Yeniden çıkmaz dar sokakların keşiştiği yere geldik. Şaşkınlığımızı atıp getirildiğimiz bu yerden bir yerimizi kırmadan çıkabilmeliyiz.
Tabii görev başlıca siyaset adamlarına düşüyor.
Başbakan ilk günlerin heyecanına kapılmamalı, hafta sonunda 'sert üslup belagatı' ile konuşmamalıydı.
Başbakan, beş yıldır 'mağdur rolünü' ve kurulu düzene karşılığını başarıyla sürdürüyor. İlk yıllarda insan haklarının genişletilme adımlarında, bu duruşun yararını gördü. Son iki günde de, haksızlığa uğramış siyaset adamı rolü ve değişim isteyen lider duruşu kalabalıkları duygulandırdı, taraftar sayısını belki artırdı ama, halkın kutuplaşmasını hızlandırdı. Memleket yönetimini de zorlaştırdı.
Başbakanı bu konuşmalara sevk eden İddianame'nin özü şudur: Ak Parti devleti İslamcılık akımı ideolojisinin etkisiyle yönetme eğilimi içindedir.
Yıllardan beri milyonlarca yuttaş, yüzlerce yazar, siyaset adamı ve aydın, iktidarın laiklik dışı eğilimine çeşitli örnekler vermekte, endişelerini dile getirmektedir. Muhalefet endişeli milyonların sözcüsü olamadığı için, endişeler artmaktadır.
Bir kısmı ya da hepsi haksız olabilecek bu iddiaları sayın Erdoğan, hafta sonunda ele almış ama cevaplamamıştır.
Ak Parti'yi yönlendiren ve yakın geleceğimizi etkileyecek bu konuşmalarda iki öğe öne çıkmaktadır: Biri, iddianamenin "milli iradeye karşı atılmış bir adım" olarak tanımlanmasıdır; diğeri de "kimse Ak Partiyi laikliğe karşı olmanın odağı haline getiremez" iddiasıdır.

Erdoğan'ın tanımına göre, Ak Parti'ye verilen 16 milyon 327 bin oy milli iradedir; pekiyi, şimdi soralım: Ak Parti karşıtı partilere oy veren 18 milyon 722 bin seçmen milli irade dışında mı sayılmaktadır? İktidarı eleştirmek milli iradeye karşı olmak değildir, iktidar seçim akşamından gelecek seçim sabahına kadar irdelenir.

Başsavcı kendi anlayışı içinde görevini yapmıştır. Başbakan aynı başsavcının DTP hakkında açtığı dava karşısında da vaziyet alsaydı, bugünkü sözleri tutarsızlıkla malul olmazdı.

Ak Parti'nin laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline gelmesi konusuna gelelim:
Bu ülkede Ak Parti yönetimindeki bazı kişilerin söz ve davranışlarını laikliğe aykırı bulan milyonlarca insan yaşıyor.
Başsavcı ve bu milyonların haksız yanları da haklı yanları da vardır. Başbakan bunları yok saymamalı, demokrasi karşıtları olarak göstermemelidir. Bırakalım yargı ne karar verirse versin.
Ak Parti, endişe duyanları yok sayarak, huzur sağlayamaz; tam tersine huzursuzluğu artırır; hele onları düşman görüp, öyle tanıtmaktan kesinlikle uzak durmalıdır.

Erdoğan'ın Başsavcı'nın iddiaları hakkındaki düşünceleri ve milli irade tanımı, halk huzurunu bozacak ve hükümet politikalarını olumsuz etkileyecek özelliktedir.

Başbakan üç aydır gerginlikten yarar bekler görünüyor. Başbakan meydan okuma havasındaki sert konuşma üslubunu terk etmelidir. Sayın Erdoğan hafta sonundaki sorumsuz tutumunu sürdürürse, yakında halkın iki kutba ayrıldığını görecektir.

Kendisinin söz ve davranışları nedeniyle laiklik endişesine düşenler henüz tam tanımlanmamış bir kutba doğru itilmekte veya çekilmektedir. Son aylarda başlayan kutuplaşma herkese zarar verir! Artacak kutuplaşmanın baş sorumlusu bugünkü Başbakan olacaktır.

Kaynak: Radikal