Avrupa’nın çeperi genişlemeye devam ediyor. Yunanistan, İrlanda ve Portekiz mali krize girdi. Euro krizinin ilk yılında temel düşünce, sadece Avrupa kıyılarındaki ülkelerin başının belada olduğu yönündeydi. Fakat son birkaç gündür piyasaların riskli çeper muamelesi yaptığı alanda muazzam bir büyüme yaşanıyor.

Finansçılar, İspanya’nın devlet borcuna endişeyle yaklaşıyor ve bu minvalde, 10 yıllık borçlanma faizini yüzde 6’nın üzerine çıkarıyor. Bu, piyasaların Almanya’dan talep ettiği faizin iki katından fazla ve İspanya’nın hâlâ kuzey Avrupalı komşularından daha riskli bir borçlu muamelesi gördüğünün de işareti. Daha da kaygı verici olan, euro bölgesinin üçüncü büyük ekonomisi İtalya’ya da kuşkuyla bakılması –10 yıllık borçlanma faizi yüzde 6’ya dayandı. Aynı ortak paranın üyeleri oldukları ve aynı merkez bankasının tek bir faiz oranı belirlediği düşünülürse, teoride her ülkenin birbirine yakın oranlar üzerinden borçlanabilmesi gerekir. Bunun yerine piyasalar, euro bölgesini değerliler (Almanya, Avusturya, Hollanda ve birkaç başka ülke) ve değersizler (ki bu giderek genişleyen bir kategori) olarak ayırıyor. İspanya ve İtalya, değersiz damgası yeme riskiyle yüz yüze ve aldıkları borçlar için cezalandırıcı faiz oranlarına mahkûm ediliyor.

Euro bölgesi tehlikede
Eğer iki ülke de değersiz ve riskli damgası yerse, euro bölgesinin varlığı tehlikeye girer. Avrupa’nın İspanya ve/veya İtalya’ya borç vermek üzere bir araya getirmesi gereken para, mevcut fonları tüketir. Gelecek birkaç ay Roma’nın borçlanma kapasitesini test etmek açısından pek çok fırsat sunuyor: İtalya’nın gelecek yıl 335 milyar euro borç ödemesi ve yüzlerce milyar yeni borç bulması gerekecek.

İtalya’yı İspanya, Yunanistan veya Portekiz’le bir tutmak imkânsız. İspanya’da bankaları çöküşün eşiğine getiren dev bir emlak balonu vardı ama mali sistemi nispeten sıkıydı; Yunanistan gizlemeye çalıştığı muazzam bütçe aşımlarıyla maluldü; İtalya’nınsa 2. Dünya Savaşı’ndan bu yana muazzam miktarda borcu birikti. Aralarında esas bağlantı, endişeli kredi verenlerin artık bu ülkeleri riskli birer kumar olarak görmesi; ve şu an piyasa endişesinin en büyük nedeni, Avrupalı siyasi karar mercilerinin Yunan krizini çözememesi. Atina borçlarını ödeyemeyeceğini ilan etmeli mi etmemeli mi? Yunanistan’ın kaderinin bu soruya bağlı olduğu konusunda anlaşmak bile siyasetçilerin bir yıldan fazla zamanını aldı ve ufukta hâlâ cevap yok. (Başyazı, 12 Temmuz 2011)

Kaynak: Radikal