Kıbrıs seçimleri deyim yerindeyse bilerek lades.
Son bir yılda çok bulundum Kıbrıs'ta.
Hemen söyleyeyim:
Ferdi Soyer başkanlığındaki hükümet çok kötü gidiyordu.
Başbakan bunu biliyordu ama yine de erken seçim kararı aldı.
Bunu neden ve nasıl yaptı açıkçası anlamak olası değil ama şaşırtıcı.
Çünkü bir siyasi lider ve başbakan kaybedeceğini bilerek seçim kararı almıştı. Üstelik seçime hazırlanırken insanların gönlünü kazanmak için hiçbir şey yapmadı ve hatalarını sürdürdü.
Neden böyle davrandı, o da şaşırtıcı.
CTP lideri Soyer başkanlığındaki hükümet halkı kendinden uzaklaştırmak için elinden gelen her şeyi yaptı.
CTP kendisini iktidara taşıyan tüm sendikaları, meslek ve sivil toplum örgütlerini, medyayı, dolayısıyla seçmenleri kızdımak için gereken her şeyi yaptı.
Özetle Soyer hükümeti halkın hiçbir beklentisine yanıt vermeyerek kaybetti.
Elbette uluslararası ekonomik krizin Kıbrıs'a yansıması seçim sonuçlarını etkilemiştir. Elbette Nisan 2004'te çözüme 'evet' diyen Kıbrıslı Türkler bu süre içinde bu çözümün gerçekleşmemesinden dolayı Soyer hükümetine kızmışlardır.
Ama CTP'nin kaybetmesinin gerçek nedenleri yalnızca bunlar değildir.
CTP-ÖRP hükümeti halkın çoğunluğu tarafından çok beceriksiz ve başarısız kabul ediliyordu .
Oysa hükümet ülke ekonomisini düzeltmek ve sosyal yapıda köklü değişimleri amaçlıyordu. Ama izlenen yol anlaşılan halkın beğeni ve desteğini almıyordu. Çünkü halk birçok alışkanlıklarından vazgeçmek istemiyordu ve Soyer de ne yapmak istediğini onlara anlatamıyordu. Sol partilerin kaderi de bu olsa gerek.
Kendini anlatamamak, halkın gerçek duygu ve beklentilerini kavrayamamak, bu beklentilere yanıt verememek. CTP kendi yapısından, siyasal anlayışından, iç sorunlarından dolayı kaybetmiştir.
CTP kendi içindeki çekişmelerden dolayı çok ciddi sorunlar yaşıyordu. CTP lideri olarak Başbakan Ferdi Soyer ile önceki lider Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat arasında ciddi siyasi anlayış ve devlet yönetme konularında görüş ayrılıkları vardı.
CTP devlet yönetme konusundaki deneyimsizliğinin ağır bedelini ödedi. Bu konuda hükümet ve Başbakan Soyer ile ekibi çok büyük beceriksizlikler sergiledi.
Zamanı geldiğinde anlaşılması zor bu beceriksizlikler ile ilgili olarak sizlere çok önemli ve şaşırtıcı bir örnek vereceğim.
Özetle; CTP iktidara geldiği 2005 yılından bu yana kendi kuyusunu kendisi kazmış ve kaybedeceğini bile bile seçim kararıyla büyük yenilgi almıştır
Peki bundan sonra ne olur?
Kıbrıs içinde çok önemli değişikliklerin olabileceğini ben sanmıyorum. Çünkü ekonomik durumu düzeltmek için daha önce 20 yıl başbakan olan Eroğlu'nun elinde sihirli fomüller yoktur ve olmayacak.
Çünkü sonunda Kıbrıslı Türkler 1974'te bu yana Türkiye'den gelen mali yardımlarla yaşamlarını sürdürüyor ve izolasyonlar nedeniyle ekonominin hiçbir şansı yoktur.
Gelelim çözüm konusuna...
Nisan 2004'te %65 oranla çözüme ve Ada'nın birleşmesine 'evet' diyen Kıbrıslı Türkler böyle bir çözüme 'hayır' diyen ve çözümsüzlüğü çözüm kabul eden Eroğlu'nu şimdi başbakan yaptı.
Sayın Eroğlu'nun bu konuda değişip değişmediğini ya da Rum lider Hıristofyas ile çözüm görüşmelerini sürdüren Cumhurbaşkanı Talat ile anlaşıp anlaşamayacağını zaman gösterecek.
Ergenekon dosyasında da adı geçen Sayın Eroğlu'nun AK Parti hükümeti ile nasıl bir ilişki kuracağı ise başka bir merak konusu.
Ankara ise Eroğlu'nun hükümet olmasını ise AB'ye karşı kullanabileceği de bir gerçek. Yani limanların açılması konusunda AB baskısı ile karşı karşıya bulunan Ankara, Avrupalılara 'Benim yapacak bir şeyim yok. Kıbrıslı Türkler umutla çözümü bekledi ama siz destek vermediniz ve onu umutsuzlaştırarak çözüm karşıtı UBP'ye yönlendirdiniz' diyebilir ve AB ile ilişkilerinde yeni bir zaman kazanabilir.
Özetle; Kıbrıs'ı iç ve dış politika alanlarında yeni ama çok ilginç bir dönem bekliyor.
Bu dönemde hiçbir mucize beklenmemelidir. Yani bir sandalye fazlasiyle hükümeti kurması beklenen Eroğlu bir yandan ekonomik sorunları çözecek öbür yandan da Ankara ile her alanda uzlaşmanın yollarını arayacak.
Ankara ise Ada'da tek söz sahibi olarak Kıbrıs'ı ulusal stratejik bir dava olarak görmenin yanı sıra Ada'daki varlığını AB ve ABD ile ilişkilerinde bir kart olarak kullanmayı sürdürecektir.
Ankara'nın taktiksel ve stratejik hesaplarına hizmet ettiği sürece seçim sonuçlarının bir anlamı olacaktır. Bunu Kıbrıslı Türkler de biliyor.
Akşam