ABD ile Pakistan arasındaki sorun büyüyerek devam ediyor. Pakistan Dışişleri Bakanı Hina Rabbani Har, ABD üst düzey yetkililerinin – aralarında ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da bulunuyor - açıklamalarına sert bir şekilde tepki gösterdi. Tepkisi diplomasi kurallarını aşıyordu. Bu arada Clinton'un İslamabad yetkililerini Taliban'a destek vermekle suçladığını ifade edelim. Pakistan Dışişleri Bakanı ABD'nin Afganistan askeri üslerine saldırıların CIA ajanları tarafından düzenlendiğini ve Pakistan'ın suçlandığını bildirdi. Hatırlanacağı üzere ABD Birleşik Ordu Komutanı Mice Mullon Senato görüşmeleri sırasında İslamabad aleyhinde sert açıklamalarda bulunmuş ve Pakistan özel istihbarat biriminin (ISI) 13 Eylül Kabil saldırısında direnişçilere destek verdiğini iddia etmişti. Saldırı ABD büyükelçiliğine karşı düzenlenmişti. Üst düzey ABD askeri yetkilisi "Hakkani" direniş teşkilatını, Pakistan istihbaratının devamı olarak faaliyet gösteriyor. Bunun yanı sıra Washington yetkilileri diğer saldırılardan da Pakistan'ı sorumlu tutuyor. Kısa bir süre önce Afganistan'ın doğusunda ABD üssüne saldırı düzenlenmiş ve 77 asker yaralanmıştı. Bu saldırıdan da Pakistan sorumlu tutuldu.
ABD'nin İslamabad Büyükelçisi Cameron Munter ise Pakistan'ın teröristlere ev sahipliği yaptığını iddia ederek yerel yöneticileri işbirliği yapmakla suçladı.
Mullon açık bir şekilde Pakistan'ın Afganistan'da terörist eylemleri desteklediğini iddia ederek sözlerine şu şekilde devam etti: "Kabil'deki otel saldırısının da bu grup tarafından organize edildiğine dair kesin bilgilere sahibiz. Ayrıca çok sayıda operasyonlar da bu grup tarafından organize edildi."
Gerçekte ise ABD üst düzey yetkilileri sözlerini ispat edebilecek delil getirmedi. Ancak buna rağmen ağır suçlamalarına devam ettiler. Eskiden bu gibi suçlamalar devlet yetkilileri tarafından gündeme taşınmıyordu. 23 Eylül tarihinde açıklama yapan ABD devlet birimi başkanı Pakistan yetkililerinin ülke topraklarının bir kısmını İslami güçlerin kontrolüne vermekle suçladı. Bunu neticesinde ise ABD yetkililerine göre dünya güvenliği önemli ölçüde zarar görebilirdi.
Hillary Clinton İslami güçlerin daha fazla bölgeleri kontrolü altında tutmaya başladığını iddia etti. Dışişleri Bakanı, Pakistan halkını göreve davet ederek hükümetleri aleyhinde sert önlemler almasını istedi. Ayrıca ABD Devlet Başkanı Obama'nın aşırı gruplarla mücadelesinin sadece Afganistan ile sınırlı olmadığını Pakistan'da da bulunan Taliban ve el Kaide merkezlerinin de hedef olduğunu belirtti.
Yeni operasyonlar yapılması için ABD milyarlarca dolar harcamaya hazır olduğunu gösterdi. Ülkenin mali kriz içerisinde olması da buna engel teşkil etmiyor.
Pentagon yetkililerinin açıklamaları bunlarla da sınırlı kalmıyor. ABD askeri kaynakları Pakistan'ın "Hakkani" örgütünü yok etmesi gerektiğini düşünüyor. Bunun yapılmaması durumunda kendilerinin harekete geçebileceklerini belirtiyor.
Pentagon Başkanı Leon Panetta ABD'nin sabrının sona yaklaştığını ifade etti: "Biz terör gruplarının rahat bir şekilde Afganistan'a taşınmasına, saldırılar düzenlemesine ve Pakistan'a dinlenmek için geri dönmesine müsaade edemeyiz."
Hillary Clinton Pakistan'a bir an önce müdahil olmasının önemini vurguluyor. ABD Kongre üyeleri karşısında konuşma yapan bakan önemli tehlikelerin bulunduğunu ve bunun gözardı edilemeyeceğini öne sürdü. Ayrıca daha önemli bir iddiada daha bulunarak terör gruplarının Pakistan hükümetini ele geçirebileceğini savundu.
Pakistan sınırları içerisinde öldürüldüğü iddia edilen Ladin operasyonundan sonra bu gibi açıklamalar sürekli yapılarak devam ediyor. Hatırlanacağı üzere Ladin operasyonu 1-2 Mayıs tarihlerinde düzenlenmişti. Pakistan Dışişleri Bakanı Hina Rabbani Har sadece Clinton'u yalancılıkla suçlamakla kalmadı, aynı zamanda bir zamanlar Hakkani grubunun ABD özel istihbaratı tarafından kurulduğunu belirtti. Har'a göre ABD terörü desteklemeye devam ediyor.
