Artık iki yıllık bir ‘yol haritası’ var Tayyip Erdoğan’ın. Hayırlı olsun! Peki ya buna karşı ana muhalefet, CHP nasıl bir yol haritasıyla karşılık verecek? Kitlelere güven telkin edici, inandırıcı bir alternatif program çıkarabilecek mi? Demokrasi ve istikrar açısından Türkiye’nin büyük sorunu budur.

Türkiye’nin önünde seçimler var.   Ekim 2013’te yerel seçimler.
Ağustos 2014’te cumhurbaşkanı seçimi.
Haziran 2015’te genel seçimler.
Ya da 2014 Ağustos ayında meydanlara iki sandık koyarak, genel seçimlerle cumhurbaşkanı seçimlerini aynı tarihte yapmak...
Bu da uzak ihtimal değil.
Araya bir referandum da girebilir. Anayasa, başkanlık ya da yarı başkanlık, partili cumhurbaşkanı gibi konularda halk oylamasına da gidilebilir.
Başbakan Erdoğan’ın iki buçuk saatlik uzun konuşmasının eski deyişle mana ve ehemmiyeti nedir diye sorarsanız...
Yanıt, üç seçimde düğümleniyor.
Erdoğan, bu üç seçimde yüzde 50’nin altına düşmek istemiyor. Hedefinin yüzde 55’le yüzde 60 arasında bir yere oturmak olduğu söylenebilir.
Önce bir yıl sonraki yerel seçimler, 2013 Ekim ayı... Belki arada bir referandum, anayasa değişiklikleriyle ilgili... Yerel seçimlerden yedi sekiz ay sonra bu sefer ilk kez halkın oyuyla yapılacak Cumhurbaşkanı seçimleri, 2014 Haziran ayı... Veyahut aynı tarihte bir yıl erkene alınacak milletvekili seçimleriyle iki seçim birden...
İki yıllık gündem böyle.
Seçimler ve halkoylamaları...
Erdoğan en büyük olmak istiyor.
On yıllık başbakanlık döneminden sonra, iki dönem de Cumhurbaşkanlığı, 2024’e kadar...
Ama başkanlık yetkilerine sahip bir cumhurbaşkanı... Ve partili, yani Ak Parti’li cumhurbaşkanı olarak Çankaya’ya çıkmak...
Tayyip Erdoğan’ın kafasında iki yıl boyunca öncelikli olarak sadece seçim olacak, yüzde 55-60 oy oranı olacak.
Çok şey söylenebilir.
Ama ormanda, ağaçların arasında kaybolmamak için bir noktayı hiç gözardı etmeyin.
Erdoğan, iki buçuk saatlik konuşmasıyla en az iki yıl sürecek ‘büyük seçim kampanyası’nı başlatmıştır.
Konuşma bu yüzden ‘çok milliyetçi’dir. ‘Aşırı muhafazakâr’dır.
‘İslami referanslar’la yüklüdür.
‘Dini motifler’le süslüdür.
Fazla Batı yoktur konuşmada.
Ama Doğu vardır.
Osmanlı coğrafyası vardır.
Ama Avrupa yoktur.
Varsa da göstermeliktir, yasak savma kabilindendir.
Kürt sorunu, Oslo yoktur.
Ya da bu konularda yeni diye tarif edilebilecek, ileriye dönük umut uyandırıcı bir şeyler de yoktur. Bunu bekleyenler düş kırıklığı yaşamıştır.
Demokrasiye, özgürlüklere ilişkin yeni mesajlar bekleyenlerin de hayal kırıklığına uğradıkları söylenebilir.
Bu açıdan, basına bir zamanlar  Genelkurmay’ın uyguladığı ‘akreditasyon yasakları’nı bu defa Ak Parti’nin benimsemiş olması büyük talihsizliktir.
Cumhuriyet, Sözcü, Aydınlık, Yeni Çağ, Birgün, Evrensel, Özgür Gündem ve IMC’ye konulan kongre yasağıyla Ak Parti’nin özgürlükler karnesine kırık bir not daha düşülmüştür.
Bütün bunlar niye böyledir?
Yanıt karmaşık değildir.
Yüzde 55-60 oy gerçeğinde yatar bu sorunun karşılığı.
Seçim sandıklarında yüzde 55-60 oyu yakalamak isteyen Tayyip Erdoğan’ın söyleminde, yol haritasında yer yer aşırıya kaçan Türk milliyetçiliği, dini ve İslami muhafazakârlık vardır.
Sünnilik belirgindir.
Alevi dertleri belirgin değildir.
‘Kürt sorunu’na damardan girmek diye bir şey söz konusu değildir.
Batı değil Doğu ağır basar.
Neden?
Çünkü 55-60 oy...
Özeti budur.
Tayyip Erdoğan, 2011 genel seçimlerine giderken de bu yolu izlemişti. Reform ve değişim konusunda daha çok ipe un sermişti.
Bugün de farklı değil.
Tayyip Erdoğan önümüzdeki iki yıl içindeki seçimlerle tek adam olarak devletin tepesine oturmak ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kendince en büyük olmak istiyor.
Olabilir.
Ben geçen on yılın bir bölümünde, kendi demokratik değerlerime uygun bulduğum için Erdoğan’a desteğim daha ağır basmıştı.
Zamanla bu değişti.
Artık eleştirel tavrım ağır basıyor.
Çünkü Erdoğan daha çok benim demokratik değerlerime ters düşen bir çizgi izlemeye başladı.
Bu açıdan çok örnek var.
Biri de sistemle ilgili. Başkanlık ya da yarı başkanlık sisteminin Türkiye’ye herhangi bir yararı yok. Böyle bir sisteme geçiş, bu ülkede otoriterleşmeyi daha beter besler diye düşünüyorum.
Uzun lafın kısası:
Erdoğan’ın bir yol haritası var.
Hayırlı olsun!
Peki ya buna karşı ana muhalefet, CHP nasıl bir yol haritasıyla karşılık verecek? Kitlelere güven telkin edici, inandırıcı bir alternatif çıkarabilecek mi?
Demokrasi ve istikrar açısından Türkiye’nin büyük sorunu budur.

Kaynak: Milliyet