Ne zaman ileriye baksam, tuhaf şeyler oluyor...

Güya Pazar yazımı, uluslararası çapta bilim adamlarının “Dünyamız nereye gidiyor?” sorusuna verdikleri yanıtlara ayıracaktım.

Okurlarımıza, 'Gelecek Vizyonu' hakkında yeni bilgiler aktarmayı düşünüyordum..

Boşunaymış.

Dünya bir yöne gidiyordu gitmesine ama, bizim bir yere gittiğimiz falan yoktu..

Patinaj yapıp duruyorduk, o kadar..

CHP'liler, Genelkurmay Başkanlığı'nın 'Geceyarısı internet açıklaması'nı 'muhtıra' olarak yorumladılar.

Ne var ki, muhtıranın anılmasını CHP için hayra alamet olarak görmüyorum.

Bunun için de haklı nedenlerim var.

***

Şöyle..

Muhtıra, yakın siyasi hayatımıza ilk kez 12 Mart 1971'de girdi. Genelkurmay Başkanı ve dört kuvvet komutanı bir muhtıra yazdı ve başında Süleyman Demirel'in bulunduğu Adalet Partisi hükümetine verdi.

Başbakan Demirel, muhtırayı yedi ve anında tepki verdi, yani istifa etti.

Hani Süleyman Demirel “yedi kez gittim sekiz kez geldim” falan demişti ya, işte ilk gitmesi 12 Mart muhtırası yüzündendir.

Demirel'in siyasi hayatındaki ilk önemli badire budur, atlatamamıştır.

Peki niye 'muhtıra' CHP için hayra alamet değil?

Şundan..

İsmet İnönü'nün lideri olduğu CHP, muhtırayı destekledi..

Yani Demirel'e, (aslında demokrasiye) sahip çıkması gerekirken, tersini yaptı..

Demirel'in zorunlu istifası CHP çevrelerinde bayram havası yarattı..

Bir davul zurna eşliğinde oynamadıkları kaldı..

Ne de olsa, Menderes ve Demokrat Parti'nin mirasçısıydı Demirel.

27 Mayısçılar da CHP'liler de artık Demokrat Parti'den artakalan mirasçıların bellerini doğrultamayacağını düşünmüşlerdi. Olmadı.

Yeni kurulan Adalet Partisi ilk seçimlerde(1961) ikinci parti çıktı.. Diğer sağ partilerle birlikte sağın toplam oyları yüzde 60'ı aştı..

AP, 1963'teki yerel seçimlerde ise oyların yüzde 45'ini aldı. 1965 ve 1969 seçimlerinde ise iki kez tek başına iktidar oldu..

***

Bunları hatırlattıktan sonra muhtıraya gelelim..

CHP'deki bayram havasını mateme çeviren bir ses yankılandı kendi içinden..

CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit, CHP lideri İsmet İnönü'nün muhtıraya destek vermesini hazmedemedi..

Üstüne üstlük, muhtıranın aslında CHP'ye verildiğini belirterek genel sekreterlik görevinden istifa etti.

Ecevit'in isyanı CHP'de deprem etkisi yaptı..

İsmet Paşa ile Ecevit arasında kılıçlar çekilmişti artık.

Ecevit ileriyi görmüştü.. CHP'nin bu tutumuyla halktan daha da kopacağını anlamıştı..

Ya İnönü'ye uyup devam edecekti ya da isyan edip, CHP'yi halka ısındıracaktı..

İkinci yolu seçti..

1972'de İsmet Paşa'yı devirdi, CHP Genel Başkanlığı koltuğuna oturdu.

Şimdiki CHP'nin bir takım ağır topları da, (Deniz Baykal, Ali Topuz ve Kemal Anadol gibi) Ecevit'in çıkışını hararetle destekledi.

Karaoğlan Ecevit de seçim kampanyalarında eski CHP'den farklı olarak halkçı ve demokrat bir söylem tutturdu..

Gelişmeleri doğru okumuştu, karşılığını da aldı..

Muhtırayı destekleyerek daha da dibe vurmuş olan CHP, Ecevit sayesinde 1973 seçimlerinde birinci parti çıktı..

Demem o ki muhtıra Demirel'i götürdü ama İsmet Paşa'yı da yerinde bırakmadı..

Hem CHP'lilere, hem de makinisti Deniz Baykal olan trene binen diğer partilere..

Hatırlatayım dedim.

Tren karanlık tünele girmeden, atlasınlar diye..

Bir gelirken, bir de giderken..

Bizde işlerin neden yolunda gitmediği her zaman tartışılır. “Niye demokrasimiz bir türlü rayına oturmaz?” serzenişleri hiç eksik olmaz. Bunun en basit sebebi, demokrasiyi özümsememek, halkın taleplerini, eğilimlerini hiçe saymak. Bu yüzden hoşumuza gitmediğinde ilk yaptığımız, demokrasiyi kuşa çevirmek oluyor. Bir başka sebebi ise, kuralları işimize geldiği gibi ters yüz etmek.

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, geçen Perşembe Ankara Sanayi Odası Meclis üyelerini kabul ettiği görüşmede Cumhurbaşkanı'nın yetkilerinin çok fazla olduğunu belirtmiş. Bu yetkilerin mutlaka daraltılması gerektiğini ifade etmiş. Sezer ayrıca, “Cumhurbaşkanının görev süresi beş yıl olmalı” demiş.

“E ne var bunda” diyeceksiniz.. “Var” diyeceğim doğal olarak. Cumhurbaşkanı Sezer, Çankaya Köşkü'ne çıktığı günlerde de yetkilerin daraltılması gerektiğini vurgulamıştı.. Sonra ne olduysa oldu, AK Parti iktidara geldikten sonra Sezer, bu sözlerini unuttu. Hükümete, “Cumhurbaşkanının yetkilerini daraltın ve görev süresini 5 yıla indirin, ben destekliyorum” falan da demedi. Aradan yedi yıl geçti. Yetkilerini de dilediği gibi kullandı. Görev süresinin son günlerini yaşayan Sezer giderayak aynı konuyu gündeme getirdi. Böylece topu taça attı. Oldu mu şimdi?