Pakis devlet başkanının ABD'nin bile itirazıyla karşılaşmadan, halkın istediği doğrultuda istifa etmesi çoğunluğu memnun etti. Pakistan şimdi ekonomik ve siyasi bir istikrarsızlık dönemine giriyor, kaos bu kez alternatif olabilir

Eski General Pervez Müşerref'in, kendisini yargılanmaktan koruyacak bir anlaşmaya varmaksızın istifasını sunması sonrası devlet başkanlığı günleri son buldu. Merhum Benazir Butto'nun koalisyon üyesi Pakistan Halk Partisi, Müşerref'in parlamento tarafından azledilmesini istiyordu. Müşerref'in 1999 darbesi sonrası sürgüne gönderdiği Navaz Şerif liderliğindeki Pakistan Müslüman Birliği Partisi'yse daha da fazlası için çalışıyordu. Şerif, Müşerref'ten intikam almak ve bir suçlu olarak mahkemeye çıkarılmasını istiyordu. Bu yüzden Şerif Müşerref'e, kendisini gizli görüşmelerde hukuki takipten koruyacak dokunulmazlık verilmesini reddetti.
Müşerref ülkeye bazı hizmetler sundu ancak ABD'ye daha fazla hizmet etti, sözde teröre karşı savaşa etkin biçimde katıldı. ABD'ye hizmeti devlet başkanını üçten fazla suikasta maruz bıraktı. Belki de yandaşları Müşerref'in, Pakistan'ı Amerikan işgalinden ve ABD'nin Afganistan'daki savaşına girme talebine boyun eğerek ülkenin nükleer programını da yıkımdan koruduğunu savunabilir. Fakat bu gerekçeler ülkesine ve Müslüman kimliğine bağlı olan, ABD tarafında yer alınmasını da bir tür vatana ihanet olarak gören halk açısından kabul edilemez. Özellikle de söz konusu müdahale Afganistan'daki müttefik İslami rejime karşı yapılırken...
Bu durum Butto suikastı öncesi anketlerin ortaya koyduğu üzere, Müşerref'in halk desteğinin Butto, Şerif, Taliban lideri Molla Ömer ve Kaide lideri Usame bin Ladin'den sonra dördüncü veya beşinci sıraya düşmesine açıklık getiriyor.
Müşerref'in halk desteği son olarak en alt seviyeye düşmüştü. Hatta dört yerel meclis, azledilmesi yönünde ortak karar aldı. Liderliğini yaptığı ve dokuz yıl önce iktidarı ele geçirmek için kullandığı ordu da ona sırtını döndü ve generaller hiçbir olağanüstü hal ilanını veya parlamentonun feshini desteklemeyeceklerini ifade etti. Daha da ilginci, Sind bölgesindeki yandaşları yerel meclis Müşerref'in azli meselesini ele aldığında
oylamaya katılmadı.
İroni, Müşerref'in müttefiki ABD'nin azil sürecini desteklediğini gizlememesinde. Amerikalılar konunun anayasal kurumlara bırakılmış bir iç mesele olduğunu ifade etti; beklendiği gibi Müşerref'i korumak için müdahale etmediler. Amerika'nın bu tutumunda aslında şaşılacak bir durum yok. Zira ABD müttefiklerine daima böyle davranmıştır. Son noktaya kadar istediklerini alıp, sonra onları terk etmiştir. Müşerref İran Şahı'ndan veya Filipinler'deki Ferdinand Marcos'tan daha şanslı değil.
Pakistan bir istikrarsızlık dönemine gidiyor ve Müşerref'in gidişi bu gerçeği değiştirmeyecek. Zira İslami örgütler ve özellikle de Pakistan Talibanı hızlı bir büyüme ve yükseliş döneminden geçiyor. Afganistan sınırına paralel bölgeler dahil olmak üzere, ülkenin neredeyse bütün bölgelerini kontrolüne aldı. Peşaver, merkezi hükümetin etkisinin kaybolması sonrası sadece ayrılmayı ilan etmeyi bekliyor.
Ekonomi de kötüleşiyor. Enflasyon oranı yüzde 25'e vardı ve yatırımcılar dışarıdaki güvenli sığınaklara kaçmaya başladı. Pakistan Rupisi'nin Amerikan doları karşısındaki değeri en alt seviyelere düştü. Ülke süratle meçhule doğru gidiyor. Kimse ilerleyen günlerde veya aylarda neler yaşanacağını kestiremiyor. Şartlar her ihtimale açık. En güçlü ihtimal yeni bir askeri darbe olabilir; iç ve bölgesel bölünme de uzak ihtimal değil. Maalesef Pakistan demokrasisi ülkeyi çöküşten ve belirli aralıklarla askerin kabzasına düşmekten koruyacak güçlü ve gerçekçi köklerden yoksun ve kırılgan bir halde. Fakat bu kez kaos alternatif olabilir

 

Kaynak: Radikal