Zor iştir 'büyümek', sorumluluklar yükler sırta. Hele bir de 'ağabeylik' yapmaya, bölgesel güç olmaya kalkarsanız daha zorlaşır işiniz. İsrail devletinin Filistinlilere zulmünü eleştirmek doğrudur ama bunu Yahudi İsrail'in, Müslüman Filistinliye ettiği olarak görmek, zulme uğrayanın 'insan' olduğu gerçeğini unutmak, hele ki Filistinlinin Filistinliye yaptığı zulmü görmezden gelmek 'yumuşak güce' dayanan bölgesel güç olma hevesine zarar verir.
Amin Maaluf'un 'Çivisi çıkmış dünya' kitabında dediği gibi, Batılı güçlerin hatası dünyanın geri kalanına kendi değerlerini benimsetmeye çalışmaları değil, tersine, egemenlikleri altına aldıkları halklarla ilişkilerinde kendi değerlerine göre davranmaktan sürekli kaçınması. Tam da bu sebeple Batılı güçlerin artık İsrail-Filistin anlaşmazlığında söyleyebilecekleri samimi tek bir lafları bile yok. Buna rağmen birçok yorumcu, Türkiye'nin Ortadoğu siyasetine bakıp, 'eksen değiştirildiğini', 'Batı'dan koptuğunu' falan iddia ediyor. Onlara göre, Batı ile bir aradalığın ölçüsü, İsrail ile yakınlık...
Oysa artık Batı dünyası da, İsrail'den yaka silker hale geldi. Bir parça huzur için, İsrail-Filistin meselesinde ilerleme gerektiğini biliyorlar. Ama bunca yıldır kaybettikleri ve kaybettirdikleri zaman yüzünden bu gittikçe zorlaşıyor. Eski yöntemler, dolaylı/dolaysız görüşmeler, bir odaya tıkılıp çözüm buluncaya dek orada kalmalar, arabulucular boş. Yeni bir şeyler söylemek, denemek gerekiyor. Ve kim ne derse desin, bunu yapabilecek tek ülke Türkiye, ama bazı koşulları yerine getirme şartıyla.
Seçimleri kazanmış Hamas'ı davet edip 'ayağını denk al', 'sorumluluğunu bil' demek doğruydu. Hamas ve Filistin yönetimini barıştırma işini Mısır'a havale etmekse yanlış olmasa bile yarım doğruydu. Ama 2006'daki seçimlerden beri Hamas'a yüksek sesle 'yanlış yapıyorsunuz' dememek büyük bir hata. İsrail'in Gazze saldırısı elbette kabul edilemez, ama Hamas'ı o dönemde yalnızca İsrail'e rastgele gönderdiği füzeler için yarım ağız eleştirmek de doğru sayılmaz. Hamas'ı asıl Gazze halkına yaptıkları için eleştirmek gerekiyordu, hem de yüksek sesle, çünkü samimiyet testi burada yatıyor.
Filistin Yönetimi'nin insan hakları sicilinin de pek parlak olduğunu söyleyemeyiz. Keyfi tutuklamalar, işkence, idam onlarda da var ama Hamas çoktan onları aratır oldu. Sokak ortasında yargısız infazlar, muhalifleri diz kapaklarının altında vurmalar, 'işbirlikçi' diye itham edilenleri kurşuna dizmeler, her yerde işkence. Zaten abluka altında nüfusun çoğu aç, susuz, yetmezmiş gibi Gazze'de 'fazilet kampanyası' adı altında, kadın avukatların başörtüsüz mahkemeye girişini yasaklamak; denize gömleksiz giren erkekleri dövmek; kız öğrencileri örtünmeye zorlamak gibi uygulamalar oluyor.
Kim ne derse desin, Filistinliler akıllı ve demokrasiye yatkın bir halktır.
Uluslar arası camianın, özellikle hâlâ sözüne güvenilir yumuşak güce dayalı bir bölge ağabeyinin Filistinlilerin nasıl bir çözümü istediklerini, tek bir devlet mi yoksa Filistin devletinden mi yana olduklarını, kendilerinin temsilini nasıl insanlara bırakmak istedikleri konularında referandum yapılmasına ön ayak olması lazım. Böylesi bir bilginin ortaya konması, hiç denenmemiş bir sürecini de önünü açacaktır. Çünkü tek müdahale yöntemi top, tank değildir, insan hakları söz konusu olduğunda da tutulması gereken tek taraf insanlığın kendisidir.
Kaynak: Radikal