İşte beş yıldır bunu anlatmaya çalışıyoruz: 2002'nin son aylarından itibaren, ABD ile birlikte Irak'a girelim, bu Türkiye'nin menfaatinedir, dedik; adımız 'Amerikancı'ya çıktı. İşgalden sonra kırmızı çizgilerimiz çiğnenmeye başlayınca ve son yıllarda terör saldırıları artınca, Irak'a girelim, hiç değilse 'sınır ötesi operasyon' yapalım, dedik; bizi 'şahin' ilân ettiler. Gerekirse ABD ile savaşı dahi göze alırız, dedik; savaş tamtamları çalmakla ve 'Amerikan düşmanlığı'yla itham edildik.
Halbuki hiç değişmeyen tek miyarımız vardı: Türkiye'nin millî menfaatleri... Uluslararası ilişkilerde dostlukların ve düşmanlıkların değil, sadece karşılıklı millî menfaatlerin dengelenmesinin geçerli olduğunu biliyorduk.
'Sınır ötesi operasyon' konusundaki felâket senaryolarını hatırlayacaksınız. Türkiye sınırı geçince, önce PKK tarafından büyük kayıplara uğratılacağımız, arkasından ABD tarafından desteklenen peşmergeler karşısında zayiat vererek mıhlanıp kalacağımız ve nihayet ABD'yle çatışmaya girerek yok edileceğimiz iddia ediliyordu. Diğer taraftan, bütün dünyanın diplomatik baskısına mâruz kalarak yalnızlığa terk edileceğimiz ileri sürülüyordu. Bu arada, Türkiye içinde isyanların başlayacağı bile ima edilmişti. Ekonomiye gelince, borsa dibe vuracak, korkunç bir kriz yaşanacak ve Türkiye iflâsın eşiğinde gelecekti...
* * *
Türkiye, beş gündür 'sıcak takip' hakkını kullanıyor. Türk askeri, F-16'larıyla, topçusuyla, vurucu timleriyle sınırın karşı tarafında terörist hedefleri temizlemeye devam ediyor.
Lâkin, bu iddiaların hiçbiri doğru çıkmadı.
PKK militanları kaçacak delik ararken, Ortadoğu'nun dansözleri Talabani ve Barzani, bırakınız karşı koymayı, her gün farklı şekilde kıvırarak ezelî danslarına devam ediyorlar. ABD ise, PKK'ya karşı müşterek operasyon noktasına gelmiş durumda. Dünyanın hemen her ülkesi, PKK terörüne karşı, Türkiye'nin meşru müdafaa hakkını kullandığını teslim ediyor. NATO destek mesajı yayınlıyor. Avrupa Parlamentosu (AP), Türkiye'ye tam destek veriyor ve bir taraftan sınır ötesi operasyonun meşru olduğunu kabul ederken, diğer taraftan sözde soykırım önergelerini reddediyor.
Güneydoğu bölgesi dahil, Türkiye'nin her yerinde, -bırakınız karşı çıkmayı-Türk askerine tam bir destek veriliyor; Türk Milleti 73 milyonluk bir yumruk halinde birliğini ve kararlılığını haykırıyor.
Ekonominin çarkı da hiçbir sorun çıkmadan dönmeye devam ediyor...
* * *
Türk-Amerikan ilişkileri bu safhada yeni açılımlara gebedir. İsrail'in bitmez tükenmez problemleri artık bıkkınlık veren bir gaileyken, ABD'nin, Ortadoğu politikasını üçbuçuk kaypak ve güçsüz peşmergenin sırtına yükleyemeyeceği artık idrak edilmelidir.
Meselenin başlangıcından beri yazıp çiziyoruz. Türkiye'nin odağında bulunmadığı bir Ortadoğu projesi, akamete uğramaya mahkûmdur.
ABD, artık 1 Mart Tezkeresi'nin intikamını unutmalı; Türkiye ise Ortadoğu'da riskleri göğüsleyip inisiyatifi ele almanın adımlarını cesaretle atmalıdır.
Türkiye ile ABD, Ortadoğu'da huzur ve güvenliği sağlamanın yollarını beraberce araştırmalıdır. Ancak bu sâyede Irak'ta çözüme gidilebilir.
Türk-Amerikan ilişkilerinde meydana gelecek yeni açılımlar, Türkiye'nin de, ABD'nin de, Irak'ın da yararına olacaktır.