Çin'in iki Tibetli protestocuya verdiği idam cezası, davalar dünyadan tecrit edilmiş şekilde görüldüğü için şüphe uyandırıyor. Çin ekonomik rolüyle orantılı bir uluslararası saygınlık elde edecekse, azınlıklar da dahil tüm vatandaşlar için doğru düzgün hukuk süreci gerekiyor.
8 Nisan'da iki Tibetli, Lobsang Gyaltsen ve Loyak, Lhasa'daki Yerel Halk Mahkemesi tarafından ölüm cezasına çarptırıldı. İki adam da Çinlilerin sahip olduğu işyerlerini kundaklayarak ölüme sebebiyet vermekten suçlu bulundu.
Tenzin Phuntsok ve Kangtsuk adlı iki Tibetli eylemci daha ertelenen idam cezaları aldı ve bir üçüncüsü, Dawa Sangpo da aynı mahkeme tarafından müebbet hapse çarptırıldı.
Bu son kararlar, 2008 baharında Lhasa ve diğer Tibet kentlerini sarsan protestolara katılanlara yönelik Çin mahkemeleri tarafından verilen ilk idam cezaları. Bu davalar dünyanın geri kalanından tümüyle tecrit edilmiş bir şekilde görüldüğü, tek bir tarafsız gözlemci veya yabancı basın mensubu bulunmadığı için, ceza alanların uluslararası ceza standartlarına uygun adil bir dava süreciyle uzaktan yakından alakası olmayan bir şekilde yargılandıklarına dair çok güçlü şüpheler bulunuyor.
Bu yüzden Çin Halk Cumhuriyeti yetkililerine bu protestocuları idam etme kararını iptal etmeleri ve onlara, Çin'in bağlı olduğunu söylediği uluslararası standartlara daha uygun bir dava sürecinde tekrar yargılanma fırsatı vermeleri için çağrıda bulunuyoruz. Ve yerine getirilmesi gereken ilk standart da, davanın doğrulanabilir ve uluslararası gözlemcilere açık olması gerekliliğidir.
Bir yıl önce katıldıkları protestolar nedeniyle Tibet mahkemesi tarafından ölüme veya müebbet hapse çaptırılanların vahim akıbetlerinin ötesinde, Lhasa'daki Yerel Mahkeme'de yargılanmayı bekleyen yüzlerce tutuklu protestocuyla ilgili de endişe içindeyiz. Bu son idam cezaları Tibet'teki çok şüpheli mahkeme kararlarından oluşan bir çığın habercisi olabileceği ve bu gergin ve sorunlu bölgede endişe verici sayıda idama yol açabileceği inancındayız.
Eğer Çin dünya ekonomisindeki rolüyle orantılı bir uluslararası saygınlık elde edecekse, yanı sıra dünya ekonomik güçleri arasında ön plana çıkmasından fayda sağlayacaksa, Çin'in Tibet'teki temsilcilerinin, etnik azınlıklar da dahil, bütün vatandaşlar için doğru düzgün hukuki süreçlerin gerektiğini kabul etmesi hayati önem taşıyor.
Düzgün yasal süreç mefhumuyla bağlı olarak, Çin liderliğini uluslararası toplumun temsilcilerine Tibet'e ve civar bölgelere giriş izni vermeye çağırıyoruz. Zira bu bölgeler geçen baharda Tibet'i sarsan protestolardan bu yana büyük oranda uluslararası gözetimden koparılmış durumda.
Tibet'te şüpheyi tarafsız rapor dağıtır
Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi şu an Tibet'i gölgeleyen şüphe bulutlarını, Tibet'teki idari uygulamalarını dünyanın geri kalanının gözünde daha şeffaf hale getirerek dağıtabilir. Çin hükümeti etnik azınlıkların yaşadığı bölgelerde süregiden hâkimiyetinin bu azınlık mensuplarına yönelik insan hakları ihlallerinin daha da acımasızlaşması anlamına geldiği düşüncesini, ancak uluslararası gözlemcilerin Tibet'te olan bitenlere dair tarafsız ve doğru raporlar hazırlayabilmesiyle ortadan kaldırabilir. (Vaclav Havel (Çek Cumhuriyeti'nin eski cumhurbaşkanı), Prens Hasan bin Talal (Ürdün Prensi), Desmond Tutu (Nobel Barış Ödülü sahibi Güney Afrikalı Başpiskopos), Vartan Gregorian (New York Merkezli düşünce kuruluşu Carnegie Corporation'ın başkanı), Yohei Sasakawa (Dünya Sağlık Örgütü'nün cüzamı önleme konusunda iyi niyet elçisi) 15 Nisan 2009)
Kaynak: Radikal