Bugünlerde Türk siyasetinde, tam tersi sonuç çıkartılmadan hiçbir şey vuku bulamıyor. Referanduma sunulan 26 maddelik anayasa değişikliği, yüzde yetmişyedilik yüksek orandaki katılımcının yüzde 58'inin onayını aldı.
 
Reform paketinin halkın desteğini aldığını söyleyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın haklı olduğuna şüphe yok. Hal böyleyken, zaferin daha az farkla kazanılmasını bekleyenler, dün, sonucun kutuplaştırıcı olduğunu söylüyordu. Değişiklikler İslamcı bir gündemden ziyade insan haklarını geliştirmeye yönelik: Anayasa Mahkemesi ve Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu genişletildi; eşitlik, özel hayat, toplu müzakere ve çocukların korunması alanlarındaki haklar güçlendi; sivil mahkemenin askerî mahkeme karşısındaki gücü arttı ve 1980 darbesinden sonra ülkeyi idare eden cunta üzerindeki dokunulmazlık kalktı. Ancak muhalifleri, Erdoğan'ın asıl emelinin, yargıyı daha fazla kontrol altına almak olduğunu iddia etmeye devam ediyor. AKP'nin, teşekkül etme yöntemini değiştirmek suretiyle, yüksek mahkemelerin kontrollerini eline geçirmeye çalıştığını ileri sürüyor.

İktidarını emniyete aldıktan sonra AKP'nin Türkiye'yi radikal İslamcı bir devlete dönüştürebileceği korkusunu destekleyen çok fazla belirti yok. Bu sebeple, Erdoğan'ın sahip olduğu iddia edilen gizli gündemin uzak gelecekteki bir zaman hayata geçirilmesi bekleniyor. Türk lider, 1990'lardaki konuşmalarında karşı çıktığı AB ve NATO'ya dair görüşlerini değiştirdi ve demokrasinin bir hedefe giden bir araç değil, bizzat hedef olduğunu düşünüyor. Hem Avrupa yanlısı hem de modernliğin taşıyıcısı olan bir liderde karanlık maksatlar aramak yerine onu şimdiye kadar başardıklarıyla yargılamak çok daha adil bir tavır olacaktır.

Tarihî baskılar ve ordu destekli darbelerle bezeli bir ülkede ufak çaplı bir devrim hayata geçmekte. Ve bu, demokratik yollarla, kansız bir şekilde oluyor. Generallerle yargıçların iktidar sahibi olduğu, 1960'tan bu yana dört hükümetin devrildiği bir sistem demokratik iradeyle yıkılmakta. Referandumun sonucu AKP'nin üçüncü dönemini kazanma ihtimalinin yüksek olduğu sinyalini verdiğinden piyasaları coşturdu.

AB ilelebet üyelik kapısında bekletse de, Türk dış siyaseti atılımlar yapıyor. İran ve Rusya gibi tarihî rakipler, Türkiye'nin bölgede dürüst arabulucu rolünü oynama girişimlerini sıcak sözlerle karşılıyor. Türkiye, filo hadisesinden sonra hem Gazze'de abluka altındaki Filistinlilerin davasının en büyük savunucusu haline geldi hem de İsrail'le tüm ilişkileri bozmadı. Ülke, attığı her adımla hem demokratik standartları ve iktisadî sistemiyle Avrupa'ya daha fazla yaklaşıyor hem de Ortadoğu'daki bağlantılarını sağlamlaştırıyor. Bu alkışlanmalı.


Kaynak: Zaman