Suriye her zaman aktif rol oynar gibi göründü. Bir kere bile pasif kalmayı kabullenemedi. Planlar yapıyor, silahlı kişileri infaz için gönderiyordu. Lübnan'da da rolü çok büyüktü. Görevleri sadece bombalamak, suikast yapmak ve taraflar arasında fitne çıkarmak olan her çeşit militanları var. Ateşi tutuşturuyordu ama itfaiye rolünü hiç üstlenmiyordu. Lübnan'da gücü gerçekten çok fazlaydı.

Mademki her zaman Suriye emreden diğer devletler de emredilendi, öyleyse Suriye meydanların kahramanı olmalıydı. Maskesine güveniyordu. Lübnan'da özellikle Zevarib gibi küçük mahallelerde Suriye istihbarat birimlerinin olduğu biliniyor. Ancak istihbaratçılar Zevarib'deki silahlı milislerin, teröristlerin içeriye girdiği Suriye sınırını ihmal ettiler. Böylece Suriye başarılı durumdayken başarısız bir konuma dönüştü.

Bir sene önce International Herald Tribune gazetesinde yayımlanan bir makalede şunlar yer almaktaydı:

"Beşşar Esad altı yaşlarındayken bir gün babası Hafız Esad'ın çalışma odasına girmiş. babasının arkasındaki rafta bir parfüm şişesi görmüş. Aradan seneler geçmiş. Beşşar başkan olmuş ve bir gün çalışmak için babasının çalışma odasına girdiğinde parfüm şişesinin ağzı sıkıca kapalı olarak aynı rafta yerinde durduğunu görmüş. Suriye'deki olayların bu şişedeki gibi hiç değişmeden duracağını, Suriye'nin her zaman aktif, yöneten olacağını zannetti. Bir gün yönlendirilen olabileceğini unuttu."

Esad batılı siyasetçilerle beraber bir toplantıda iken "Suriye'deki olaylar günden güne daha kötüye gidiyor. Henüz siyasi bir karar yok" demişti.

Geçtiğimiz haftalarda Körfez ülkeleri ile Amerika arasında, Suriye'de olanları araştırmak ve Beşşar Esad'ın çekilmesini istemeyen Rus engelini konuşmak için yüksek düzeyde toplantılar düzenlendi. Yetkililerin yaptıkları toplantılarda ele aldıkları, tartıştıkları diğer engeller şunlardı:

-          Müdahale konusunda Arap Birliği'nin içinde fikir birliğinin sağlanamaması.

-           Esad yönetimi devrildikten sonra yerine kimin geçeceği konusunda Suriyeli muhalif grupların birlikten yoksun olmaları.

-          Amerikalı yetkililer ile körfez ülkelerinin yetkilileri, bu kriz çözüme kavuşturulmadan uzarsa örneğin A.B.D başkanlık seçimlerinden sonraya kalırsa El-Kaide örgütü üyelerinin ve diğer radikal İslami grupların Suriye içerisinde hareket serbestisi ve yerleşme fırsatı bulacaklarını ifade ettiler.

Toplantıda olanlar siyasi diyalog için Amerika, Rusya, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Fransa, İngiltere ve Türkiyenin katılımı ve muhalif gruplardan Müslüman Kardeşler ile Ulusal Kongreden üst düzey temsilcilerin katılımı ile siyasi bir diyalogun olmasını önerdiler.

Görüşmeler sırasında Amerika'nın Suriye rejiminin tamamen yıkılmasını istemediği ortaya çıktı. Esad ailesinin gitmesini istiyor ama yerine güçlü bir askeri lider ve birliğin gelmesini arzuluyor.

Amerika-Körfez toplantılarına katılanlar bu masa etrafındaki konuşmaların özellikle Rusya'ya göre açık olmadığını, kısa zamanda bir çözüme ulaşılamazsa başka bir alternatifin uygulanması gerektiğini anladılar. İnsani sebeplerden dolayı Uluslar arası askeri müdahale ve uluslar arası ittifak ile güvenli sığınaklar oluşturmak

Amerikalılara göre Rusya onları Suriye'deki bu krizin içine sokmakta ısrarlı. Ancak biliyorlar ki bu son derece tehlikeli bir durum ve uluslar arası toplumun maslahatı için buna müsamaha etmeyeceklerini söylüyorlar.

Körfez yetkilisi en-Nafiz "sonuçlarını düşünmeden kendi halkına şiddet uygulayan Beşşar Esad  müsamaha ile davranan Rusya'yı hoş görmemiz mümkün değil" dedi.

1990 yılında Irak Başkanı Saddam Hüseyin'e diplomatik çözüm için son bir fırsat verdiğimiz gibi Suriye rejimi ile Rusya için de bir şeyler yapmamız gerekir.

Rusya eğer Esad'ı uzaklaştırmak için siyasi bir öneride bulunursa biz de kendi çıkarlarımızı göz önüne alarak uzlaşabilir ve amacımıza ulaşabiliriz.

Ancak bu rolü oynamazlarsa ve özellikle muhalefetin ve bizim kabul edemeyeceğimiz fikirler ileri sürerlerse diplomasinin başarısız olduğunu ilan etmek için güçlü bir gerekçemiz olur ve Kofi Annan planı da başarısız olmuş olur.

Birleşmiş Milletlerin onayı olsun veya olmasın bu son seviye olur.

Biz beklemeye devam eder ve Esad zafer kazanırsa, milislerini Türkiye sınırına dayar ve hoş olmayan şeyler yaşanabilir. Rusya bu senaryoyu görmek istemiyor olabilir.

Bir çok toplantılar yapılıyor, görüşler söyleniyor. Bilindiği gibi Suriye ateşten bir fırına girdi. Cezayirli bir kaynaktan aldığım duyuma göre: Suriye'nin önünde iki örnek var:

Lübnan: Savaş devleti düşürdü ve yönetimin etkinliğini kaldırdı.

Cezayir: İslamcılar 10 seneden daha fazla bir süre devletle savaştılar. Hükümet onlara karşı birlik oldu. şimdi halk tarafından kabul görmeyen bu gruplara karşı sağlam durdu. Devlet var ve rejimi de ayakta.

Türkiye üzerine oynanan bahisler şüpheli. Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bu durumdan faydalanıyor. Geçen hafta mecliste yaptığı konuşmasında Ortadoğu'da Türkiye'nin önder rolünü överek aynen şöyle dedi:

'Yeni bir Ortadoğu doğuyor. Bu yeni Ortadoğunun öncüsü ve hizmetkarı olmaya devam edeceğiz. Türkiye barışa ulaşılması için her adımda etnik köken ve mezhep farklılığı gözetmeden Suriye halkının yanında olacaktır. Siyaset dönemi bitti, büyük güçlere tabi olma zamanı da geçti. Türkiye gücünü sadece halkından alır. Siyasetinde dış güçlerin onayını bekleyen öz güveni eksik bir devlet olmayacak.'

Davutoğlu'nun bu denli özgüvene ulaşması ve Türkiye'nin bu rolü makul değil.  Türkiye gerçekten gücünü aşmaktadır. NATO anlaşmasında 5. devlet olduğu halde NATO'dan görüş olarak çok farklı bir konuma geçti.

Eş Şark El Evsat gazetesinden Dünya Bülteni için Büşra İnanç tarafından tercüme edilmiştir.