Şokun tesiriyle ilk anda gösterilen duygusal tepkiler geride kaldı. Soğukkanlı hareket etme eğilimi öne çıkmaya başladı. Doğru olan da bu. Neresinden bakılırsa bakılsın manzara-i umumiye hiç de iç açıcı değil, vaziyet çok ağır. Bu bir kriz hali.
Ülke sistem bunalımı ve siyasi buhranla karşı karşıya. Yine de sağduyuyu elden bırakmamak, teenni ile hareket etmek gerekir. Burada en büyük sorumluluk AK Parti'ye düşüyor. Aslında bu süreci öngörebilmeliydi. İş bu noktaya gelmeden sağdan soldan yapılan uyarıları ciddiye almalıydı.

'Bu kadarını yapamazlar' vurdumduymazlığıyla hareket etmemeliydi. Yargının yapısal reforma muhtaç olduğu malumdu. Kapsamlı paketlerle temel mevzuatın AB'ye göre düzenlenmesine rağmen uygulamada sıkıntıların yaşandığı aşikârdı. Reformların hızına uygulayıcıların ayak uyduramadığı bilinen gerçekti. Bunu en yetkili ağızlar söyledi. Türkiye'nin dünya üzerinde en kolay parti kapatan ülke olduğu iddia değil, canlı örnekleriyle ortada. Siyasi tarih bir partiler mezarlığı gibi. Demokrasiye her müdahale kurban aldı. En az bir partinin kapısına kilit vuruldu.

Diğer partilerin tepkisi mi? Maalesef bırakın itirazı, karşı çıkmayı, için için sevindi her biri. Kapatılan partinin boşalttığı alana yöneldiler. 27 Mayıs yalnız Demokrat Parti'yi kapattı. Meydanı CHP'ye bıraktı. Kale boştu. Buna rağmen İsmet Paşa'nın CHP'si 61 seçimlerinde hüsrana uğradı. Bir daha da iflah olmadı. CHP için sandık, yenilgi demek. Herhalde dünya üzerinde CHP kadar seçim kaybeden bir başka partiye rastlanmaz. Bu alanda bir rekorun sahibi olmalı. Bir de yakından bir örnek... 28 Şubat süreci Refah Partisi'ni kapattı. Boşluğu Ankara oyunlarının maharetli aktörü Mesut Yılmaz'ın ANAP'ı doldurdu. İktidarı çok kısa sürdü. Yolsuzluk ithamıyla hükümetten düştü. Hem ANAP'ın hem de Mesut Yılmaz'ın siyasi sonu oldu. Yılmaz bugün Meclis'te; ancak tek başına. Bir siyasi aktör değil. Eski yaldızlı günlerinden eser yok.

Geçmişi hatırlatmamın sebebi var. Tarih tekerrür etmesin istiyorum. Ders çıkarılsın, ibret alınsın. CHP geleneksel hastalığını tekrarlıyor. Yaptığı yine kriz ve korku siyaseti. Halktan bulamadığını Ankara oyunlarıyla elde etmenin peşinde. Her birini iktidar heyecanı sardı. AK Parti kapatılır, hele Cumhurbaşkanı Gül de istifa ederse kendilerine gün doğacağını sanıyorlar. Televizyon ekranlarında dikkatinizi çekiyordur, gözleri ışıl ışıl. Sabırsızlıkla davanın sonuçlanmasını bekliyorlar. İddianameyi 'yerinde ve hukuki' buluyorlar.

Hiçbir itirazları yok. Parti kapatmayı önleyecek düzenlemenin önüne de baraj kurmanın telaşı içindeler. 'Anayasa'ya aykırı olacağını' söylüyorlar. Bu konuda yapılacak değişikliği Anayasa Mahkemesi'ne taşıyacaklarını duyurdular. CHP geleneksel çizgisine uygun davranıyor, halktan değil devlet kurumlarından medet umuyor. Burada MHP'nin tavrı önemli. Devlet Bahçeli parti kapatmaya karşı. İddianame MHP'yi de hedef alıyor. Eğer bu süreç devam ederse pekâlâ aynı dava MHP'ye de açılabilir. Majestelerinin gözünde MHP, AK Parti'den pek farklı değil; 'Her an her şey beklenebilir' diye bakıyorlar. AK Parti'den doğan boşluğu MHP'ye bırakmazlar. AK Parti'nin hukukçuları Anayasa değişikliği üzerine çalışıyor. Buna destek vermek AK Parti'ye sahip çıkmak değil, demokrasiye, Türkiye'ye sahip çıkmak demek. Bu kadar kolay parti kapatmanın önü alınmalı. Yoksa siyaset meydanı sadece '1930 model CHP ve türevlerine' kalır. Sağ sahneden kovulur. İddianamenin öngördüğü siyasi yapı bu.

Söyleyeceğim o ki; idamı mevzuattan kaldırdık. Üstelik on binlerce vatandaşımızın kanına giren bölücü terör örgütünün elebaşısının yargılandığı dönemde... Meclis partilerin idamına da mutlaka son vermeli. Abdullah Öcalan'ı asamayan Türkiye, AK Parti'yi mi asacak? Önlemi alınmazsa evet...

 
Kaynak: Zaman