Kerkük'ün statüsünün belirlenmesi için anayasanın öngördüğü referandumun ertelenmesi çözüm değil. Referandum zorlu sorunlara yol açacak olsa da, yasal ve çözüme yönelik bir hamle. Irak Basra ve Felluce'deki çekişmeleri aştıysa, Kerkük de üstesinden gelme cesaretine sahiptir.
Geçenlerde bir yazımda Irak'ın hâlâ her an patlamaya hazır siyasi bir arena olduğundan söz etmiştim. Geçen hafta bizi bu noktaya taşıyabilecek çözülmemiş bir sorun bize hatırlatıldı. Kerkük'te bir intihar bombacısı 50 kişiyi öldürdü ve 100 kişiyi de yaraladı. Son iki yılda meydana gelen benzer saldırılarda Kerkük'te yüzlerce kişi yaşamını yitirdi.
1980'lerde başlatılan Araplaştırma politikasıyla Saddam Hüseyin tarihsel olarak Kürt çoğunluğu barındıran kentin demografik yapısını değiştirmek amacıyla binlerce Kürt'ü yerinden yurdundan etti ve bunların yerine Arapları yerleştirdi.
Kürt Bölgesel Yönetimi Kerkük'ün kendisine iade edilmesini isterken, etnik çeşitliliğe sahip kentteki çoğu Arap ve Türkmen buna karşı. Anayasanın 140. maddesi kentin statüsünün belirlenmesi için referandum yapılmasını öngörüyor. Ancak oylama gerilimi tırmandıracağı ve etnik çatışmaya yol açacağı korkusuyla defaaten ertelendi. Tartışmalar bir noktada herhangi bir yerel seçimi olanaksız kılacak görünüyordu. Bir uzlaşma olarak Kerkük gelecek ayki yerel seçimlere dahil olmayacak ve Kürtlerin hâkim olduğu mevcut meclisi olduğu gibi kalacak.
Türkiye'nin şartı PKK
Ocak seçimleri yaklaşırken, Kerkük saldırısı, işlerin daha karmaşık bir hal alabileceğinin dehşetli bir hatırlatıcısı oldu. Durum, siyasi irade yoksunluğu, harici etkiler ve Irak'ın siyasi partileri arasındaki güvensizlik nedeniyle netameli. Ertelemeler birkaç yanlış düşüncenin sonucu.
İlki, Bölgesel Kürt Yönetimi'nin sonunda 140. maddesin uygulanmasında ısrar etmekten vazgeçeceği ve Kerkük'ün statüsü için referandum yapılmasıyla kent üzerinde nihai bir Kürt kontrolünü kapsamayan bir anlaşmayı kabul edeceği görüşü.
Bu, Kerkük'ü Kürtlerden almayıp lakin fiilen onlara da vermeyerek sorunun sürüncemede bırakılması anlamına geliyor. Referanduma karşı çıkan Araplar, Türkmenler ve merkezi hükümet, kentin Kürtlerin eline düşmesini engellerken, BM Irak Yardım Misyonu (UNAMI) ve ABD bir etnik savaştan sakınıyor.
Çözüm önerileri sebil gibi. Uluslararası Kriz Grubu (ICG) geçenlerde Kürtlerin Türkiye yoluyla kendi petrollerini ihraç edebilmeleri karşılığında gelecek 10 yıl için 140. maddeden doğan haklarından vazgeçmeleri önerisini getirdi. Bölgesel Kürt Yönetimi PKK'yı silahsızlandırma işini layıkıyla üstlenirse Türkiye'nin buna izin vereceğini belirtiyorlar.
