MHP'yle uzaktan yakından ilgisi olmayan kimi çevreler MHP'nin TBMM'ye girmesini özellikle ister hale geldiler.

Gerekçeleri şu: “Meclis içindeki MHP meclis dışındaki MHP'den daha ehven, daha az tehlikelidir. Bu siyasi parti meclise girerse kullandığı sert dil siyaset potası içinde erir ve yumuşar. Aksi halde bu sert dil açık ya da gizli, fiili ya da sembolik şiddet-siyaset ilişkisi besleyen bir işlev görür…”

Bu isteğin arkasında iki partili bir meclisten duyulan endişe yatsa da, daha doğrusu böyle bir mecliste 400 sandalyeye ulaşacak bir AK Parti'yi dengelemek arayışı yatsa da, söz konusu gerekçe yine de tartışmaya değer.

Konuya doğrudan girelim: Bir kere MHP ve tehlike ilişkisi mutlaktır. Buna şüphe yok.

Mesele bu tehlikenin siyaseten nasıl bertaraf edileceğidir.

Kanımız odur ki meclis içinde bir MHP meclis dışındaki bir MHP'den çok daha tehlikeli ve zararlıdır.

MHP'nin meclisteki, yasama komisyonlarındaki varlığı Türkiye'de siyasetin asayiş ve şiddet tonlu bir renk kazanmasına, korku siyaseti ile fiziki kuvvetin türlü biçimleri ve tonlarının meşrulaşmasına yol açar.

MHP bir öneri ve düşünce partisi değildir, MHP bir tepki ve içgüdü partisidir.

TBMM'ye geldiği her dönem ülkede yaşanan değişim karşısındaki tepkiler üzerinden olmuştur. Cenazeler, terör ve AB etrafında yaşanan köklü değişim bugün bu tepkilerin temelinde yatıyor…

MHP lideri Bahçeli meydanlarda diğer siyasetçilere, özellikle Başbakan'a bölücü, terörcü demesiyle dikkat çekiyor.

Meydanlardan Öcalan'ın asılması için AK Parti'ye ve siyasetçilere doğru “urgan” fırlatıyor. Devr–i sabık yaratacağız, özeleştirmelerden ötürü, değişim politikalarından ötürü yargılayacağız, diye haykırıyor.

Baş ezmekten söz ediyor.

“367 milletvekiline sahip olursam Anayasa'yı değiştirir, idamı getiririm” diyor…

İki gün önce Star TV'de soruları yanıtlayan Bahçeli, kısa mesaj yoluyla yayına çok sayıda, “partisi iktidara geldiğinde Öcalan'ı idam edip etmeyeceği” yönünde soru geldiğinin belirtilmesi üzerine, “Eğer AKP'ye verdikleri sayısal çoğunluğu bize verirlerse savaş, savaş hali ve terör suçlarının idamını geri getiririm. Gerekiyorsa ülke için referandum yaparım” diyordu…

“Türkiye'yi muz cumhuriyeti mi sanıyor ABD, Türkiye'nin, toprak bütünlüğünü korumak için gidiyorum deyip bir gece Kandil Dağı'na inmek lazım” diyordu…

Adam as, intikam al ve terör sorunu çözülsün…

Kandil Dağı'na in, Türkiye'nin toprak bütünlüğü korunsun…

ABD'ye meydan oku, devletin büyük olsun…

Ne kolay…

Duygulara konuşmak, milliyetçi popülizm MHP'ye oy getirebilir.

Ama tekrar edelim, bu, ülkede ve siyasette şiddet fikrini meşrulaştırır.

Dahası, ölümleri ve bölünme riskini arttırır.

1999 Genel Seçimleri sonrası MHP ve MHP'den milletvekili seçilen Mehmet Gül'le ilgili bir yazı yazmıştım.

Gül hemen aramıştı, kısa telefon görüşmemiz Gül'ün tehdit ve hakaretleriyle sona ermişti. Köşemde yazmıştım bu konuşmayı… TBMM'in açıldığı gün Fehmi Koru, diğer gazetecilerin arasında MHP Genel Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici'ye olanı ve tehdidi hatırlatınca, Yahnici bize dönerek “Siz de yazmayın o zaman kardeşim…” demişti…

MHP'nin özetidir aslında bu konuşma…

Bu sözlerin sokakta kalması meclise girmesinden ehvendir…

Siyaset akıl işidir, siyaset siyasi terbiyeyle yapılır, siyaset farklıları ve farklılıkları görmek ve yönetmek demektir, siyaset diyalog demektir, siyaset tartışma ve uzlaşma demektir, siyaset çözüm demektir, siyaset fikir demektir…

MHP bunların hiç birini temsil etmiyor.

MHP'nin temsil ettiği öfke ve gururdur, siyaset karşıtlığıdır.

Türkiye bu kadarını hak etmiyor…

Kaynak: Yeni Şafak