Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın İspanya'da 'Velev ki siyasi simge olsun' diyerek türbanla ilgili Anayasa değişikliğinde yeni bir aşamaya geçilmesinden Anayasa değişikliğinin Meclis'te kabul edildiği güne kadar çok sayıda yazıda aynı şeyi yazdım: Bu iş için Anayasa değişikliğine gitmeyin, sonra Anayasa Mahkemesi değişikliği iptal eder, sorun iyice içinden çıkılmaz bir hale gelir.
Ama o zamanları hatırlayanlar bilecek, bu bir çeşit 'delirium' haliydi, ne Adalet ve Kalkınma Partisi'nin ne de Milliyetçi Hareket Partisi'nin kimseyi dinlediği yoktu, sonunda değişiklik Meclis'in beşte dördünün (yüzde 80 eder) oylarıyla kabul edildi ama bu köşede defalarca söylenen şey de oldu, Anayasa Mahkemesi değişikliği iptal etti.
Evet bu iptal kararı parlamentonun 'tali kurucu iktidar' olma hakkının kısıtlanmasıdır. Evet bu karar bana göre de Anayasa Mahkemesi'nin bir yetki gaspıdır.
Ama ne yapacaksınız? Kestirmeden söyleyeyim: Hiçbir şey!
***
Yine o zamanlar, yani daha Anayasa Mahkemesi iptal kararını bile vermemişken sormuştum: Acaba AKP ve MHP'nin iptal kararına tepkisi hangi yönde olacak? Mahkeme ile çatışmayı, onun yetkilerini kısıtlamayı vs. mi düşünecekler, yoksa kararı kabullenecekler mi?
Bugün, gerekçeli kararın belli olmasından sonra, MHP Anayasa değişikliği önerdi ve Anayasa Mahkemesi'nin görev alanını sınırlamak istediğini söyledi.
Dün Başbakan Erdoğan da bu öneriyi reddetmedi, 'Bakalım, inceleyelim, düşünelim' dedi.
Anayasa değişikliğini yapacaklar mı, yapmayacaklar mı?
Bu ekonomik kriz ortamında tek eksiğimiz bir siyasi gerginlik. MHP, sırtında yumurta küfesi yok, bunu zorluyor. AKP de MHP'nin zorlaması karşısında kendini köşeye sıkışmış hissediyor; çünkü gerçekte iki parti birbirine bir hayli benzer tabanlara hitab ediyorlar. Başörtüsü konusunda iki parti arasında bir geçişlilik de söz konusu.
Yani yarın AKP başörtüsü konusunu laik kesimlerin pek sevdiği deyimle 'istismar konusu' yapmaktan vazgeçse, MHP köşede bekliyor. Şu an olan da bu: Ürkeklik, erkeklik konusu. Hatırlayın, ilk başörtüsü değişikliği konusu da MHP'nin benzer bir zorlamasıyla gündeme geldi ve bana göre AKP'yi bugünkü bir çeşit topal ördek haline o değişiklik getirdi.
***
Demokrasiler, kavga değil uzlaşma, meseleleri birlikte yaşama kültürü içinde halletme rejimleridir.
Esas olarak demokrasi bir 'karşı çıkma rejimi'dir, evet ama bu karşı olma hali kendini kavga dövüşle değil karşılıklı verilen tavizlerle gösterir.
Şimdi Anayasa Mahkemesi'nin yetkilerini kısıtlamak, mahkemeyi bu kez, 'Bu Anayasayı, dolayısıyla Cumhuriyetin temel niteliklerini sahipsiz bırakma arayışıdır' diyerek yeni bir iptal kararı almaya sevkedebilir. O zaman konular daha da içinden çıkılmaz hale gelebilir.
Bir kez daha yazıyorum: 'Militan demokrat' veya 'Devrimci demokrat' olunmaz, demokrasi işlerin evrim yoluyla, zamana yayılarak ve kavgasız gürültüsüz halledilmesi rejiminin adıdır.
Kabul etmesi ne kadar zor olursa olsun, bu kararla ve parlamentomuzun 'tali kurucu iktidar' olma yetkisine getirilen bu yeni kısıtla yaşamayı başarmalıyız.
Kaynak: Radikal