Cumartesi günü Demokrat Parti kongresi devam ederken, biz de TV8'de değerli siyasetçi Aydın Menderes'le sohbet ediyorduk.
Aydın Menderes, daha ortada Ergenekon davası yokken, Süleyman Demirel ve Hüsamettin Cindoruk gibi isimlerin meşru siyasete nasıl bir tehdit oluşturduğuna dikkat çekiyordu.
Onun 'Şartlar izin vermediği için gerçek yüzlerini ancak bugün görmek mümkün oldu' değerlendirmesini tekrar hatırlatmakta yarar var.
Sözün kısası, geçmişteki değil, bugünkü Demirel ve Cindoruk sahici.
* * *
Aydın Bey, önemli değerlendirmeler yaptı.
'Cindoruk'un DNA'sında tek parti özlemi var.'
'Eğer politikacı yerine şair olmayı seçselerdi, tek mısraları dahi hafızalarda yer etmeyen şairler olurdu.'
1946-1950 dönemine damgasını vuran DP ve Adnan Menderes'in farkını ise şöyle özetledi:
'Milleti adam yerine koyan, devleti milletin hizmetinde gören ve hepsinden önemlisi din ve vicdan hürriyetini demokratik hayatın olmazsa olmazı olarak gören bir anlayış.'
Adnan Menderes'i ve DP'yi unutulmaz kılan bu çizgiydi.
* * *
Peki bugüne nasıl geldik?
Meşru siyasetin Ergenekon benzeri yapılar eliyle tehdit edildiği döneme nasıl gelindiğini, geçtiğimiz yüzyılı özetleyerek analiz ediyor Menderes.
-Devletin devamı için meşruiyetin terkedilmesi anlayışı İttihatçılar eliyle başladı.
-İttihatçılık, CHP'de jakoben bir tavır hálini aldı; özellikle birinci meclisin feshedilip, ikinci meclisin gelişi buna örnektir.
-Demokrat Parti, milletin bu gidişe dur demesiyle iktidara geldi.
-27 Mayıs, Türkiye'yi 10 yıl geriye götüren bir darbedir. Kendi dönemindeki Baasçılık rüzgarından da etkilenen gayrı meşru bir harekettir.
-Bugün bu anlayış, yine aynı ruhla Ergenekon benzeri yapılanmalar üzerinden devam ediyor.
* * *
DP'de yaşananları bu çerçevede değerlendiriyor Aydın Menderes.
Program bittiğinde 'Cindoruk siyasi hayatı boyunca emanetçi oldu. Şimdi de Ergenekon'un emanetçisi olacak' herhalde diyorum.
'Aynen öyle oluyor. Türkiye'de darbe hevesi bitmemiştir. Çünkü hala 27 Mayıs'ı savunanlar var. Demokrat Parti döneminde yapılanları ise 'karşı devrim' olarak görenler mevcut. Kimse unutmasın, hukuk yoksa adalet olmaz. Adaletin olmadığı yerde devlet kalmaz' değerlendirmesini yapıyor.
* * *
Demirel-Cindoruk ikilisi, bu kongreyle birlikte ne kazandıklarını düşünüyorlar, bilmiyorum.
Buradan merkez ya da orta sağ düzenlenecekmiş, iktidar alternatifi olacakmış, hatta mahpustaki devlet büyükleri çıkınca hep birlikte iktidara koşulacakmış.
Bunlar işin hikayesi.
Asıl tehlike, gayrı meşru niyetlerini ilan eden 'birkaç kötü adam'ın, pervasızca ülkeyi tehdit etmeleri, bunun için bir siyasi partiyi ele geçirmeleri, sonra da pişkince genel başkanlık koltuğuna oturmalarıdır.
Bir başka tehlike, 'Ne var canım, 80 yaşında ahı gitmiş vahı kalmış adamlardan niye bu kadar korkuyorsunuz' demektir. Çünkü bu yaklaşımın sahipleri, bir çetenin kendisine siyasi parti edinmesini hafife alarak vahim bir hataya düşmektedir.
Bakın Merhum Adnan Menderes, Meclis kürsüsünden bu anlayış sahiplerine nasıl cevap veriyor:
'Demokrasi denilen, çok kıymetli nesne, sabahtan akşama, bugünden yarına daima dikkat ve itina ister. Bunun başında bir takım siyasi ahlak ve memleket menfaatlerinin reddedeceği, kabul etmeyeceği hususların siyasi ananelerimize girmemesi icab eder. Yalan, dolan, tezvir, ne pahasına olursa olsun, memleketin içtimai nizamını devir, umumi telakkileri tahip et. Ondan sonra da zafer kazan.' (Başbakan Adnan Menderes'in Meclis Konumaları, Haz. Dr. Faruk Sükan, s.111)
Kaynak: Star