Osmanlı İmparatorluğu döneminde bir bakanlar kurulu toplantısından çekilmiş nadir karelerden biri.

İttihad ve Terakki Cemiyeti, gizli bir ihtilalci örgüttü aslında. Belirlenen kişilere iştirakleri için davet yapılır; kabul etmeleri halinde üyelik gizli merasimle gerçekleşirdi. Adı anılmaz, 'cemiyet' denilip geçilirdi...

Geçtiğimiz hafta Ergenekon soruşturmasının son dalgası gündemi bütünüyle kapladı... Uzunca bir süre gündemden düşmeyeceği de belli oldu... Malum, söz konusu soruşturma kapsamında ilk bakışta isimlerinin yan yana anılması pek mümkün görünmeyen, aynı potada yer almaları yadırganan, dolayısıyla müşterek hareket ettikleri iddiasına şüpheyle bakılan pek çok isim var. Savcılık aralarındaki bağlantıyı nasıl kurar, ne tür bir örgüt/amaç çatısı ve şeması oluşturacak şu an için meçhul...
Bu nedenle; yakın tarihten söz ederken İttihat Terakki deyip geçtiğimiz örgütün yapısını anlatarak böylesi tabloların mazide örneklerinin bulunduğuna işaret etmek istiyorum...

Masonik yapı
Osmanlı'daki masonik örgütlenme klasik Avrupa masonluğuyla ve locaların bildik çalışma yöntemiyle pek bezerlik göstermez.
Fiili hiyerarşisi de cemiyetin geleneksel kademeleşmesi gibi değildir... Örneğin sivil ya da asker rütbesiz bir kişinin masonik hiyerarşideki yerinin üstte olması ne o kişi ne de diğer üyeler açısından önem taşımaz. Bürokrasi ve hayatın yaptığı sıralamaya ayak uydurup benimsemiş bir yapıdır sözünü ettiğimiz. Gizlilik ve toplantılarda bir araya gelindiğinde 'Ne olacak bu memleketin hali' diye özetlenebilecek tek maddelik gündemle sohbet edilen yerdir loca.. 
İttihat Terakki açısından önemi, kimi kurucuları mason olan cemiyetin loca usulü örgütlenme modelini kopya etmiş olmasıdır.. İttihat Terakki'ye girilirken de herkes için tek tek gizli tören yapılır, yeni üyeden sırları ifşa ettiği takdirde öldürülmek dahil cemiyetin vereceği her cezayı kabul edeceğine dair yemin alınırdı.. Bu ritüel ve geleneğin uzun yıllar devam ettiğini, özellikle ordu bünyesinde 'komitacılık' diye isimlendirilen gruplaşmaların, yanı sıra  'mahfel' (= bir araya gelinen yer) gibi kimi masonik tabirlerin 'garnizonların içindeki gazino' manasında Cumhuriyet döneminde de kullanılmaya devam ettiğini biliyoruz..

İttihat Terakki hep gizli kaldı
İttihat Terakki gizli örgüttü, ihtilalciydi.. Ve amacına ulaşmak için tetikçileri marifetiyle suikastlar tertiplemeyi, kendi organize ettiği provakasyonları gerekçe göstererek halkı yönlendirip saray ve hükümet üzerinde baskı kurmayı motot olarak benimsemişti...
Bizzat kendileri hükümet koltuklarına oturup idareyi ele alma arzusunda değillerdi başlangıçta.. Nitekim Meşrutiyet'in ilanından sonra Cemiyet İstanbul'a naklolunca İttihatçılar kimseye 'Kalkın biz oturacağız' demediler... Meclis çoğunluğunun reyini kontrol etmek, diledikleri kişiye istedikleri isimlerle
hükümet kurdurup, hoşlarına gitmediğinde her şey gibi hükümeti de dağıtabilir mevkide olmak yetiyordu onlara... 
İttihatçılar mecbur kalıp parti olarak ortaya çıktıklarında dahi 'cemiyet' hafi yani gizli kimliğini korudu... Gerçi biliniyordu ki imin kim olduğu ama cemiyet kendi kabinesi üzerinde dahi baskın, hâkim konumunu muhafaza etmekte direniyordu... Örneğin  ideolojik planda örgütü yönlendiren Ziya Gökalp arzu etse dilediği mevkiye gelebilecekken dışarıda müstakil kalmayı tercih etti. Keza istediği her imkana ulaşabileceği halde, hayatını Cankurtaran'da eşyasız denilebilecek bir evde sürdürdü... Cemiyet ve partinin farklı varlıklarını ayrı ayrı sürdürmesinin Talat, Enver, Cemal üçlüsü idareyi ele aldıktan sonra rahatsızlık doğurduğu, cemiyetin kendisini fesih etmesinin arzulandığı da biliniyor... Ancak kimi araştırmacıların karşıt görüşlere rağmen bugüne kadar kimse böyle bir işlemin yapıldığına dair genel kurul karar defteri, Merkez-i Umumi diye anılan genel merkez evrakı veya başkaca bir belge ortaya çıkaramadı.
İttihatçı geleneğin orduda ne denli etkili olduğunun bir işaretini geçmişte yazmıştım..
22 Şubat ve 21 Mayıs darbelerini hazırlayan Aydemir cuntası ilk toplantısını İttihat Terakki'nin 1908 darbesini planlandığı Mahmut Şevket Paşa'nın  Üsküdar'daki konağında yapıp geleneksel yemin törenin benzerini tekrarlamıştı... 12 Eylül'den sonra ortaya çıkan tabloda Özal döneminde yeniden organize olan yapının suikast girişimi dışında fazla bir şey yapamadığı da biliniyordu... Ancak örgüt Tansu Çiller'in başbakanlığı döneminde ulaştığı güç sayesinde, Refah Partisi'nin öncülüğünde Necmettin Erbakan'ın başkanlığında kurulan koalisyon hükümeti karşısında İttihat Terakki'nin yöntemlerini aynen uyguladı... Provokasyonlar örgütledi, bunlara dayalı gerilim ve darbe tehdidi ortamı doğurdu, halkta olumsuzlukların sorumluluğunun hükümete ait olduğu duygusu uyandırdı ve sonuçta Erbakan kabinesini istifaya zorlayıp yerine kendi istediği hükümeti kurdurdu...  

Radikal