New York Times'ın internet sayfasını tıkladığınızda önceki gün karşınıza dünyanın en güçlü ve en çok yer değiştiren ordusunun mevzilenmesine dair son derece ironik bir durum çıkıyordu.

Güç kullanmanın gerekli olup olmadığına dair teorilerle bir alakası yok bu ironinin. Bir haberde ABD birlikleri, Gazni eyaletindeki Afgan asker ve polislerini, Taliban'la mücadeleye ikna etmeye çalışıyorlardı. Bu haberin hemen yanındaysa Libya'nın Bingazi kentinden, bunu yapacak araçlardan yoksun olmalarına rağmen, Kaddafi'ye karşı yerel direnişe dair kararlılığın, her bir yüzün çizgilerine sinmiş olduğu bir haber vardı. İlkinde ABD'li görevliler, şüpheli bir tavırla stratejiden bahsediyordu. Bu şüpheyi, ABD birliklerinin Taliban'a karşı kazandığı taktik (ve muhtemelen geçici) zaferlerle, Afganistan'dan ayrıldıklarında işlevlerini yerine getirebilen bir Afgan devleti bırakma stratejik hedefi arasındaki kopukluk olarak tanımlıyorlar. Libya'daki tek kopukluksa savaşma iradesiyle bunu etkin şekilde yerine getirme kapasitesi arasında. Muhalefet, cepheye teçhizat taşımak, siyasi birliğini korumak ve sadece telefona cevap verebilmek gibi lojistik sorunlarla boğuşuyor. Bu, ABD askerlerinin, Afganistan'da yapamadıklarını Libya'da yapmaları için bir gerekçe mi?

Britanya, Fransa ve ABD'de uçuşa yasak bölge ilan edilmesine dair baskı, Zaviya'da, Ras Lanuf civarında ve Bin Cevad'da süregiden sert çarpışmalara dair haberler sebebiyle iyice yoğunlaşıyor. Kaddafi'nin dün Batı müdahalesi ihtimaline verdiği cevap, böyle bir yasağın ilk adımı olan hava savunma sistemlerinin bombalanması durumunda kazanacağı milliyetçi gücü öngörüyordu: "Petrolünüzü sizden almak istiyorlar. Amerika'nın istediği, Fransız'ın, o sömürgecilerin istediği bu. Libya halkı onlara karşı silahlara sarılacak." Britanya, Fransa ya da ABD'nin askeri olarak müdahil olduğu an, aile şirketi Kaddafi kendi halkına karşı tablosu yerini Ortadoğu'nun geçmişteki ve bugünkü sömürgeci güçlerine karşı Kaddafi'ye bırakacak.

Bugün Brüksel'de bir araya gelen NATO ülkeleri, Libya'ya dair hakikatlerle seçilecek politika arasındaki kopukluk bulunmamasına dikkat etmeli. Böylesi bir kopukluk uçuşa yasaklı bölgeye dair bazı iddialarda mevcuttu bile. Bir BM Güvenlik Konseyi kararının otoritesine sahip olsa bile yasağın neler yapamayacağı konusunda çok açık olalım. Hemen başlatılamaz. Uçuşa yasaklı bölgenin uygulamaya konulması nisan ortasını bulacaktır ki o zaman itibarıyla sahadaki durum şimdikinden çok farklı olabilir. Bu tür bir çarpışmada çok daha öldürücü olabilen helikopterler karşısındaki etkisi jetlere karşı olduğundan daha sınırlı olacaktır. Ayrıca ABD'nin NATO büyükelçisi Ivo Daalder'in teslim ettiği gibi, isyancılarla rejime sadık güçler ve paralı askerler arasındaki silahlı çatışmalarda belirleyici faktör hava faaliyetleri değildir. Uçuş yasağı isyancıların mevzilerini vuran topları engelleyemez. Ama, bir şeyler yapıyormuş izlenimi vermeye çalışan siyasetçilere birçok kısa açıklama fırsatı verir.

Hiçbir karar kolayca verilmez ve şimdi en kasvetli ve en kanlı senaryoya hazırlanmamız lâzım: Askerî olarak birbirine denk olmayan iki taraf arasındaki uzun süreli bir iç savaşa. Tunus ve Mısır'dakinin aksine, rejim, ayakta kalıp savaşmaya karar verdi ve kendi halkını kitle halinde öldürmek konusunda Bin Ali ve Mübarek'ten daha az vicdan azabına sahip. İsyancılar hem kendilerinden daha üstün kuvvetler ve silahlarla savaşmak hem de bir çeşit siyasal birlik hayata geçirmek zorunda.

En büyük silahları davaları ve kimlikleri. El Kaide'nin ajanları ya da Batı sömürgeciliğinin uzantıları değil, onlarca yıllık baskının ardından ayaklanmış Libyalılar. Trablus'un askerî yollarla düşmesi pek muhtemel değil ama askerî dalganın ters tepmesi sonucu rejimin içeriden çökmesi hâlâ mümkün. Mısır ve Tunus'ta öğrendiklerimizi unutmamalıyız. Kaddafi ne kadar sertleşirse kendi sonunu o kadar çabuklaştırmış olur. The Guardian Başyazı 10 Mart 2011
 

Kaynak: Zaman