Bölgesel yönetim referandum olmaksızın herhalükârda Kerkük'ün kontrolünü garantilemiş değil. Bağdat'ın kontrolünde kalmak ya da Kürt bölgesine katılmanın yanı sıra yerel nüfus için başka seçenekler de mevcut. Bunların arasında Kerkük'ü özerk bir federal varlık kılmak bulunuyor. Çoğu rapor gibi ICG raporu da, bölgesel yönetim için tüm bunların petrolle alakalı olduğu yönündeki tehlikeli bir yanılsamaya düşüyor. Kerkük petrolden ve Bölgesel Kürt Yönetimi'nden daha fazlası. Kürtlerin Kerkük'e dair iddiaları tarihe, coğrafyaya ve nüfusa kök salmış durumda. Kerkük'ün kökleri Kürt kimliğinde; 140. maddeden herhangi bir vazgeçiş ve 10 yıl süreyle ertelenmesi (ki bu esasen vazgeçiş anlamına gelir), her ne kadar cezbedici bir teklif gibi görünse de iktidar partileri için siyasi intihar olur.
Görünüşe göre, Kürtler ne yapsa beğenilmiyor. 2003'te Kerkük'ün tam kontrolünü almak ve otorite uygulamak yerine barışçıl ve yasal bir yol izleyerek, hukukun ve demokrasinin gücünü Kalaşnikof'un gücüne tercih ettiler. Şimdiye dek en güçlü silahları anayasa oldu. Anayasa, Irak'ın karmaşık mozaiğini bir arada tutan şey. Ancak 140. maddenin yerine getirilmemesi, Kürt Birliği'ne Irak birliğinden çekilme yönünde meşru bir ehliyet sağlar. Irak asla hazır olmadığı bir anayasa benimsemiş olabilir. Kerkük yerel seçim öncesi puan toplama fırsatı sunuyor. Başbakanın Dava Partisi'nin, Sadr yanlılarının ve Sünni milliyetçi partilerin ülkede Kürt karşıtı düşünceye oynamaları fırsatını sunuyor. İktidarı merkezde toplamaları ve herhangi bir federal bölgenin yetkilerini sınırlamaları fırsatını sunuyor.
Güneyde de benzer ihtilaflar var. Irak İslam Yüksek Konseyi özerk federal bir bölge kurmak istiyor ve Kürt Yönetimi'nin desteğini almaya çalışacaktır. Dolayısıyla 140. maddenin uygulanmasından yanalar. Komşular da nüfuzlarını kullanıyor. Türkiye referanduma ve Kerkük'ün Kürt Yönetimi'ne katılma ihtimaline şiddetle karşı; Türkmenler aracılığıyla kentte nüfuzunu koruyor ve seçim müzakerelerinde dolaylı olarak yer alıyor.
Irak'ta çatışma kural oldu...
Arapların tamamı 140. maddeye karşı değil. Çoğu durumda Kerkük'ü terk etmeye zorlananlar onlar. Türkmen konusuna gelince bu, yetki paylaşımı anlaşmaları ve harici aktörlerin etkilerini yok etmekle çözülecek bir sorun. Fakat harici aktörlerin etkilerini kaldırmak, karşılıklı yetki paylaşımı anlaşmaları yapmaktan daha büyük ve neredeyse imkânsız bir iş.
Mesele, teknik ayrıntılar ve 140.
maddeyle alakalı diğer tartışmalı sorunların çözülüp çözülmediği değil. Maddenin uygulanmasına karşı çıkanların bir gün uygulanmasından yana olup olmayacağı sorulmalı. Bu çok düşük ihtimal.
Dolayısıyla ertelenme bir çözüm değil. Maddenin uygulanması, cebelleşmesi güç sorunlara yol açar, ama çözüme doğru bir adımdır aynı zamanda. Karşı iddiaysa, maddenin uygulanmasının şimdiye dek kaçınılabilmiş kanlı bir etnik çatışmanın fitilini ateşleyeceği yönünde. Karşılık? Irak Basra, Felluce ve Şii güneydeki çekişmelerin üstesinden gelebiliyorsa, Kerkük sorunun hakkından gelme cesaretine de sahiptir. Irak'ta çatışmadan saklanma
söz konusu değil. (16 Aralık 2008)
Kaynak: Radikal