Meclis Başkanı Köksal Toptan dünkü basın toplantısında Türkiye'de demokrasinin daha sağlıklı işlemesi için önem taşıyan bir öneride bulundu. Bu öneri, Türk parlamentosunun çift kamaralı sisteme geçmesi, Türkçesiyle Millet Meclisi yanı sıra bir de Senato'nun kurulmasıydı.

Senato fikri aslında bir süredir Ankara'daki siyasi ve entelektüel kesimde tartışılıyor. TOBB Üniversitesi'nin düşünce kuruluşu TEPAV'ın Direktörü Prof Dr Güven Sak'ın bu konuda bir süredir bir çalıştay düzenleme çalışmasında olduğu biliniyordu. Zaten daha önce düzenlenen sivil toplum merkezli Anayasa çalıştayının sonuç bildirgesinde de Senato fikri, 'denetleme-dengeleme' düzeneğinin güçlendirilmesi için gerekli görülüyordu.
Toptan bu fikri seslendiren ilk siyasetçi oldu; doğrusu Meclis Başkanı sıfatı da böyle önemli bir konunun seslendirilmesi için uygun bir makam.

Uygun zaman mı? Şu anda böyle kapsamlı bir Anayasa değişikliğinin koşulları var mı? Anayasa Mahkemesi'nde AK Parti'yi kapatma davası sürerken bu nasıl gerçekleşir? Bu soruların hepsi meşrudur. Ama bu soruların meşruluğu, fikrin önemini azaltmıyor.

Aksayan neydi, nasıl giderilir?
Aslında Türkiye bir senato deneyimi yaşadı.
27 Mayıs 1960 darbesi ardından hazırlanan Anayasa'nın getirdiği düzen, çift kamaralı parlamento idi. Millet Meclisi yanında bir de Cumhuriyet Senatosu vardı. Milletvekili seçilmesi koşuluna ek olarak, 40 yaş üzeri ve üniversite eğitimi koşulu aranıyordu.

12 Eylül 1980 darbesiyle kaldırılan Cumhuriyet Senatosu'nun aksayan yönü, 1960 darbecilerine tabii senatör gibi unvanlar, ömür boyu senatörlük gibi unvanlar vererek demokrasi dışı unsurlar barındırmasıydı. 1961 Anayasası'nın cumhurbaşkanlığı seçimi üzerine 1982 Anayasası'nda olduğu gibi dört turda seçim zorunluluğu getirmemiş olması 12 Eylül'e doğru siyasi krizi derinleştirdi.

Oysa sağlıklı bir senato modellemesi Türkiye'deki demokratik yapıyı güçlendirecektir.

İyi modellenmiş bir senato, cumhurbaşkanının seçim yoluyla işbaşına geleceği, yani siyasi yönünü öne çıkaracağı yeni usulde, bütün denetleme- dengeleme yükünün Anayasa Mahkemesi'ne yıkılmasının önüne geçer. Böylelikle yürütme ile yargı her bir yasama faaliyetinde kendilerini birbiriyle çatışır halde bulmaz.

İyi modellenmiş bir senato yapısı için Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası'nın yenilenmesi şarttır. Böylelikle örneğin Millet Meclisi'ne daraltılmış bölgelerde tümüyle ön seçimle aday olmuş üye seçimi esas alınırken, üst meclis görevini yapacak senatoya parti liderliklerinin tecrübe ve fikirlerine göre uygun bulacağı isimler aday gösterilebilir.

Senato varlığının yasamayı yavaşlatacağı gerekçesini öne sürenler, şimdi hızlı buldukları sistemde ne kadar zaman ve enerji kaybedildiğini görmek zorundalar.

Özetle, Toptan'ın önerisi, şu anda uygulama zemini güç olsa bile, Türkiye'nin geleceğini belirleyecek bir öneri olarak ciddiye alınıp üzerinde durulmayı hak ediyor.

Çözüm, Erdoğan-Baykal diyaloğunda
Meclis Başkanı Toptan'ın 'türban iptali' sonrası ortaya çıkan durum ve 'Anayasa Mahkemesi, Meclis aleyhine yetki aşımında bulundu' iddiası üzerine bir liderler görüşmesi önermesi de iyi niyetli bir girişim.
Bu iyi niyetli girişimin üzerinde iki gölge var.

Ama liderlerle görüşme mekanizması, gerçekten bir amaca hizmet edecekse devreye alınmalı.

Bunu daha önce Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün girişimi örneğinde gördük. CHP lideri Deniz Baykal katılmayınca, cumhurbaşkanının girişimi entelektüel bir halkla ilişkiler gayreti olarak kaldı. Bu defa da öyle olabilir.

Kaldı ki, Anayasa'nın türban serbestisi için değiştirilmesi sürecinde Cumhurbaşkanı Gül de, konunun Anayasa değişikliğine gerek olmadan, partiler arası diyalogla çözülmesi gereğini söylüyordu.

İşin püf noktası burada. Türban değişiklikleri zaten AK Parti-MHP diyaloğuyla hazırlanmış ve Meclis'te DTP'nin yanı sıra, BBP ve bağımsızlardan da oy almıştı. Demek ki Gül, bu partilerle diyaloğu kastetmiyordu. Onun kastettiği, herhangi bir konuyu Anayasa Mahkemesi'ne taşıma gücü olan CHP-DSP bloğu, daha da çok CHP idi.

Erdoğan ve AK Parti, hayatın şu gerçeğini kabul etmeli ki, herhangi bir konunun Anayasa Mahkemesi'ne taşınmadan çözümünü istiyorlarsa, bunun yolu CHP ve DSP'nin onu Mahkeme'ye taşımamasından geçer. 22 dönemde CHP'nin onayıyla çıkan Avrupa Birliği için dokuz Anayasa değişikliği paketinin hangisi Anayasa Mahkemesi'ne taşındı?

Dolayısıyla, Toptan'ın bütün parti liderlerinin görüşünü alması tabii ki genel anlayış ortamının gelişmesi için faydalı olabilir. Ama sonuç alıcı girişim isteniyorsa, Erdoğan'ın Baykal'ın kapısını çalması yeterlidir.

Hiç kimse kendini de, başkasını da kandırmasın. 'Partiler arası diyalog' sözünden asıl kastedilen AK Parti-CHP diyaloğu, Erdoğan-Baykal görüşmesidir.

Kaynak: Radikal