CIA aleyhinde bu gibi iddialar son günlerde Pakistan Dışişleri Bakanlığı tarafından sürekli gündemde tutulmaya çalışılıyor. Bakanlık, ABD'nin suçlamalarının hiçbir dayanağı olmadığını ve kanıt getiremediğini düşünüyor. Ayrıca ABD'nin müttefiklerini saf dışı bırakma operasyonu yaptığını, bunun devam etmesi durumunda bu ülke ile işbirliği çalışmalarının durdurulacağı savunuluyor. Bakanlık, Bu konuda uyarılarda bulunarak şunları ifade ediyor: "Pakistan devletinin ve halkının düşman ilan edilmesi yanlış bir durum. Bu gibi yanlışların devam etmesi durumunda tercihinizin sorgulanacağından kuşku duyulmamalı."
Ancak bu gibi sert açıklamalara rağmen tarafların ipleri kopardığı da söylenemez. Bunun için henüz çok erken. Pakistan silahlı kuvvetleri ile görüşmeler yapmak üzere ABD merkezi ordu komutanı James Mattis bölgeyi ziyaret etti. Bu ziyaretin yapıcı olacağı beklenemez. Clinton'un sert açıklamaları bu duruma engel teşkil ediyor. Enformasyon savaşının devam ettiği bir dönemde üst düzey askeri görevlinin bölge ziyareti durumu daha da zorlaştırabilir.
Pakistan dışişleri bakanının açıklaması ülke askeri yetkilileri tarafından da desteklendi. Şöyle ki kara kuvvetleri komutanı General Aşfak Pervez Kayani Pakistan ile ilişkilerin gerilmesinin adil ve yapıcı bir politika olmadığını savundu. Pakistan İçişleri Bakanı Rahman Malik ABD'ye uyarıda bulunarak ülkesinin askeri operasyona müsaade etmeyeceğini ifade etti: "Pakistan halkı onların operasyon düzenlemesine izin vermeyecek. Hiçbir zaman onların ayak izleri memleketimizde görülmeyecek."
ABD'nin teröre karşı önlem almak maksadıyla bölgeye aktarmayı düşündüğü 1 milyar dolar mali desteğin de geleceğinin belirsiz olacağı ortaya çıkıyor. Bu mali kaynak yardımı karşılığında ABD Pakistan'a yerine getirilmesi imkansız şartlar sunuyor. Pakistan içerisinde ABD aleyhtarlığının yükseldiği bir dönemde operasyona izin verilebileceği düşünülemez.
Hatırlanacağı üzere Pakistan sınırları içerisinde ABD insansız uçaklarının saldırı düzenlemesi halkın geniş tepkisine yol açmıştı. Saldırılar sonrasında yüzlerce insan hayatını kaybetmişti. İslamabad yetkililerinin operasyona izin vermesi durumunda muhalifler onları hainlikle suçlayabilir. Sonrasında ise sadece ülkenin kuzey doğusunda değil tamamında isyan dalgası yaşanabilir.
Pakistan Başbakanı Said Yusuf Rıza Gilani ABD'nin Pakistan'la ortak olamayacağını aynı zamanda ayrı da olamayacağını ifade ederek iki ülke ilişkilerini başarılı bir şekilde özetlemişti.
ABD'nin operasyon talebi iki türlü değerlendirilebilir. Şayet ABD Pakistan sınırları içerisinde sadece Afgan mücahitlerini destekleyen güçlere karşı operasyon düzenlese o zaman bunun sonucu önceden tahmin edilebilir. Yani şimdiki laik yönetimin sonu gelmiş olur. Buna rağmen Amerika'nın daha uzun vadeli hedeflerinin de olabileceği göz ardı edilemez.
Bilindiği gibi bugün İslam ülkeleri içerisinde sadece Pakistan nükleer silah gücüne sahip bulunuyor. Teröristlere karşı saldırı yapılacağı iddia edilerek nükleer silah depolarının imha edileceği düşünülebilir. Pentagon'un bu doğrultuda çeşitli operasyon planları yaptığı biliniyor. Plana göre hava saldırısı düzenlenecek, sonrasında ise özel kuvvetler nokta operasyonuna katılacak.
En az bunun kadar önemli diğer bir konu daha var: ABD mali kaynaklarının kesilmesi Pakistan açısından vahim bir durum olamaz. Çin ile ilişkilerin büyük bir hızla gelişmeye devam ettiği bir dönemde ABD ile müttefiklik ilişkisi etkisini kaybediyor. Bu durum Washington yönetimini de tedirgin ediyor. 2011 yılının Mayıs ayında Pakistan sınırları içerisinde Çin deniz kuvvetlerinin üssünün kurulabileceğine dair haberler çıkmaya başladı.
ABD'nin stratejik çıkar bölgesi ilan edilen Basra Körfezi yakınlarında Çin savaş gemilerinin ortaya çıkması Amerika açısından gerçek bir felaket anlamı taşıyor. Bunu önlemek maksadıyla Amerika Pakistan aleyhinde operasyon düzenlemeyi ve ülkenin nükleer gücünü yok ederek küçük devletlere bölmeyi düşünebilir.
Dünya Bülteni için Rus Pravda Gazetesi'nden İbrahim Ali tarafından tercüme edilmiştir