Öğretmeni, Madagaskar'dan getirdiği öğrencisini göstererek, 'Sırf ı harfini öğretmek için iki ay uğraştım.' dedi. Uzak ülkeden gelen başka öğretmen de bir kelimenin doğru telaffuzu için günlerce uğraştığını anlattı.

Netice muhteşemdi. Dillerinde hiç Türkçe kelimenin yer almadığı ülkelerden gelen öğrenciler var. Aralarında öyle ülkeler var ki alfabelerinde Türkçedeki harflerin bir bölümü yok. Onlara Türkçe öğretmek, Türkçe konuşturmak kolay değildi elbette. Başarmışlar ama. Helal olsun.

Bir an düşünün, şarkı söyleyen, şiir okuyan yarışmacıların yüzlerini görmeseydik, radyodan dinleseydik sözgelimi, Türkçeyi sonradan öğrenmiş olduklarına inanabilir miydik? Kepez şiirini okuyan Kırgızistanlı Aida Risbekkizi'nin veya 'Yastayım' şarkısını söyleyen Makedonyalı Havsa Mula'nın bizden biri olmadığına kim inanırdı? Hiç kimse. Anadili Türkçe olan bir Türk'ten farksız, kelimeleri telaffuzları...

Türkçe Olimpiyatları'nı izlerken dudaklarımdan sürekli 'Türkiye'de iyi şeyler de oluyor.' sözleri dökülüyor. Adını duymadığımız, haritadaki yerini gösteremeyeceğimiz, coğrafyasını, tarih ve kültürünü bilemediğimiz onlarca ülkeden gelen öğrenciler Türkçelerini yarıştırıyorlar. Dün İstanbul'da finaller vardı. Bir yarış değil bu, festival. Türkçenin bayramı. Geleneksel giysiler içindeki öğrencilerin folklor gösterisi muhteşemdi. Siyahî kızların 'Ham Çökelek', çekik gözlü Vietnamlıların hareketli Karadeniz oyunu iz bıraktı.

Finalde yarışanların sayısı çok az; ama bu 10 öğrenci, tam 5 bin kişilik büyük havuzdan seçildi. Türkçeyi, Türk okullarında öğrenen öğrencilerin arasından... Türkçe şarkı söylüyorlar, şiir okuyorlar, fıkra anlatıyorlar. Karadeniz şivesiyle konuşanlara bile rastladım.

Yüz ülkeden gelen 550 öğrenci, bir hafta boyunca Kızılcahamam'da kamp yaptı, finallere burada hazırlandı. Nasıl heyecanla çalıştıklarını gidip bizzat yerinde gördüm. Türkçe kardeşliğinin doğumuna tanıklık ettim. Rengârenk çiçek bahçesini andıran ortamda 100 ayrı ülkeden gelen öğrenciler birbirleriyle Türkçe konuşuyorlardı. Programlarda hiç tercüme yapılmadı. Farklı dinden, farklı dilden, farklı renkten yüzlerce çocuk aynı zeminde bir araya geldi. Büyük buluşma sağlandı. Yüz ülke insanının aynı heyecanı yaşadığı bir başka etkinlik olacağını düşünemiyorum.

İtiraf etmek lazım ki; dışa açılımını aynı hızla başaramayan Türkiye'nin önünden gidiyor Türkçe... Bu kadar geniş coğrafyaya yayılmış kaç dil var dünya üzerinde?

Yurtdışındaki Türk okulları Türkiye adına tarihî misyon üstleniyor. Türk okullarının hemen hepsinde Türkçe ders olarak okutuluyor. Bu hızla giderse Türkçe çok yakın zamanda dünya diline dönüşecek. Dün beşincisi gerçekleşen Türkçe Olimpiyatları bunu müjdeliyor aslında. Türkçenin açtığı bu yoldan Türkiye yürüyecek...

Ankara'daki yarı finalleri bir meslektaşımla birlikte izledim, gördükleri karşısında hayranlığını gizleyemedi ve bana dönerek, 'Burada falanca niye yok, bunları filanca da görmeli. Bundan daha büyük milliyetçilik ve ulusalcılık olamaz.' dedi durdu. Haksız sayılmaz.

Olimpiyatlarda yaşanan muhteşem tablo, milliyetçiliğin slogandan çıkarak ete kemiğe bürünmüş hali gibiydi. Umarım ekranlara yansıyan görüntüleri, yurtdışındaki Türk okullarına yan gözle şaşı bakan çevreler de izlemiştir.

Türkiye'ye bu gururu yaşatanlara, dünyasını bir bavula sığdırarak yollara düşen öğretmenlerinden gönül zengini işadamlarına ve tabii 'yol göstericisine' kadar hepsine Türkiye'nin teşekkür borcu var. Onlarla ne kadar gurur duysak az. Onca emeğin boşa gitmediğini bütün Türkiye gördü dün.