İşine son verilmesinin sorumluluğunu Yeni Şafak'a kesen Cumhuriyet gazetesinin 30 yıllık çizeri Tan Oral'a, Kürşat Bumin dünkü yazısında şöyle destek çıkıyor:
"Gerçekten de, benim bir zamanlar 'Cumhuriyet'in filozofları'ndan birisi olarak nitelediğim değerli çizer Yeni Şafak'a yönelttiği eleştirilerinde sonuna kadar haklıdır."
Evvela şunu belirteyim:
Sevgili Kürşat Bumin'in (köşe yazarlığı yaptığı gazetenin hilafına) takındığı bu tutumu, Türk matbuatında görmeye pek alışkın olmadığımız 'erdemlerdendir'.
Bir köşe yazarının gazetesine (eleştirilere açık olması açısından) duyduğu güvenin ifadesi anlamına gelen, sansürü de, otosansürü de tarumar eden bir 'tavırdır' bu.
Kaldı ki, mezkur 'özeleştiri', nerden bakarsanız bakın, Yeni Şafak'a prestij bakımından kazanç sağlamıştır.
Bumin'i 'özeleştiri' yapmaya sevk eden de, gazetemizin 'prestijine' yöneltilen "tatsız-tuzsuz yorumlar" zaten.
Mesela, Yeni Şafak'ı oportünistlikle suçlayan Taraf gazetesi, "tatsız-tuzsuz yorumları", Yeni Şafak'ın, "kendi ideolojisinin değerlerini yansıttığı"nı ifade edecek kadar ileri götürmüştür.
Oportünistliği, gazetemizin "ideolojik değerleri" (ne demekse?) olarak değerlendiren bir 'derleştiriyi' ciddiye alıp konuşacak değilim.
Gelgelelim, Kürşat Bumin, devamı gelebileceği endişesini taşıdığı böylesi 'tatsız-tuzsuz yorumlara' karşı duyarsız kalmamış; Tan Oral, "Yeni Şafak'a yönelttiği eleştirilerinde sonuna kadar haklıdır" diyerek, 'özeleştiriye' soyunmuştur.
İmdi, sayın yazarımız 'özeleştiri' yapmakta haklıdır; lakin, "sonuna kadar haklıdır" ifadesiyle Yeni Şafak'a haksızlık etmiştir.
"Bir yere kadar haklıdır" ifadesini kullansaydı, tamam da, "sonuna kadar haklıdır" ifadesi hiç olmadı.
Hülasa, medyadan takip ettiğim kadarıyla, Tan Oral asla "sonuna kadar haklı" değildir.
Medyadan takip ettiğim kadarıyla, diyorum; çünkü, Yeni Şafak'a ayda yılda bir uğrayan, yazılarını 'dışardan gönderen' fakirin, mutfakta neler olup bittiğini elbette bilmesi mümkün değil.
Gelgelelim, şu şansın güzelliğine bakın ki; Bumin'le aynı gün (dün) Genel Yayın Yönetmenimiz Yusuf Ziya Cömert konuya açıklık getiren bir yazı kaleme almıştır.
Yanlış anlaşılmasın, Tan Oral'ın "sonuna kadar haklı" olmadığını bu yazıya dayandıracak değilim.
Maksadım, konuya fransız kalanların, "Mevzu ne abi, neyi konuşuyorsunuz?.." yollu sorularına birinci elden malumat elde edebilecekleri 'kaynağı' işaret etmek sadece.
Ancak söz konusu yazıdan şu kadarcığını alıntılamam gerekiyor:
"Bir çizerin, bize verdiği beyanat yüzünden işten çıkarılmasına üzülmüştüm. Nasıl telafi edilebilir diye de düşündüm. Kendisini aradım. Bütün bu 'hislerimi,' düşüncelerimi, hatta daha fazlasını kendisine söyledim."
Buradaki, "hatta daha fazlasını kendisine söyledim" sözüne 'mim' koyalım.
Kürşat Bumin'in, "Yeni Şafak tutup ciddi bir karar alsa ve bu değerli çizeri sayfalarına taşısa, fena mı olur?.." dileğiyle, 'mim' koyduğumuz söz arasında 'dilek kardeşliği' var mı, bilemem.
Ne ki, "dilek kardeşliği" varsa da, Tan Oral pek niyetli değil, haberiniz olsun.
"Yeni Şafak'tan size, 'Sizin zor durumda kalmanıza neden olduk, buyrun bizde çalışın' diye bir davet gelse vereceğiniz yanıt ne olur?" şeklindeki bir soruya (NTVMSNBC'deki mülakatta) şu cevabı vermiştir:
"O şunu gösterir, diyelim ki böyle beklenmedik bir çözüm oldu, ben de gittim. Benim orada ne yapacağımı şimdiden kestiremiyorlardır da ondan. Çünkü öyle bir şey olsa yapacağım tek şey, meselâ son röportajda onların hoşuna giden şeyler söylemişim. Bu zaman tam tersini söylerim, çünkü sorumsuzum…"
Tan Oral'ın, Yeni Şafak'ın 28 Şubat tarihli nüshasında, 1. sayfadan yayımladığı ifadelerini hatırlamanın tam vaktidir:
"Kızların yaptıkları başkaldırı değil, baş eğmeme. Başörtülüler ne zaman üniversiteye girse birileri rahatsız oldu…"
Demek ki, Kürşat Bumin'in vaktiyle, "Cumhuriyet'in filozoflarından birisi" tesmiye ettiği Tan Oral, Yeni Şafak'ta çalışmaya başlarsa yapacağı tek şey, bu ifadelerin tam tersini söylemek olacak…
Kürşat Bumin'in, "değerli çizer Yeni Şafak'a yönelttiği eleştirilerinde sonuna kadar haklıdır" yargısını haksız bulmamın bununla hiçbir alakası yok. Aman ha!
Benim dile getirmek istediğim "haksızlık" çok daha zevkli ve eğlenceli.
Lakin, yerimiz kalmadı, eğlence yarına kaldı.
Kaynak: Yeni Şafak