Başbakan Erdoğan'ın dikkatine: Sorunlar yine birikiyor!


Bir kadın başını örter, türban takar. Niye? Siyasal nedenle mi, dinsel nedenle mi?
Kimi öyle, kimi böyle.
İster siyasal inancın, ister dinin gereği olarak kullanılsın, günlük yaşamda kimse kimsenin başörtüsüne, türbanına karışmıyor bu ülkede.
Ama çoğunluk, anlaşılan o ki, Müslüman olmanın bir gereği olduğuna inandığı için başını örtüyor.
Siyasal simge konusuna gelince...
Türbanı, başörtüsünü siyaseten meydan okumak için, bir siyasal duruş olarak kullananlar elbette var.
Bunların içinde demokrasiyi benimseyenlere de, tam tersine demokrasiyi bir küfür düzeni olarak görüp lanetleyenlere de -az da olsa- rastlanıyor.
Özellikle üniversitelerdeki 'türban yasağı'nın 'siyasal simgeciler'in elini güçlendirdiği söylenebilir.
Ben öteden beri yüksek öğretim kurumlarında türban yasağına karşıyım. Üniversite çağına gelmiş bir öğrencinin saçına sakalına, kılığına kıyafetine karışmanın yanlış olduğunu düşünüyorum.
Ama bu konu bir sorun.
Ve de Türkiye'yi geren bir sorun.
Ayrıca, türban yasağı yandaşlarının destek aldıkları Anayasa Mahkemesi, Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) bir takım kararları var.
Bizde yasağı savunanların, yasağı hoş gören AİHM kararını biraz rayından saptırarak, partizanca kullandıkları söylenebilir.
Doğru, AİHM, bizim üniversitelerdeki türban yasağı kararını insan hakları ihlali olarak görmedi. Ancak, aynı mahkeme kaytarıcı tutum almakla birlikte, tersini de, yani türban yasağının kaldırılmasına da karşı çıkmayacağını belli etmişti kararında.
Bizde yasağı savunanların gözardı ettikleri nokta bu. O yüzden, türban yasağının devamı için AİHM'nin kararına sarılanların bakış açısı pek öyle inandırıcı değil.
Yine bizde türban yasağına sarılanların, türban yasağı konusunda verdikleri bir örnek de Fransa'dandır.
Evet, Fransa'da türban yasağı var ama nerelerde?
Üniversitelerde yasak yok!
Fransa'da türban yasağı ilk ve orta öğretimde var. Bu da sadece devlet okullarında geçerli...
Bizde ne olacak?
Üniversitelerde türban yasağının kalkması için iki yol var. Biri, Anayasa Mahkemesi'nin yeni bir karar vermesi, diğeri de anayasa değişikliği. Başbakan Erdoğan'ın geçen gün Madrid'de yaptığı açıklamaya göre, anayasa değişikliği yolunun açılması gündeme gelmiş durumda.
Kimine göre, bu yolun açılması laiklik ve demokrasiye ölümcül bir darbe olacak...
Ben böyle düşünmüyorum.
Üniversitelerdeki türban yasağı, baştan beri, sadece bir haksızlık kaynağı değildir, aynı zamanda bu ülkede laikliği ve demokrasiyi küfür düzeni olarak gören radikallerin değirmenine su taşıyan bir yasaktır.
Bu yasak yine onbinlerce genç kızı eğitimden uzak tuttuğu gibi, onlarda devlete yönelik yabancılaşma, hatta düşmanlaşma duyguları uyandırıp besliyor. Bu da radikal İslamcıları sevindiriyor.
Şunu da not etmekte yarar var:
Birçok kamuoyu yoklamasında, üniversitelerde türban yasağına karşı çıkanların oranı yüzde 70'le 75 arasında değişiyor Türkiye'de.
Peki, ya türban siyasal simge ise?
Olamaz mı?
Demokrasilerin temel direği olan ifade özgürlüğü sadece yazıdan, çiziden, konuşmadan değil, aynı zamanda simgelerden de geçiyor.
Şiddeti savunmadığın, kışkırtmadığın sürece, şiddet uygulamadığın sürece siyasal simgelere de özgürlük vardır demokrasilerde...
Bu bakımdan, Başbakan Erdoğan'ın siyasal simgeleri demokrasi çerçevesi içine koyarak savunması yerindedir.
Bu yazı, üniversitelerdeki türban yasağının kaldırılmasına taraftar. Bu yasağın kaldırılması için mümkün olabilen en geniş toplumsal mutabakatın aranmasını da savunuyor.
Ama savunmadığım bir şey var:
'Kamuda hizmet verenler'in, okulda bir öğretmenin, devlet dairesinde bir memurun, mahkemede bir yargıcın başını örtmesine, türban takmasına da laiklik ilkesi açısından karşıyım.
Ve sıkıldığım bir şey var.
Bazı konular hiç tükenmiyor.
Türban sorunuydu, 301'di, Alevi sorunuydu, AB reformlarıydı, Kürt sorunuydu, Ermeni sorunuydu... Şimdi bir de başımıza çıkan Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınması...
Hep aynı şeyler, temcit pilavı gibi. Bazen boğulur gibi oluyorum.
Konuş yaz, konuş yaz.
Değişmiyor.
Et çürütülüyor, o kadar.
Bir zamanlar da böyleydi, sorunlar çözülmez birikirdi, mesela 1990'lı yıllarda...
Başbakan Erdoğan'ın dikkatine!