Rus ordusu Merkezi Afrika'da operasyonlara katılacak. Fransa ve Avrupa Birliği bu ülkede ortaya çıkan taciz olaylarını engellemekte aciz kaldı. Bölgede zengin uranyum kaynaklarına sahip Çad'ı kimin ele geçireceğine dair savaş veriliyor.
"Sorunlu" bölgeye 200 Rus askeri ve dört adet MI-8 yolcu helikopteri gönderilecek. Bu olay hakkında bazı askeri uzmanlar – onların arasında genelkurmay eski başkanı Yuri Baluyevski'de bulunuyor – olumsuz fikir belirttiler ve askerlerimizin Afrika'ya gönderilmesine karşı çıktılar. Onların Afganistan'da yaşananların küçük çapta da olsa tekrarlanacağından endişe duymaktalar.
Kısa bir süre önce direnişçilerin Fransa ile savaş halinde olduklarını ilan ettiklerini hatırlatalım. Onlar sadece Fransa'ya karşı değil bölgeye rızaları dışında gelen herkese karşı savaşmaklarını belirttiler. Bizi bölgeye davet eden ise Fransa oldu. Direnişçiler yabancı uçak ve helikopterleri indireceklerini ifade ettiler.
Neden AB – Fransa'nın timsalinde- bizi bölgeye davet etti ve kendi "bahçelerine" girmemize müsaade etti? Fransız ordusunun sayısı azaldıktan sonra onların Afrikalıları ellerinde tutacak askeri güçleri bulunmuyor. Bu 2008 Şubat ayında olayların kontrolden çıkmasıyla bir daha ispatlanmış oldu.
Paris düzen oluşturmak için 2 bin 500 askere ihtiyaç duyduklarını ancak bölgeye göndermek için belirtilen sayıda askere sahip olmadığını duyurdu. Onlar bu "çukuru" NATO'nun yardımıyla doldurmayı düşünüyorlardı. Ancak birlik, Fransızların yükünü taşımak ve bölgede onların gücünü artırmayı istemedi.
Çad'daki durum 'etnik karşı durma gibi' tarif edilebilir. 'Hiçbir zaman bitmeyecek savaşlar' zinciri gibidir. Afrika'da savaşların bitmemesinin sırrı ise ilk bakışta fakir gibi gözüken aslında ise uranyumdan petrole kadar birçok doğal enerji kaynakları ile zengin olmalarıdır. Bunun için de dışarıdan desteklenen çeşitli gruplar arasında hâkimiyet savaşı verilmekte.
Herkes kendi çıkarı peşinde. Her grubun kendisinin içerisinde de düşman gruplar var. Bunun üzerine komşu ve uzak komşu ülkelerin çıkarlarının da eklenmesi gerekiyor Çatışma tarafları savaşın devam etmesini istiyor. Çünkü dışarıdan gelen kaynak ile her kes besleniyor. Savaş Çad'ın ana sanayi oldu.
Çad'daki iç savaşın kökleri ise Fransız sömürüsüne dayanıyor. Onlar, buradan geri çekildikleri zaman yönetimi 'güney'in temsilcilerine bıraktılar. Güney ise Araplara baskı yapmaya başladı. 1965 Kasım'ında keyfi uygulamalar isyana sebep oldu. 1968'de ise isyan ülkenin tamamına yayıldı.
Sudan ve Lübnan'daki olaylar durumu daha da zorlaştırdı. Bunun sonucundan ise onlar Çad'daki kardeşlerini desteklemeğe başladılar. Ancak Kaddafi'nin 1976'da işe karışmasına kadar dışarıdan yapılan destek kendisini az hissetiriyordu. Ancak daha sonra dışarıdan yapılan destek önemli ölçüde arttığı için taraflardan hiç birisi üstünlük kazanamadı.
Neticede durum kontrol dışına çıktı. 1969'un Nisan ayında devlet başkanı Tombalbaye kısa bir süre önce kovduğu Fransızları geri çağırmak zorunda kaldı. Bu adım bir yönden, savaşın lehine dönmesine yol açtıysa da, bir başka yönden kendisini zayıflattı.
1971 Temmuz'una gelindiğinde direniş tamamen yok edildi. Bu Tombalbaye'nin kendine güvenini artırdı ve o zaferi kendi başarısı saydı. Reformlardan geri durdu ve Fransız etkisini daha da artırdı.
