CHP'nin dünkü yazımızda işaret ettiğimiz jakoben ve dayatmacı tutumu, Türkiye için telâfisi mümkün olmayan zararlara sebep olmaktadır. Şöyle ki:
1. Türk toplumu, bu jakoben baskı altında ezilmekte, inancını tam olarak yaşayamamanın ıstırabını çekmekte ve huzursuz bir toplum hâline gelmektedir. Din ve vicdan hürriyeti üzerindeki sınırlamalar, öğrenim özgürlüğündeki yasaklarla desteklenince, Türk toplumunun huzursuzluğu artmaktadır.
2. CHP'nin ve diğer jakoben mahfillerin tahrikiyle, laiklik hususunda duyarlı olan asker, antidemokratik müdahalelerde ve çıkışlarda bulunabilmektedir. Sûreta demokrasiden söz eden CHP otokrasisi, Türkiye'deki demokratik sistemin en büyük engeli olmuştur.
3. Gelişmiş demokratik rejimlerde din tartışmaları ön planda yer almazken,
Türkiye'de yüzyıla yakın bir zamandan beri siyasetin gündeminde 'din ve laiklik' başlıca tartışma konusu olarak devam etmektedir. Bu durum, ülkenin meşgul olunması gereken asıl meselelerini ikinci plana itmiş ve Türkiye'nin ileri hamleler yapmasına mani olmuştur.
4. CHP'nin bu 'tarihsel yanılgı'sı, hem kendisine zarar vererek iktidar yolunu tıkamış; hem de sağ partilerin kolaylıkla iktidara gelmesine imkân vermiştir. Böylece CHP karşıtı siyasî iktidarlar da yeterince üretkenlikten uzak kalmışlardır.
***
22 Temmuz Genel Seçimleri ertesinde gelinen noktada, bu durumu, CHP'nin ve sosyal demokratların tarihî bir perspektiften gerçekçi ve samimî bir şekilde değerlendirmeleri elzemdir. Baykal'ın çekilmeyeceği anlaşıldığına göre, çok yıpranmış görünse de, onun başkanlığında, CHP, DSP, SHP ve hâlen CHP'nin dışında kalan muhalifler bir araya gelerek bu değerlendirmeyi yapmalıdır.
Baykal, daha önce CHP'ye emek vermiş ve genel başkanlık yapmış Erdal İnönü, Hikmet Çetin, Murat Karayalçın ve Altan Öymen gibi iyi yetişmiş, değerli ve tecrübeli siyaset adamlarını bir araya getirmeli, kendisine yöneltilen ağır tenkitleri sineye çekerek, bu isimlerle gerçekçi bir muhasebeye girmelidir.
Baykal, bu olgunluğu gösteremezse, Hikmet Çetin'in koordinasyonunda, ya DSP çatısı altında ya da yeni bir sosyal demokrat parti kurularak, Türk demokrasisinin bu müzminleşen, hatta kangrenleşen sorunu çözümlenmelidir.
***
İster Baykal'ın liderliğinde CHP çatısı altında olsun, isterse bunun dışındaki formüllerle yapılsın, Türkiye'de sosyal demokratların ve merkez-sol siyasetin şu konularda yeni politikalar geliştirmesi gereklidir:
1. Türk solu, evvelâ özüyle sözüyle, bilinçaltıyla, görünen hâliyle, düşüncesiyle eylemiyle, 1940'ların totaliter zihniyetinden kurtulmalı ve Batılı anlamda gerçek 'demokrat' bir zihniyeti benimsemelidir.
Askeri kışkırtmak şöyle dursun, antidemokratik bir müdahale ânında -bu müdahale hangi yönetime karşı olursa olsun- buna önce CHP ve Türk solu karşı çıkmalıdır.
Böyle bir zihniyet değişikliğine iyi niyetli bir başlangıç teşkil etmek üzere, CHP de MHP gibi demokratik davranarak cumhurbaşkanı seçiminde TBMM Genel Kurul toplantısına katılmalıdır.
2. Sosyal demokratlar, milletin çoğunluğuyla barışmalı, irtica takıntısından vazgeçmeli, millî ve manevî değerlere saygılı olmalı ve cumhuriyetçiliği halka dayatma hâline getirmemelidir. Önüne gelene 'laiklik düşmanı' damgası vurmayan, halkın inançlarını yaşaması için katkıda bulunan, sosyalizmin temelindeki materyalist saplantılardan arınmış bir CHP, elbette millete daha sempatik gelecektir.
3. Sosyal demokratlar, Türk halkının özde muhafazakâr, fakat gelişmeye açık, yenilikçi yapısını artık keşfetmelidir. CHP, ismini taşıdığı halka güvenmeli, seçkinci ve aristokrat kibrinden kendini kurtararak halkın irfanına sığınmalıdır. Halka tepeden bakan ve onu hor gören dayatmacı
zihniyetini değiştirmelidir.
4. CHP ve sosyal demokratlar, 'yıkıcı' değil, 'yapıcı' olmaya çalışmalı; klâsik muhalefet anlayışını tamamen terk ederek, Batı'daki sosyal demokratlar gibi 'yeni tezler' ortaya koymalı; 'reaksiyoner' değil 'aksiyoner' olmalıdır. CHP, halkın nabzını tutabilmeli, taleplerini iyi değerlendirmeli, dünyadaki son gelişmeleri takip etmeli ve slogancı ideolojik yapısından sıyrılarak yeni projeler üretebilmelidir.
***
Artık din, iman, ezan, bayrak, vatan, millet, Atatürk, cumhuriyet, demokrasi gibi konularda çekişmeyi ve istismarı bir yana bırakarak, Türkiye'ye 'çağ atlatma'nın zamanı gelmiştir. Bunlar bizim ortak değerlerimizdir. Bu değerleri siyasî tartışma alanının dışına çıkarmalıyız.
Türkiye'nin gerçekten demokratik ve gelişmiş bir ülke olmasının yolu budur.
Kaynak: Radikal