Irak’ta dört yıldır devam eden işgal yönetimi ve mevcut Irak hükümetinin çabaları maalesef, ırak topraklarına ne demokrasi ne de huzur getirmeyi başarabildi. Yaşanan süreçte bir milyon insan hayatını kaybetti; savaş geride, sakat kalan yetimleri ve dulları, hapishanelerde suçsuz yere bekleyen  on binleri, sekteye uğramış bir eğitim hayatını, güvenlik gerekçeleri nedeniyle okula gitmeye korkan  ve eğitim öğrenim hayatı biten milyonlarca genç nesli, ticari hayatı sonlanmış ve iflas etmiş tüccarları ve bir  şehirden diğer  şehre gitme cesaretini kaybetmiş insanları bıraktı. Pazara çarşıya alışverişe çıkmaya korkan erkekler, mayın sökücü gibi sokağa çıkan kadınlar, gündüz bile sokağa çıkmaktan çekinen insanlar… Bu manzaralar artık dünya bültenlerinde pek de yer bulmuyor. Artık Irak’tan medyaya yansıtılan, günde bir defa ajanslardan geçen ve  50’nin üzerinde kişinin hayatını kaybettiği  haberler.

 

Irak insanların korku ve gerginlik içerisinde yaşamaktan psikolojik olarak çökme noktasına geldikleri bir ülke. Irak’ın kuzey ve güneyinde yaşayanlar görece bir sükunet ortamına sahipken, orta kesimde ve özellikle Bağdat’ın bazı mahallelerinde kaos ve gözyaşı durmak bilmiyor. Şii, Sünni, Kürt ve Arap Müslümanlar arasında maalesef uzun yıllar dinmeyecek kin ve nefret tohumları atılmış durumda. Dünyanın yaptığı ise dört yıldır yaşanan bütün bu gelişmelere sadece seyirci kalmak. Uluslararası Af Örgütü, insan hakları mahkemeleri, BM, İKÖ, İslam dünyası STK’ları ve Irak’a komşu ülkeler, Irak’taki insani durumu, eğitim, sağlık ve diğer sosyal alanlarda görülen problemleri, savaşın yetim ve dullarını yeteri kadar gündeme getiremedi.

 

Irak’ta savaşı direnişi ve işgali takip eden süreç, önemli bir mültecilik sorununu beraberinde getirdi. Iraklılar evlerini satarak arkalarına bile bakmadan yaşadıkları yerleri terk ediyor. İnsanlar canlarını ve ailelerini kurtarmak için ülkeden kaçmanın yollarını arıyor. Irak’ta son bir yıl içerisinde ülkeyi terk eden sivillerin sayısı beş milyona yaklaştı. Toplam nüfusun 25 milyon olduğu Irak’ta her beş kişiden biri evini terk ediyor. Tabii bu arada bir milyona yakın insan iç  göç le karşı karşıya kaldı. Şii, Sünni ve Kürt bölgelerinde yaşayan insanlar etnik ve mezhep çatışmasından kaçarak çoğunlukta oldukları bölgelere göç etmek zorunda kaldılar. Kerkük ise demografik yapısı tamamen değişime uğradı. Iraklı mültecilerin iki milyondan fazlası Suriye ve Ürdün’de yaşamını sürdürmeye çalışırken, 200 bin Iraklı Körfez ülkelerine, 100 bin Iraklı Mısır’a, 50 bin Iraklı da Türkiye’ye sığındı. Irak’ta bulunan 15 bin Filistinli mülteci ise gidecek yerleri olmadığı için Irak, Ürdün ve Suriye sınırında vahim koşullar altında yaşam mücadelesi veriyor. İHH İnsani Yardım Vakfı, Suriye sınırındaki bu göçmenlere düzenli olarak yardım ediyor. Her ay Irak’tan Suriye’ye ortalama 30 bin kişi göç ediyor.

 

Irak günden güne boşalırken, Iraklı mültecilerin göç ettikleri yerlerde karşılaşılan sorunlar ise kamuoyunda asla yer bulmuyor. Tarihinde çok büyük göç ve savaşlara mahzur kalmış batı dünyasının Irak göç sorununu görmemezlikten gelmesi çok trajik ve iki yüzlü bir tutumdur. Hem İslam dünyasında hem de Batı dünyasında medya ve STK’lar aracılığıyla bu konu yeteri kadar gündeme getirilemedi. Bugün Iraklıların Batılılarca mahkûm edildiği trajik tablo daha somut bir şekilde ifade edilmeli ve kamuoyu harekete geçirilmelidir. Nitekim tarih yaşanan hiçbir olguyu unutmuyor ve affetmiyor. Irak ve Iraklılar, adaletli, erdemli, cesur ve yürekli insanları tarihe tanıklık yapmaya davet ediyor.