Önce Cumhuriyet Halk Partisi lideri Deniz Baykal kalktı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir çağrı yaptı, sonuç alamayacağını bile bile.

Baykal’ın çağrısı kabaca şöyleydi: Cumhurbaşkanı, Anayasa Mahkemesi, HSYK ve parti kapatma ile ilgili düzenleme getiren maddeleri referanduma götüreceğine söz versin, biz pakete evet oyu verelim.

Cumhurbaşkanı elbette peşin peşin böyle bir söz veremezdi. Baykal’ın çağrısına Başbakan Recep Tayyip Erdoğan cevap verdi: “Cumhurbaşkanına böyle çağrılar yapacağına bizim grup başkanvekillerimizle görüş.”

Bir ümidin, çoktan kaybettiğimizi sandığımız uzlaşma arayışlarınının yeniden yapılabileceğine ilişkin ümidin kapısını bu sözler araladı.

Nitekim dün CHP’li yöneticiler, Başbakanın paketin gerekirse bölünebileceğine ilişkin yeşil ışık yapar gibi gözüken sözlerinin ardından Meclis’te Adalet ve Kalkınma Partisi’nin grup başkanvekillerine tekliflerini resmen sundular. Ak Partililer, Başbakan’ın iki gün sonra Türkiye’ye dönmesinden sonra cevap vereceklerini bildirdiler.

Şimdi durum şu: Meclis’teki Anayasa paketinde CHP’nin itiraz ettiği üç konuya ilişkin maddelerin başka bir paket olarak oylanması veya Deniz Baykal’ın dün dile getirdiği o başka paketin se

çim sonrasına bırakılması teklifleri Ak Parti tarafından değerlendiriliyor.
Bir yanıyla, paketin bir bölümüne ilişkin uzlaşma umudu kolayca sırt çevrilebilir bir şey değil; eğer maksat üzüm yemekse, bu fırsatın kaçırılmaması gerekir.

Öte yandan, eğer paket bugünkü haliyle veya CHP’nin itiraz ettiği üç konuyu ayırarak referanduma gitse bile esas oylamanın o üç konu etrafında tartışmalar üzerine yapılacağını hepimiz biliyoruz.

Peki o zaman, Ak Parti CHP’nin teklifini kabul edecek mi, etmeyecek mi?
Bence edebilir. Edebilir; çünkü bu teklifi reddederek kazanacağı hiçbir şey yok AKP’nin. Ama reddederse kaybedeceği şeyler olabilir.

Ya CHP bu teklifi neden yapıyor? Bence CHP de sıkıştığı, paketin geri kalanına hayır demekte zorluk çekeceği, referandumda hayır kampanyası yürütmekte zorlanacağı, daha da önemlisi 12 Eylül darbesini savunur konuma düşeceği için bu teklifi yapıyor; çok açık.

Keşke CHP paket sunulduğu ilk gün paketin kapağını bile açmadan hayır diyeceğine daha ilk günden müzakere masasında olsaydı ve bu teklifi dile getirseydi. O zaman samimiyet testinden ve yapıcılık testinden de geçmiş olacaktı.

Yine de Baykal’ın bu manevrası geç kalmakla birlikte olumlu bir manevra oldu. Şimdi aynı Baykal, ‘Şu üç konuyu da seçim sonrasına bırakırsanız birlikte bakarız’ diyerek ilave uzlaşmaların kapısını da aralıyor. Aralıyor ama bu da yanlış: Anayasadan söz ediyoruz; bugün söylemeyeceğiniz bir şeyi o zaman mı söyleyeceksiniz? CHP şimdiden masaya oturabilir, bu üç konu için de ayrıca bir pazarlık yürütebilir, yapıcı katkı sunmaya çalışabilir, buna engel yok.

İki parti arasında hiç beklenmedik zamanda başlayan bu dansta şimdilik üç nalla bir at eksik ama olsun, bu kadarı bile toplumda rahatlama yaratmaya yetiyor; iki partinin birbiriyle anlaşamasa bile konuşabilecek olması dahi ülkeyi gevşetebiliyor, sıkılı yumruklar açılabiliyor.

Hadi bulun şu üç nalla bir atı da...
Siyasetin sadece kavga etmek için değil çözüm bulmak için de yapılabildiğini gösterin bize.

Kaynak: Radikal