Bağdat'ta Irak hakkında düzenlenen uluslararası konferans, bütün bölgeyi istikrarsızlığa sürükleme riski taşıyan korkunç şiddetin önünü almak yönünde sevindirici bir ilk adım. Konferans, anarşiye ve parçalanmaya doğru gidişatı kontrol altına alıp Irak'ı birleşik bir ülke olarak yeniden inşa etmek ve Arap dünyasıyla bölgesel sistemde hak ettiği yeri alması yönünde ülke içinde ve dışında siyasi irade bulunup bulunmadığını sınama imkânı verebilir. Irak'ın Mart 2003'te ABD ve Britanya tarafından işgalini, ki neresinden bakarsanız bakın yeni sömürgeci bir saldırıydı bu, takip eden dört kanlı yılın ardından sağalma sürecinin en başındayız. Bağdat konferansı Irak'ın komşularının yanı sıra, Mısır'ı, Arap Birliği'yle İslam Konferansı Örgütü'ne üye diğer ülkeleri ve BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi Fransa, Rusya, ABD, Çin ve Britanya'yı bir araya getiriyor. Konferansın bir hafta öncesinde Riyad, Suudi Kralı Abdullah'la İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad arasında önemli bir ikili görüşmeye sahne oldu. Bölgesel politikanın bu iki ağır topu, bölgenin kaderini yabancı güçlerin müdahalelerine teslim etmek yerine kendi ellerine almak konusunda kararlılık sinyali verdi. Kaide hedef şaşırtmasın İran, Suriye ve ABD temsilcilerinin muhtemelen elçilik düzeyinde Bağdat'taki konferans masasında yan yana oturacak olması da, yıllar süren ideolojik körlüğün ardından Washington'da gerçekçiliğin galebe çaldığının işareti. Kimse konferansın başlatacağı sürecin kolay olmasını beklemesin. İlla ki geri adımlar atılacak. Daha geniş anlamda hedeflerini ilerletmek için Irak'ta üslenmeye çalışan Kaide gibi bir grup, barış sürecini mutlaka sabote etmek isteyecektir. İstekleri yerine gelmeyen ve savaşmaya devam etmeyi arzulayan başkaları da çıkacaktır. Fakat konferansın toplanması, dünyanın Irak'ı çürümeye terk etmenin tehlikelerini nihayet idrak ettiği anlamına geliyor ve bana göre barışın sağlanması için en az altı gereklilik var. Birincisi, Irak'ın bütün komşularının çatışmanın devamından hiçbir kazanç sağlamayacaklarını, hatta kaybedecekleri çok şey olduğunu anlamaları gerek. Bu, Bağdat konferansındaki ve gelecek haftalarda dışişleri bakanları düzeyinde gerçekleşeceğini bekleyebileceğimiz diğer görüşmelerin başlıca hedeflerden biri olacaktır. Aynı ölçüde gerek duyulan bir başka nokta, Irak içindeki çeşitli fraksiyonlar ve milisler arasında, silahların bırakılma vaktinin geldiğine dair bir anlaşma. Bu, büyük oranda, Şiiler, Sünniler ve Kürtler arasında iktidar ve gelir paylaşımı konularında bir formül bulunup bulunmamasına, Irak'ın komşularıyla yabancı güçlerin Irak'taki tarafları böylesi bir uzlaşmaya zorlamak konusunda ne kadar basınç uygulayacağına bağlı. Bu da kolay bir görev değil. Bazı aşırılık yanlıları, çoktan başlamış olan fakat tamamlanmayan etnik temizlik sürecini devam ettirmek isteyebilir. Hem Şiilerin hem Sünnilerin Irak'ta elde etmek istedikleri bazı önemli mevziler var. İntikam arayanlar çıkabilir, zira kan çoktan döküldü. Ancak bütün bunlara rağmen, bir müzakere ruhuna ve birleşik bir Irak inancına gerek duyulacak. Üçüncüsü, bugüne kadar şiddetten büyük ölçüde muaf kalan Kürtler, gelecekleri açısından en iyisinin tam bağımsızlıkta değil, yeniden doğan bir Irak devleti dahilinde geniş özerklikte yattığına ikna edilmeli. Kürtlerin hedefi Kerkük'ü ilhak etmek; bu amaçla, petrol zengini kentin Bağdat tarafından mı yoksa Kürt yönetimi tarafından mı yönetileceğini belirleyecek bir referandum düzenlemek istiyorlar. Böyle bir referandum hata olur. Sadece Iraklı Şii ve Sünnilerin değil, Türkiye'nin de şiddetli muhalefetini kışkırtır. Kürtler ölçülü davranmalı. Dördüncüsü, Irak'ta barış için bir başka gereklilik, ABD'nin askeri güçlerini tamamen çekmek konusunda kesin bir tarih vermesi. ABD'nin yeni savunma bakanı Robert Gates geçenlerde Washington'ın Irak'ta uzun dönemli üslerini korumak istediğini söyledi, aynı Almanya, Japonya ve başka yerlerde olduğu gibi. Fakat ABD'nin Irak'ta yol açtığı korkunç yıkımın ardından bu tür üsler hasım güçlerin hedefi haline gelecektir. ABD'nin çıkarlarını korumak için Irak'ta üslere ihtiyacı yok. Tam tersine ABD'nin Iraklıların gözündeki otoritesini ve saygınlığını kurtarmasının tek yolu, Irak'ta kalma veya gelecekte ülkeye ve petrolüne hükmetme niyeti taşımadığını açıklaması. Irak ordusu güçlendirilmeli Irak'ta barış ve güvenlik için beşinci gereklilik, milislerle başa çıkmaya muktedir, ama geçmişte Irak saldırganlığına hedef olan İran ve Kuveyt gibi ülkeleri korkutacak kadar güçlü olmayan bir ulusal ordunun yeniden yapılandırılması. ABD Iraklı güçlerin eğitimi için büyük çaba harcıyor. Fakat bu işi Iraklıların kendilerinin yapması daha iyi. Askerlerin ve polislerin her gün öldürülmesi, işgal güçleriyle yakın bağlantının ne kadar tehlike taşıdığını gösteriyorNihayet, evlerinden kaçan ve büyük bölümü bugün ciddi bir çaresizlik içinde yaşayan 4 milyon Iraklının yeniden iskânına yardımcı olacak bir uluslararası program gerekli. Böyle bir program için fonlar kurmak konusunda vakit kaybedilmemeli, paranın büyük kısmını da ABD vermeli. Şurası ayan beyan ortada: Yakın tarihin en büyük suçlarından biri olan Irak savaşının lanetli mirasını ortadan kaldırmak için yıllar boyu çaba göstermek gerek. (Ortadoğu merkezli internet haber sitesi, Ortadoğu uzmanı, 6 Mart 2007)