Bu yeni bir isyana sebep oldu. 1975'te yabancı tacizinden rahatsız olan Çad askerleri, onu öldürdü. Yerine genelkurmay başkanı Mallum geldi. "Güneyliler" arasında tartışma daha da büyüdü. Kısa süre devam eden savaş arasından sonra yeni bir savaş başladı.
Fransızların ülkeleri terk etmesinden sonra kuzeydeki direnişçiler tekrar ayaklandılar ve kuzeyi ele geçirdiler. Çad'da askeri operasyonların alevlenmesinin başka bir sebebi de Muammer Kaddafi idi. O, Afrika'da hâkim güç olmanın hayalleri peşinde idi. Bunun için onun nükleer silaha ihtiyacı vardı. Kendisinde ise uranyum bulunmuyordu. Komşusu Çad'da ise bulunuyordu. Tripoli 'zengi güney' iktidarına karşı yerli Arap aşiretleri destekledi. Sonrasında ise 1980'de Çad uğrunda Fransa ile Libya arasında kanlı bir savaş yaşandı.
1970'li yılların ortalarına doğru Çad isyancıları Libya desteği almış oldular. Kendi aralarında da bu konuda anlaşmazlık yaşandı. 1977'de "Kuzey Frolinat" harekâtı aktifleşti. Onlar 1978'in ortalarında Çad'ın yarısını ellerine geçirdiler. Ancak 1978'de çatışmanın sonucunu yine de Fransızlar belirledi ve karşı tarafı ağır bir yenilgiye uğrattı.
Bu ise direnişçilerin içerisinde çözülmeye yol açtı. Sahra komutanlarından birisi olan Habre hükümete dâhil olma kararını aldı. Ancak onun yönetim içerisindeki talepleri sınırsız idi ve savaşı kazanan 'güneyliler' tarafından kabul edilemezdi. Neticede 1979'un Mart ayında tekrar savaş başladı ve Habre düşmanını yenerek kendi hükümetini ilan etti.
Ancak kuzeylilerin hükümete gelmesi de barışı sağlamadı. Güneyliler Fransızlardan aldıkları yardım ile akis taarruza geçtiler ve yedi eyaleti ellerine geçirdiler. Ayrıca, Habre'nin hiç beklemediği bir düşmanı daha ortaya çıktı. Çad'ın en rahat bölgesinde yani batısında Nijerya'nın yardımıyla "üçüncü kurtuluş ordusu" (MPLT) oluşturuldu.
Onlar da Libya'nın yardımıyla kısa süreli başarı elde ettiler. Böylelikle de o dönem Çad'da kendi aralarında savaşan beş ayrı grup mevcut idi.
1980'nin başlarında savaş şiddetlendi ve yıl sonuna kadar ülke yine de bölünme tehlikesi ile karşı karşıya kaldı. O dönemden başlayarak Libyalılar savaşa aktif bir şekilde katıldılar. Ekim 1980'de 13 bin kişilik Kuzeyli Ordusu, Almanya Demokratik Cumhuriyeti (ADC) ve SSCB'den olan danışmanlarının komutası altında taarruza geçti. 6 Ocak 1981'de Kaddafi, Çad'da savaşın bittiğini ilan etti. Bu ise Batı'nın rahatsızlığına neden oldu.
1981 sonlarında Habre, Fransızlardan aldığı yardım ile beraber geri döndü ve kanlı savaşlardan sonra Haziran 1982'de karşı tarafı ağır yenilgiye uğrattı. Bunun temel sebebi ise esas faaliyet gösteren güç yani Fransızlar silaha değil paraya yatırım yaptılar. Nihai olarak savaşı kazandıran faktör de maddi destek oldu. Harbre, bu destek hesabından 1985'in sonlarına doğru Güneylileri de satın aldı ve daha da kuvvetlendi.
Bundan sonra da kendisini devlet başkanı ilan etti. Eski hatalarını tekrarlamamak için çaba sarfetti, hükümetinde tüm etkili liderlerin temsil edilmelerini sağladı. Onların gruplarını Çad Ordusu'nda birleştirdi. Eski başarısızlıkların sebebi, kaynakların tarafların istekleri doğrultusunda paylaşılmaması idi.
Ancak Ekim 1982'de kuzeyliler tekrar taarruza geçtiler. 1983'ün Haziran ayında onlar iki bin Zaire özel timinin ve Amerikan mali desteğinin yardımıyla geri püskürtüldü. Libyalılar ise savaşa büyük bir birlik ile katıldılar. Bu ise Fransa'nın işe karışması ve Tripoli'nin başarısızlığı ile sonuçlandı.
