmenin mantıksızlığını dillendirmeye gerek bile yok.
Uzun lafın kısası, ortada bir "karşı karşıya" gelme durumu vardır ama bütün göstergeler bunun, "muvazaalı" olduğuna işaret etmektedir.
Sonuç olarak; PKK, tuzak kuran değil, işte bu "muvazaalı karşı karşıya gelme" halinin taşeronudur.
Kaynak: Yeni Şafak