1986'nın Şubat Mart aylarında Libya yanlısı güçler tekrar taarruza geçtiler. O dönemde Fransa'da başkanlık seçimi gerçekleşmekte idi ve Libyalılar Fransızların işe karışmayacağını düşünüyorlardı. Ancak her şey tam manasıyla zıt bir şekilde gelişti. Aralık 1986'da isyancılar içerisinde beklenmedik bir anlaşmazlık kendini gösterdi ve onlardan bir kısmı Habre'nin tarafına geçti. Habre, karşı taaruza geçerek Libya yanlılarını yenilgiye uğrattı. Çok sayıda yenilgi almış Kaddafi, 1987 Mart'ında tekrar Çad'ı ele geçirmek istedi ve savaşa bir ordu sürdü. Ancak Fransızların yardımıyla Habre, onu tekrar yenilgiye uğrattı ve savaşı Libya topraklarına taşıdı.
İşe dünya kamuoyu karıştı ve Çad'ı Libya'nın uranyum ihtiraslarından korudu. O dönemde Kaddafi'nin SSCB yardımı da son buldu ve Kaddafi yenilgisini kabul etti. Büyük isyanlardan biri şeyh İbn-i Ömer 1988'in Kasım ayında bastırıldı. Ancak bundan sonra da anlaşmazlıklar devam etti.
Habre, eski hatalarını göz önünde tuttu ve yönetimi daha dikkatli bir şekilde belirledi. Ancak, bu, onun sonunu hazırladı. Eski isyancıların hükümete girmesi yandaşları tarafından rahatsızlıkla karşılandı. Onlar da Habre'yi devirdiler. Tekrar Çad enerji kaynakları uğrunda amansız savaş başladı.
Şu andaki çatışma ise Sudan'ın batısındaki yani Darfur'daki olaylarla direkt bağlantılıdır. Orada 2003 yılında büyük petrol kaynakları bulunduktan sonra ülkenin kuzeyinde yaşayan Araplarla, yerli kara derili aşiretler arasında savaş yaşanmakta. Savaş, 200 bin insanın hayatına mal oldu. Yüz binlerce insan yurdunu terk etmek zorunda kaldı.
Ancak Darfur olayları sadece Sudan'ın toprakları ile sınırlı kalmadı. Oradan 2005'te Çad'a, sürekli Sudan Arapları geçmeye başladı. Hartum, Çad'dan Darfur'a Batı tarafından mali destek verilen kara derili savaşçıların gelmesi ile kendisine hak kazandırıyor. Bunun için de savaşı komşu topraklara taşımak zorunda kaldı. Durumu zorlaştıran başka bir sebep de burada Araplarla kara derililerin karışık bir şekilde yaşamalarıdır. Birçok yerde kesin sınır çizgileri bulunmuyor.
ABD ve Fransa son zamanlara kadar devlet başkanı İdris Debi'yi desteklemekteydi. Batılı basın mensuplarının itirafına göre, o despot, hortumcu ve halk tarafından sevilmeyen birisidir. Kendisi de yönetime bir isyan sonucunda gelmiştir. Ancak nedense ne bağımsızlık, eşitlik ve kardeşliği savunan Fransızlar, ne de Amerikalı demokratlar bunu görmüyor. Muhtemelen Afrika'nın "siyah altını" onların basiretlerini kapadı.
Savaş, zirvesine 2008'in Şubat'ında ulaştı. İsyancılar Ndjamen'e girdiler ve Debi rejimini devirmeğe çalıştılar. Ancak, o, son anda Fransızlar tarafından kurtarıldı. Onlar sadece şehirleri kontrol etmekte. Kırsal kesim ise denetimleri dışında.
Debi'nin direnişçilere karşı etkisiz kalması onun indirilmesine neden oldu. Çad'da ABD ve Fransız ordusu görev yapıyor. Şu anda, bu savaşa biz de katılıyoruz. Bizim kendi nükleer yakıtımız çok az. Durumu zorlaştıran başka bir sebep de – Gürcü krizinden sonra – Avustralya uranyumunu alamama tehlikesidir. Muhtemelen Fransızlar bize geri çeviremeyeceğimiz bir teklifle geldi. Sorun ise çok açıktır. Çad petrol ve uranyumunun bize maliyeti ne olacak?
Kaynak: Pravda
Dünya Bülteni için çeviren: İbrahim Ali